 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1989/2177
K: 1989/2968
T: 18.05.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı Ankara Asliye 2.Hukuk Mahkemesince verilen 27.12.988 tarih ve 301-836 sayılı hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin birlikte takip yapılan dava dışı Taç-Tur Turizm İşletmecilik ve Ticaret A.Ş.nin kurucu ortağı ve yönetim kurulu üyesi bulunduğunu, davalının sadece Taş-Tur A.Ş. aleyhine açtığı ünvada alacağının davada alacağının bu şirketten tahsiline karar verildiği halde, yapılan icra takibinde bu şirketle birlikte müvekkili hakkında da (429.431) TL miktar için ilamsız takip yapıldığını ve bu takibin süresinde itiraz edilmemesi nedeniyle kesinleştiğini, şirketin borcu nedeniyle şirket ortağı ve yönetim kurulu üyesi olan şahısların borçlu olamayacağını, müekkilinin davalıya şahsi bir borcunun da bulunmadığını iddia ederek müvekkilinin yapılan takip nedeniyle davalıya borçlu bulunmadığının tesbitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı borçlunun İ.T.Merciine yaptığı itirazın reddedilerek kesinleştiği davalının kurucu üyesi ve yönetim kurulu üyesi bulunduğu Taş-Tur A.Ş. adına müvekkilinden ve diğer ortaklardan devre mülk sistemiyle tatil sitesi yapmak vaadiyle para alınmasına rağmen bu şirketin hiçbir faaliyette bulunmadığı, bu suretle birçok şahsın ve müvekkilinin zarara uğratıldığını ve davalının suç işlediğini, bu konuda davalı hakkında müfettişlercesuç duyurusunda bulunulduğunu, müvekkilinin tazminat hakkına dayanarak davalı hakkında ilamsız takipte bulunduğunu, davalının takip konusu borçtan T.T.K. 309. 336 ve 340 maddeleri uyarınca sorumlu olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia ve savunmaya, toplanan kanıtlara nazaran, davacının Taş-Tur A.Ş. ortağı olduğu, takibe konu borçla ilgisi bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Menfi tesbit davası açan davacı dava dışı A.Ş.tin yönetim kurulu üyesi ve kurucu üyesi bulunmaktadır. T.T.K.336 maddesi hükmüne göre ilke olarak şirket namına yapmış olduğu işlemden şahsen sorumlu tutulamaz ise de, bahsi geçen maddede gösterilen istisnai hallerde pay sahiplerine ve şirket alacaklarına karşı sorumlu olur. Olayda kurulan A.Ş.tin kanunen gerekli defterlerinin bulunmadığı, organlarının seçimi ve diğer yönlerden lüzumlu işlemlerin yapılmamış olduğu ve devre mülk yönünden hiçbir faaliyette de bulunmadığı anlaşılmaktadır. Şirketin durumu böyle olunca yöneticiler tarafından devre mülk yapılacağı vaadi ile kişilerden para alınmasının iyi niyete dayanmadığı açıktır. Şirket aleyhine icre takibi yapan davalı, şirket ile birlikte kendisini dolandıkdıkları iddiası ile yönetim kurulu üyesi davacı hakkında da icra takibi yapmıştır. Davalı alacaklı kurucu ve yönetici olan davacının şirket ile birlikte haksız fiil ika ettiği iddiasına dayanmaktadır. Bu durumda mahkemece, davalının şikayeti üzerine Ticaret bakanlığı müfettişi tarafından düzenlenen fezleke ve buna ait evrak, bu tahkikat sonucu C.Savcılığınca bir inceleme yapılmış ise onunla ilgili belgeler, şirketin kuruluşundan sonraki faaliyeti ve durumu, davalının haksız fiil iddiası ile ilgili olarak göstereceği deliller gözönünde tutularak kurucu üye ve yönetim kurulu üyesi olan davacının, kişilerden para toplanması ve karşılığında hiçbir işlem yapılmaması şeklindeki davranışının bir haksız fiil ve aldatmaca teşkil edip etmediği saptanarak sonucuna göre bir karar verilmek gerekirken şekle bağlı bir görüş ile menfi tesbit davasının kabul edilmesi doğru bulunmadığından hükmün davalı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazının kabulüyle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, Ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 18.5.1989 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.