 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1988/6397
K: 1989/3640
T: 15.06.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı İstanbul Asliye 3. Ticaret Mahkemesince verilen 27.4.1988 tarih ve 636-273 sayılı hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkili şirketin genel müdürü olan davalının bu görevden 2.6.1986 tarihinde ayrıldığını ve görevde olduğu süre zarfında şirket hissedarı sıfatıyla kasadan çektiği 51.157.929. TL.nın cari yerinin tevsik edilemediğini, bu itibarla davalının sorumlu olduğunu öne sürerek, 51.157.929. TL.nın dava tarihinden itibaren davalıdan ticari faiziyle birlikte tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili cevabında, müvekkilinin borçlu olmadığını, diğer hissedar Adnan Sapmaz'ın şahsi hesabında 281.000.000. TL. gözüktüğünü, müvekkilinin şirketin bir takım kanunsuz işlemleri nedeniyle genel müdürlükten istifa etmek zorunda kaldığını ve şirketin hesaplarda dilediği gibi oyunlarla müvekkilini borçlu çıkarmaya çalıştığını savunarak, davanın reddini istemişti.
Mahkemece toplanan delillere, bilirkişi incelemesine göre 9.293.180 TL. nın davalının üzerinde gözüktüğü, ancak 12.2.1988 tarihli celsede taraf vekillerinin davalının yönetim kurulu üyesine genel müdür olduğunu kabul ettikleri, bu durumda şirket hissedarı olan ve aynı zamanda yönetim kurulu üyesi olan davalı hakkında böyle bir dava açılabilmesi için T.T.K. 341. maddesi doğrultusunda işlem yapılmak üzere davacı vekiline iki aylık kesin mehil verildiği ve fakat gereğini yerine getirmediğinden dava reddedilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Önceki yönetim kurulu üyesi olan davalının bu görevi sırasında davacı A.Ş.'e verdiği zararın kendisinden tahsiline ilişkin işbu davanın açılabilmesi için T.T.K.nun 341. maddesi hükmü gereğince sorumluluk davası açılması yolunda genel kurulca karar alınmış olması ve davanın murakıplarca açılması gerekir. Bu bir dava şartıdır. Bu hususa riayet edilmeden açılan davada, davacı tarafa HUMK.nun 39.40. maddelerine göre dava şartının ikmali için makul bir süre verilerek, şayet söz konusu dava şartı yerine getirilirse davaya devam etmek gerekir. Mahkemece davacıya 2 aylık kesin süre verilmiş, bu süre içersinde T.T.K.nun 341. maddesine uygun işlemin ikmal edilemediğinden bahisle dava reddedilmiş ise de, 2 aylık süre makul bir süre olmayıp, böyle bir hususta kesin süre vermenin de uygun düşmeyeceği dikkate alınmamıştır. Öte yandan davacı vekili 27.4.1988 tarihli celsede genel kurul toplantısı yapılması için ilgili makamdan 8.6.1988 tarihi için gün almış olduklarında açıklamıştır.
Mahkemece davacı tarafa T.T.K. 341. maddesine göre işlem yapabilmesi için makul bir süre verilerek, şayet dava şartı gerçekleşir ise davayı devam edilmek gerekirken, yazılı olduğu şekilde davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle mümeyyiz davacı vekilinin temyiz itirazının kabulüyle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 15.6.1989 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.