 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1988/8900
K: 1990/471
T: 01.02.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı İstanbul Asliye 6. Ticaret Mahkemesince verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı ve müdahil sigorta Acentesi B A.Ş. vekilleri tarafında istenmiş olmakla işin gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili müvekkilinin sahibi olduğu petrol boru hattını 30.1.1982-30.1.1984 tarihleri arasında muhtemel rizikolara karşı davalı sigortacı nezdinde sigorta ettirdiğini, hasarın vukuu ile sigorta tazminatının ödenmesi arasındaki sürede Türk Lirası değerindeki düşmelerden dolayı zararın tamamen giderilmemesi tehlikesine karşılık sigorta sözleşmesine tazminatın ödendiği tarihteki dolar karşılığı Türk Lirası tutarının ödenmesi yolunda hükümler konulduğunu, 24.4.1982 tarihinde boru hattının kısmen hasara uğradığını, sigorta eksperinin hasar tutarını 1.683.584.51 ABD doları olarak hesapladığını ve bu tazminat tutarının itiraza uğramayarak kesinleştiğini, davalının sigorta sözleşmesini 15.1.1983'ten geçerli olmak üzere iptal ettiğini ve sigorta tazminatı olarak 29.8.1983 tarihinde 253.043.760 TL ödediğini, ödeme tarihinde cari döviz kuruna göre bu meblağın 1.066.345 ABD dolarına tekabül ettiğini, bu durumda davalının sigorta tazminatından 617.239 ABD doları bakiye borcu bulunduğunu ve bunun 193.195.807. TL ya tekabül ettiğini; öte yandan iki yıllık sigorta süresi için davalıya ödenen 141.191.529 TL primden sigorta akdinin iptal edildiği 15.1.1983'ten sigorta süresinin sonu 30.1.1984 tarihine kadar olan 380 günlük süreye isabet eden (73.469.969.-TL)lık kısmın iaddesi gerektiğini ileri sürerek 193.195.807.- TL) bakiye sigorta tazminatının hasarın gerçekleştiği 24.4.1982 tarihinden dava tarihine kadar işleyen faiz tutarı (142.980.000.-TL) ve dava tarihinden itibaren işleyece iskonto faiziyle birlikte; keza iadesi gereken prim tutarı (73.469.969.-TL) nın akdin iptal edildiği 15.1.1983'den dava tarihine kadar işlemiş faiz tutarı (35.948.000.-TL) ve dava tarihinden itibaren işleyecek iskonto faiziyle birlikte tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili cevabında sigorta sözleşmesinde sigorta tazminatının dolar üzerinden veya doların ödeme tarihindeki kura göre hesaplanarak Türk lirası karşılığı olarak ödeneceğine dair bir hüküm bulunmadığını, sigorta tazminatının davalının yurt dışındaki reasürörü tarafından karşılanacak kısmının Türkiye'ye transfer edildiği tarihteki döviz kuru üzerinden ödenmesini öngören ve davacının iddiasını kısmen destekler gibi gözüken yegane hükmü içeren sözleşmenin 10/f.II maddesinin de daha sonra 9.2.1982 tarihli zeyilnameyle taraflarca ilga edildiğini, gerek Yangın Sigortası Genel Şartları'nın 19., gerek TTK.'nun 1299. maddeleri gereğince sigorta tazminatının sigortalı şeyin hasarın vukuu tarihindeki değerine göre tazmini lazım geldiğini ve davalının da bu esas dairesinde ödemede bulunduğunu, davalının iadesi lazım gelen (67.149.040.-TL) primi davacıya hesaben ödediğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, taraflar arasındaki sözleşmede sigorta tazminatının ödeme tarihindeki döviz kuru üzerinden ödeneceğine dair bir hüküm bulunmadığı, davacının bu yoldaki iddiasına mesnet olabilecek hükmün bilahare taraflarca sözleşmeden çıkarıldığı, davalının hasar tarihindeki döviz kuru üzerinden sigorta tazminatı ödemesinin poliçe genel şartlarına ve TTK'nun 1299. maddesine uygun olduğu, davacının cevaba cevap layihasında talebini B.K.'nun 105. maddesi hükmüne dayandırmak isteğine karşı davalının iddianın genişletildiği itirazında bulunduğu, davacının iadesini istediği primin dde kendisine ödenmiş olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hüküm davacı ve müdahil sigorta acentesi (B) A.Ş. vekillerince temyiz edilmiştir.
1 - B.K.nun 18. maddesindeki temel yorum kuralına göre bir sözleşmenin yorumunda tarafların hakiki ve müşterek maksatları gözönünde bulundurulmalıdır. Sigorta sözleşmesinin taraflarının Türk uyruklu olduğu, sigorta tazminatının Türkiye'de ve Türk lirasıyla ödeneceği tartışmasızdır. Taraflar buna rağmen sigorta bedelini ve sigortalı şeylerin menfaat değerlerini ABD doları karşılığı Türk lirası olarak belirlediklerine göre, müşterek amaçlarının sigorta ettirenin rizikonun gerçekleşmesiyle ortaya çıkan zararının TL. sının ABD doları karşısındaki değer kaybından ve sigorta tazminatının geç ödenmesinden etkilenmeksizin tam olarak tazmini olduğu anlaşılmaktadır. Bu amacı temin için de hasarın vukuu tarihinde ABD doları üzerinden belirlenen sigorta tazminatının ödeme tarihinde cari kur'a göre hesaplanacak Türk Lirası üzerinden ödenmesi gerekir.
