 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1988/7867
K: 1989/5497
T: 19.10.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı İstanbul Asliye 5. Ticaret Mahkemesi'nce verilen 27.6.1988 tarih ve 434-562 sayılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, müflis (.....) Bankası İstanbul Şubesi'nden hamiline yazılı, senelik brüt % 50 faizli, beheri 100.000 TL. değerinde 16 adet 30.7.1983 vadeli sertifika satın aldığını bankanın tasfiyeye tabi tutulması nedeniyle bu tür alacaklılara Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'ndan ödeme yapıldığı için bankaya yaptığı müracaata verilen cevapta, banka nezdinde kayıt ve karşılığında rastlanmadığından fondan ödeme yapılamayacağının, bildirilmmesi üzerine, Merkez Bankası Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu yönetimine yaptığı başvurunun da banka nezdinde kayıt ve karşılıklarının bulunmadığından fonumuzca yapılacak işle bulunmamaktadır, diye cevaplandırıldığını, yasalara göre kurulup faaliyet gösteren davalının ihraç ettiği sertifikaları satın aldığında banka kayıtlarına geçip geçmediğini kontrol yetkisi bulunmadığını sertifikaların ve imzaların geçerli olmasına rağmen bankaca satış kaydı yapılmayan bu sertifikaların müflis bankanın geçici yönetim kurulunca da bedellerinin ödenmesi mümkün değildir. Beyanı karşısında, zorunlu olarak tasarruf mevduatı sigorta fonu aleyhine bu konuda açtığı davanın 29.3.1988 tarihli ara kararı uyarınca, İstanbul 4. Ticaret Mahkemesi tarafından 30 gün içinde bu sertifikalardan alacaklı olduğunun tesbiti konusunda dava açması istendiği için, yasal faizleriyle birlikte 1.600.000,- TL.nın tahsilini dava etmiştir.
Davalı İflas İdaresi Memuru, duruşmadaki beyanında, davanın süresi içinde açılmadığından reddini istemiştir.
Mahkeme, müflis davalıya ait sıra cetvelinin 21.12.1987 tarihinde Türkiye Gazetesi'nde ilan edildiğini, davacının bu alacağını masaya yazdırmasına rağmen masaca reddine karar verildiğini, davacının İİK.nun 235. maddesi uyarınca 7 gün içinde kayıt-kabul davası açmadığını, duruşmada imzasıyla beyan etmesi karşısında mahkemece resen nazara alınması gereken bu sürenin dolmasından çok sonraki bir tarih olan 7.4.1988 tarihinde açtığını, davacının bu davasının tahsil davası olmayıp, kayıt-kabul davası olması gerektiğini, sıra cetvelinin ilanından sonra süresinde dava açmayan kişiye böyle bir davahakkı tanınmasının İİK.nun 235. maddesiyle getirilen düzenlemesiyle bertaraf edeceğini, fon aleyhine açılan davada mehil verilmesine dayanak teşkil eden Hukuk Genel Kurulu kararına rağmen bu şekilde dava açılamayacağı, görüşüyle davanın reddine karar vermiştir.
Kararı yasal süresinde davacı vekili temyiz etmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 500 lira temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 19.10.1989 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Davacı, tasarruf mevduatı sigorta fonu aleyhine davalı müflis bankaya ait hamiline yazılı mevduat sertifikası bedellerinin ödenmesi davası açmış, mahkemece Yargıtay İçtihatları ve Hukuk Genel Kurulu kararı istikametinde davacıya, müflis bankaya karşı bir tesbit davası açması için mehil verilmiş ve davacı işbu davayı açmıştır.
T.C. Merkez Bankası Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun, iflas eden bir bankada bulunan mevduat veya mevduat sertifikalarının karşılığını ödiyebilmesi için, mevduat veya mevduat sertifikalarının gerçek olması ve bu sertifikalarla bankanın mülzem olması gerekmektedir. Davacının sadece Sigorta Fonu aleyhine dava açması karşısında Yargıtay, haklı olarak, ilk önce müflis bankanın bu sertifikalar yönünden sorumlu olup olmadığının tesbiti lazım geldiğine ve bankanın sorumlu olduğunun tesbiti halinde Sigorta Fonunun da sorumlu olabileceğine, müflis banka aleyhine bir dava açılmamışsa mahkemece davacıya bu yönde bir dava açmak üzere mehil verilerek ve sonucunun beklenerek ona göre karar verilmek gerektiğine, karar vermiştir.
Bu dava ne bir eda davasıdır, ne de bir sıra cetveline itiraz davasıdır. Dava, Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere, bir tesbit davasıdır. Bu dava sertifikalardaki imzaların gerçekten bankayı temsil eden kişilere ait olup olmadığı ve bu sertifikaları gerçekten bankanın ihraç etmiş olup olmadığı, bu ve diğer yasal nedenlerle bankanın bu sertifikalardan dolayı sorumlu olup olmadığının tesbiti davasıdır. Bankanın sorumluluğu tesbit edilmeden Sigorta Fonununun sorumluluğu saptanamıyacağı cihetle, işbu tesbit davasının açılıp halledilmesi zorunluğu vardır. Diğer bir zorunluluk da, banka hasım gösterilmeden mevduat sertifikalarından dolayı bankanın sorumluluğunun tesbitinin mümkün olmamasıdır.
Diğer yandan, sıra cetveline itiraz süresini kaçırmış olan alacaklının sadece sıra cetveline itiraz etme hakkı düşer; alacaklı alacağından feragat etmiş sayılmaz; iflas kaldırılınca veya kapanınca alacaklı alacağını müflisten istiyebilir (Prof. Dr. Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, 1983, sh. 728 dipnot 8). Bu hallerde olduğu gibi, gerekli olması halinde, tesbit davası açılmasına da bir engel yoktur.
O halde, mahkemece işbu tesbit davasına bakılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğinden bahisle hükmün bozulması gerekirken, onanması yönünde oluşan çoğunluk görüşüne karşıyım.