 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1989/223
K: 1989/1841
T: 21.03.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı İstanbul Asliye 7. Ticaret Mahkemesince verilen hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş olmakla gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili; müvekkili bankaca, davalı şirket lehine düzenlenen 800.000.000 liralık teminat mektubunun kayıt dışı ve sahte olarak düzenlendiğini, hiç bir teminatı olmayan teminat mektubunun her an tazmininin gerçekleşebileceğini belirterek bedelinin nakdi teminat olarak depo edilmek üzere ve yargılama sırasında tazmin edildiğinde tazmin tarihinden itibaren % 75 faiziyle birlikte tahsilini talep etmiştir.
Davalı davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, teminat mektubunun bankanın yetkili memurları tarafından kayıt dışı verilmesinin bankanın iç ilişkisi olduğu, davacının depo isteme hakkının ancak bir sözleşme veya mektup bedelini ödemesi halinde söz konusu olabileceği, oysa bir sözleşme bulunmadığı gibi henüz süresi dolmamış mektup bedelinin muhataba ödenmediğini, riskin muhtemel oluşunun depo etme hakkı bahşetmeyeceği gerekçesiyle henüz koşulları oluşmayan davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava dosyası içindeki bilgi ve belgelerden davalı şirket yetkililerinin istemi üzerinde davacı bankanın Beşiktaş Şubesi yetkililerince, davalı şirketten istenmesi gereken kontrgaranti alınmasının ve görevlerini kötüye kullanarak banka kayıtlarına dahi intikal ettirilmeden dava dışı Çukobirlik Kooperatif Birliğine hitaben ve davalı lehine bu kooperatiften alacağı emteanın satış bedelinin garantisi olarak 4.9.1986 günkü 800.000.000 liralık teminat mektubunun davalı şirkete tevdi edildiği ve onun tarafından da söz konusu mektubun alınan mal bedeli karşılığı dava dışı kooperatife verildiği, diğer bir anlatımla, davalı şirketin usulsüz bir şekilde temin edilen bu mektubu kullandığı ve bundan yarar sağladığı anlaşılmaktadır. Öte yandan, yine dosya içindeki gerek bilirkişi raporu, gerek ceza mahkemesi kararından bu ve buna benzer mektupların davalı şirketin bilgisi altında ve bankacılık teamüllerine göre verilmesi gereken kontrgaranti veya garanti taahhüt belgesi düzenlenmeden suç teşkil eden bir eyleme dayanılarak temin edildiği hususu da hiç bir duraksamaya meydana vermeyecek şekilde sabit bulunmaktadır.
Davacı bankanın işleme konulmuş olan bu teminat mektubu bedelinden iyiniyetli üçüncü kişilere karşı sorumluluğu bulunduğuna göre, teminat mektubunu yukarıda anlatılan şekilde temin eden ve kullanarak bundan yarar sağlayan davalı şirketten bir kontrgaranti istemesinin de evleviyetle doğal hukuki bir talep olarak kabul edilmesi gerekir. Nitekim, benzer bir hukuki müessese olan kefalet ilişkisinde asıl borçlunun mütemerrit olması halinde kefilin borçludan teminat verilmesini talep edebileceği BK. 503. maddesinde, açık bir şekilde kabul edilmiş bulunmaktadır. Esasen böyle bir düzenleme olmasa dahi MK.2. maddesinde yer almış bulunan "herkes borçlarını hüsnüyeti kaidelerine göre ifa ile mükelleftir" genel hukuk prensibi uyarınca da davalının teminat vermesinin gerektiği kabul edilmelidir. Zira teminat mektuplarına ilişkin bankacılık uygulamasında artık bir teamül haline gelmiş bulunan teminat verme koşulu, bir tacir olan ve bankalarla ilişkisi bulunan davalı şirket tarafından da bilinmesi gerekir.
O halde, teminat mektubunun ele geçirilişindeki özellik ve bankacılık teamülü dikkate alınarak davacı bankanın bir nevi teminat olan teminat mektup bedelinin depo edilmesi yönündeki istemi haklı görülerek davanın bu yönden kabulü gerekirken, yukarıda değinilen hususlar dikkate alınmadan ve arada depo istemi koşulunu içeren bir sözleşme bulunmadığından bahisle davanın reddine karar verilmesi yerinde görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz isteminin kabulüyle kararın BOZULMASINA, 21.3.1989 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.