 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1988/9372
K: 1990/1085
T: 20.02.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı, (İstanbul Asliye 4. Ticaret Mahkemesi)nce verilen 30.5.1988 tarih ve 1957-464 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş olmakla; dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin davalıdan (100.000.000) TL. bedel mukabilinde Mercedes 500 SEL tipi bir otomobil satın aldığını, davalı satılan otomobilin 1987 modeli olduğunu beyan ettiği ve bu şekilde fatura düzenlendiğini, durumun davalıya bildirilmesine rağmen bir netice alınamadığını ileri sürerek teslim edilen 1986 modeli otomobilin yerine davacıya 1987 modeli aynı tip bir otomobil verilmesini talep etmiştir
Davalı vekili, tacir olan taraflar arasında ticari bir satımın sözkonusu olduğunu, davacının TTK.nun 25. maddesinde öngörülen sürede ayıp ihbarında bulunmadığını ve davanın zamanaşımına uğradığını, otomobilin davacı tarafından kullanılarak değer kaybettiğini, davalının bu otomobil 1987 modeli olarak ihtal ettiği ve bütün resmi belgelerde böyle kayıtlı olduğunu savunmuştur.
Davacı vekili, ıslah dilekçesiyle satılıp teslim edilen otomobilin davacıda alıkonulup aynı tip 1987 modeli bir otomobilin fiat farkından dolayı semenin tenzili ile şimdilik (25.000.000) TL. alacağın yasal faiziyle birlikte tahsilini istemiştir.
Mahkemece, davacının 27.11.1986 tarihinde teslim aldığı otomobili TTK.nun 25/b.3 maddesi uyarınca (8) gün içinde muayene ettirip model düşüklüğünden ileri gelen ayıbı davalı satıcıya bildirmekle yükümlü olduğu halde yasal süreden çok sonra 6.6.1987 tarihinde ayıp ihbarında bulunduğu, kaldı ki TTK.nun 25/b.4 maddesine göre teslimden itibaren (6) aylık zamanaşımına tabi bulunan davanın 30.11.1987 tarihinde açılmış olması nedeniyle olayda zamanaşımının da dolduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Davalı-satıcının davacı-alıcıya hitaben düzenlendiği 27.11.1986 tarihli faturada atılan otomobilin Mercedes 500 SEL tipi ve 1987 modeli olduğu belirtildiğine ve davacı da bu faturaya itiraz etmediğine göre taraflar arasında 1987 modeli bir otomobilin alım-satımına ilişkin bir sözleşmenin kurulduğu sabittir.
Öğretide ve jurisprüdansta egemen olan görüşe nazaran çeşidiyle belirlenen bir menkulün satımında sözleşmelerin çeşidini belirlemek için sözleşmede öngördükleri vasıflardan biri teslim edilen şeyde bulunmazsa artık ayıplı teslim değil satılandan başka bir şeyin teslimi (aliud teslimi) sözkonusu olur (Prou. Dr. Haluk TANDOĞAN/Borçlar Hukuku Özel Borç ilişkileri, C:l/1, 4. Bası, 1985, sh: 171 vd.; Dr. Seyfullah EDİS / Satıcının Ayıba Karşı tekeffül Borcu, 1963, sh: 11 vd.; Doç Dr. Cevdet YAVUZ / Satıcının satılanın Ayıplarından Sorumluluğu, 1989, sh: 46 vd.). Nitekim, İsviçre Federal Mahkemesi benzer bir olayda "bir çeşit borcunun ifasından o çeşidi belirleyen her unsurun teslim edilen şeyde mevcut olması gerektiğini, bu unsurlardan biri dahi eksikse o şeyin üzerinde uyuşulan şey değil başka bir şey olduğu" gerekçesiyle satımı sözleşen 1964 modeli Jaguar otomobili yerine 1963 model Jaguar teslimi halinde bu görüşü doğrulamıştır.
Kaldı ki davacı vekili davalının 1987 modeli diye 1986 model otomobil teslim ettiğini, satış faturasını gerçeğe aykırı olarak düzenlediğini ileri sürdüğüne; bu açıklamalar davalının davacıyı aldattığı vakıasına vücut verdiğine, HUMK.nun 76. maddesi hükmü uyarınca Türk Kanunlarını re'sen uygulamakla yükümlü olan hakim ileri sürülen vakıalara uyan kanun hükümlerini görevinden ötürü bulup tatbik etmekle mükellef bulunduğuna, re'sen tatbiki gereken hükümlerden BK.nun 200. maddesinde alıcıyı aldatan satıcının ayıbın kendisine vaktinde bildirilmediğini ileri sürerek mes'uliyetten kurtulamayacağı ve 207/f.lll maddesinde ise alıcıyı aldatan satıcının bir yıllık zamanaşımından yararlanamayacağı belirtildiğine göre uyuşmazlığın ayıba karşı tekeffül hükümleri çerçevesinde görülmesi halinde dahi davanın zamanında ayıp ihbarında bulunulmaması veya zamanaşımının dolduğu gerekçesiyle reddi isabetli olamaz.
Öte yandan davanın ıslahı tahkikatın bitimine kadar her zaman caiz olup davalının muvafakatına bağlı bulunmamasına, davacının 1986 model otomobil yerine 1987 model otomobil verilmesine ilişkin talebini model farkı nedeniyle semenin tenzili talebine dönüştürmekle müddeabihi de arttırmış olmamasına göre müddeabih tutarı (25.000.000) TL. üzerinden peşin harç ikmal ettirilmek suretiyle davacının semenden tenzilini istemekte haklı olduğu meblağ uzman bilirkişiler marifetiyle belirlenerek hasıl olacak sonuç dairesinde bir hüküm kurulmak icap ederken isabetli olmayan aksine düşüncelerle davanın reddi cihetine gidilmesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davacı yararına (BOZULMASINA), 100.000 TL. duruşma vekillik ücretının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcının isteğin halinde temyiz edene iadesine, 20.2.1990 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.