Dava konusu sözleşmenin özünden hareketle varılan bu sonucu sözleşme hükümlerinin sözü de doğrulamaktadır. Nitekim azami sigorta bedeline ilişkin V. maddede akdin devamı süresince TL. nın ABD doları karşısında göstereceği değişikliklerin sigorta bedeline otomatik olarak yansıtılacağı, sigorta primlerine ilişkin XIII. maddede, TL.nın ABD dolarına karşı değeri değiştiğinde bu değişikliğin prim miktarına aksedeceği öngörülmüştür. Özellikle VI. maddede yer alan ve sigorta muafiyetinin (500 ABD dolarının öddeme anındaki Türk Lirası karşılığı) olduğunu öngören hüküm, tarafların sigorta tazminatının ABD dolarının ödeme zamanındaki karşılığı olan Türk Lirası tutarınca ödenmesi hususunda anlaştıklarını açıkça ortaya koymaktadır.
Aksinin kabulü halinde sigorta tazminatı tutarı ABD dolarının hasarın vukuu tarihindeki TL karşılığı üzerinden ödenmesi ve buna karşılık sigorta muafiyeti olarak belirlenen ABD doları tutarının ödeme tarihindeki TL karşılığının indirilmesi gibi çelişki bir durum ortaya çıkar.
Tarafların anılan anlaşması karşısında sigorta tazminatının, sigortalı şeyin rizikonun gerçekleştiği zamandaki değerine göre tespitini öngören TTK.nun 1299/F.II'ye Yangın Sigortası Poliçesi Genel Şartları'nın 19. maddesinin varılan sonucu etkilemesi düşünülemez. Zira olayımızda da tazmini gereken sigorta bedeli yine rizikonun gerçekleştiği tarih itibariyle belirlenmiş, ancak bu belirleme sözleşme uyarınca ABD doları üzerinden yapılmış ve hasarın (1.683.584,51) ABD doları olduğunda taraflar mutabık kalmışlardır. Uyuşmazlık, hasarın tespitinden veya tespit tarihinden değil, ABD doları olarak hesaplanan sigorta tazminatının hangi tarihteki TL karşılığının ödeneceğinden kaynaklanmaktadır ki bu husus tarafların sözleşmede beliren müş;terek irade beyanlarına tabi olup anılan Yasa ve Şartname hükümlerinin bu noktada uygulama yeri yoktur.
Öte yandan, B.K. nun 83/f.II maddesinde yer alan ve sözleşmede aynen ödenmesi şart kılınmayan yabancı paranın muacceliyet rayici üzerinden Türk lirasıyla ödenebileceğini öngören hüküm de olayımızda sonucu etkilemeyecektir. Zira diledikleri takdirde yabancı paranın aynen ödenmesini dahi kararlaştırabilmek hakkına sahip bulunan tarafların, yabancı paranın aynen değil de şu veya bu ttarihteki rayici üzerinden Türk Lirasıyla ödenmesi hususunda sözleşmeleri evleviyetle caiz olup davanın tarafları da böyle yapmışlar ve sigorta tazminatı tutarı ABD dolarının muacceliyet değil, ödeme tarihindeki TL karşılığının ödenmesini kararlaştırmışlardır.
Bu durumda davacının ABD doları olarak saptanan sigorta tazminatının ödeme tarihindeki rayici üzerinden ödenmesini istemekte haklı olduğu kabul edilerek bilirkişilere bu esas dairesinde hesaplama yaptırılmak ve sonucuna göre bir hüküm kurulmak gerekirken aksine düşüncelerle bu husustaki talebin reddedilmesi doğru görülmemiştir.
2 - Sigorta sözleşmesinin süre bitmeden davalı tarafça iptali üzerine davacıya iadesi gereken prim tutarının tahsili talebiyle ilgili uyuşmazlığa gelince:
Hükme dayanak yapılan bilirkişi raporunun uyuşmazlığın bu kısmına ilişkin bölümü birtakım varsayımlara dayalı olup hesaplama tarzı itibariyle temyiz denetimine imkan verecek açıklıktan yoksundur. Öte yandan, davalı sigortacı ile müdahil davacı (B.) Sigorta Acenteliği A.Ş. arasında akdolunan 22.12.1980 tarihli acentelik sözleşmesinin 9. maddesinden, davalının sigorta primlerini kendisini temsilen tahsil etmesi için acentesine yetki verdiği anlaşılmaktadır. Bu durumda davacının acenteye ödediği primlerin tutarının tamamen davalı sigortacıya ödenmiş sayılması icap eder. Buna mukabil sigortacının acentesi sigorta ettirenin temsilcisi olmadığından, sigortacının sigorta ettirene iade edilmek üzere acentesine ödediği paralar acente tarafından fiilen iade edilmedikçe sigorta ettirene ödenmiş sayılamaz.
Şu hale göre, mahkemece sigorta matematiği ve muhasebesi alanında uzman bilirkişilerden oluşturulacak yeni bir kurul marifetiyle yukarda açıklanan esaslar dairesinde tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yaptırılarak davacının gerek doğrudan doğruya gerek acente aracılığıyla ödediği prim tutarı hesaplanmak, bu tutardan sigorta sözleşmesinin yürürlükte olduğu süre için tahakkuk eden prim miktarı düşülerek davacının fazla ödediği meblağ saptanmak, bu meblağdan da davacıya fiilen ödendiği gerek makbuzlarla gerek davacı defterlerindeki kayıtlarla belgelenen tutarlar indirilerek davacıya iadesi gereken prim bakiyesi bulunup bulunmadığı belirlenmek ve sonucuna göre bir karar verilmek icap ederken yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak bu talebin de reddi cihetine gidilmesi keza bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Yukarıda (!) numaralı bentte yazılı nedenlerle temyiz eden davacı yararına (2) numaralı bentte gösterilen nedenlerle davacı ve müdahil yararına hükmün BOZULMASINA, 1.2.1990 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.