 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1989/4252
K: 1989/3358
T: 02.06.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : T.T.K. Genel Müdürlüğü ile Mimsan Modern İnşaat Malzemeleri Sanayi Limited Şirketi arasında çıkan davadan dolayı Zonguldak Asliye 1. Hukuk Mahkemesince verilen 20.2.1987 gün ve 168-135 sayılı hükmü bozan dairenin 18.1.1989 gün ve 4364-42 sayılı ilamı aleyhine davacı vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkili kurumun ihtiyacı olan 5500 M3 çakıl temin etme işleminin davaya ihale edildiğini, ancak davalının 5085 M3 lük teslimattan sonra taahhüdünü yerine getirmemesi nedeniyle şartname hükümleri uyarınca davalı nam ve hesabına yapılan ihalede (8.821.304,92) TL aleyhe fark oluştuğunu ileri sürerek bu miktarın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuş ve karşı davası ile de davacıya teslim edilen malzeme bedeli ile teminat miktarı olan toplam (595.155) TL'nın davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece davacının tamamen karşı davanın ise kısmen kabulüne dair tesis edilen karar Dairemizce taraflar yararına bozulması üzerine davacı vekili bu defa karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Dava dosyasının incelenmesinde davalı müteahhidin savunmasını öncelikle mücbir sebebe, sonra da davacı kurumun ödemelerde temerrüde düşmesine dayandırdığı anlaşılmaktadır.
Yapılan ihale şartnamesinde ve yanlar arasındaki akdi ilişkiyi düzenleyen sipariş mektubunda ihale konusu çakılın davalı müteahhidin kendi çalıştırdığı kum ocağından temin edilmesi gerektiğine ilişkin bir koşul bulunmadığına göre, bu ocak hakkında aleyhine üçüncü kişilerce alınan meni müdahale kararının davalı müteahhit lehine, onu sözleşme yükümlüğünden kurtaracak bir mücbir sebep olarak kabulü mümkün değildir.
Daire bozma ilamında değinilen davacı alıcının temerrüde konusuna gelince; ihale dosyası içindeki belgelerin incelenmesinde, davalı müteahhidin ihale konusu çakılı termin programına göre ayda 500 M3 olarak davacı kurum teslim etmesi gerekirken 4.5.1982 ile 11.8.1982 tarihleri arasında yani 3 ayı aşkın bir süre içinde ancak 585 M3 çakıl teslim edebildiği bir gerçektir. Kaldı ki, teslim edilen çakılın da şartname evsafına uygun olmadığı, sadece zaruret ve iyiniyet karşılığı olarak bu teslimatın davacı kurum tarafından kabul edildiği de dosya içindeki 5.8.1982 tarihli muayene raporu ile davacı kurum tarafından yazılan ve davalı tarafından itiraza uğramayan 10.9.1982 tarihli yazı kapsamından anlaşılmaktadır. Görüldüğü üzere, davalı müteahhit işin başlangıcında kendi yükümlülüğü bakımından temerrüt içindedir.
Kısmen teslim ve kabul edilen çakıl bakımından davacı kurumun bedel yönünden temerrüde düşüp, düşmediği hakkında Daire bozma ilamında mahkeme araştırmaya sevkedilmişse de, yine dava dosyası ile ekli ihale dosyasının yeniden incelennmesinde, taraflar arasındaki akdi ilişkiyi düzenleyen sipariş mektubunun ödeme koşullarını düzenleyen 7/1 maddesinde malın bedelinin, teslimatı müteakip, müteahhit tarafından düzenlenecek altı nüsha faturanın da kuruma tesliminden sonra ödeneceği açıkça belirtilmiştir. Yukarda değinildiği üzere, davalı termin programına uygun bir teslimat yapmadığı gibi, bedel ödenmesi için gerekli faturaları davacı kuruma zamanında düzenleyerek gönderdiğini de kanıtlaması gerekir. Davalı taraf bu konuda hiç bir delil ibraz etmediği gibi, davacı vekilin 4.6.1985 tarihli dilekçesinde bu konuya değinen açıklamaları belgeye dayalı olarak çürütülememiştir. O halde, davalının teslimatları kestiği tarihte kendisine düşen teslimat yükümlülüğünü tam olarak yerine getirmediği gibi, faturayı da usulüne uygun olarak davacı kuruma intikal ettirdiğini de kanıtlayamadığına göre, davalı alacağı henüz muaccel hale gelmeden, davacının temerrüdünden bahsedilmesi mümkün değildir.
Bu açıklamalar karşısında davalı müteahhitin yükümlülüğünü yerine getirememesinde asıl sebep teşkil eden çakı ocağının elinden çıkmış olması hususunun onun bakımından bir mücbir sebep olarak kabul edilmesi mümkün bulunmamasına ve yine yukarıda açıklanan nedenlerle davacı kurumun temerrüde düşmüş olması da kabul edilemeyeceine göre, asıl dava yönünden kararın onanması gerekirken, bozulmuş olması doğru görülmediğinden davacı vekilinin bu yöne ilişen karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle Dairemizin 18.1.1989 gün ve 1988/4364 esas ve 1988/42 sayılı bozma ilamındaki (1) numaralı bend yerinden çıkarılarak, esas davanın kabulüne ilişkin mahkeme kararı hüküm fıkrasının (1) numaralı bendinin (ONANMASINA) aynı ilamındaki bozma nedeninin (2) numaralı bende hasredilmesine, 2.6.1989 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.