 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1988/5988
K: 1988/5238
T: 26.09.1988
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı İstanbul Asliye 2. Ticaret Mahkemesince verilen 14.3.1985 tarih ve 412-153 sayılı hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla gereği konuşulup düşünüldü :
KARAR : Davacı vekili, dava dışı (E.) Boru Profil San. A.Ş.'na kullandırdığı kredinin teminatı olarak davalının (66.000.000) TL.'lık ipotek verdiğini, asıl borçlunun müvekkiline (26.277.132,47) TL. borçlu bulunduğunu, bu alacağın asıl borçlunun iflası nedeniyle iflas masasına alacak olarak kaydettirildiğini, (66.000.000) TL. üzerinden asıl borçlu ve davalı ipotek borçlusu hakkında yapılan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibe, davalının haksız olarak itiraz ettiğini iddia ederek itirazın iptaline ve inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin davacıya borcu bulunmadığını, ipoteğin azami had ipoteği olduğundan ipotek limitinden fazla istemde bulunulamayacağını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia ve savunmaya, bilirkişi raporuna ve toplanan kanıtlara nazaran davanın kabulüne, davacının cezaevi harcı ile inkar tazminatı isteminin reddine karar verilmiştir.
Kararı davalı temyiz etmiştir.
Davalı (H.), bankaya karşı ipotek veren üçüncü kişi durumundadır. Bu sebeple kredi borcundan şahsen sorumlu olmayıp ipotek ettiği gayrimenkulde belirtilen (66.000.000) TL.'lık miktarla sorumlu addedilmek gerekir. Şahsen sorumlu olmayan davalının borcun geç ödenmesinden dolayı temerrüdü de bahsolunmaz.
İpotek alan bankanın ödeme ihtarı sonuç vermediği takdirde ipoteğin paraya çevrilmesi yoluna tevessül etmesi gerekir. Her ne kadar ipotek akit tablosunda kredi sözleşmesinde ipotek veren üçüncü kişi hakkında bir hüküm bulunmadığından ipotek limitinin açılması da mümkün bulunmamaktadır. Bu sebeple mahkemece davalı sadece ipotek limiti ile sorumlu tutulmak gerekirken limitin üzerindeki bazı kalemlerle dahi sorumlu tutulması doğru görülmediğinden davalı vekilinin temyiz itirazının kabulüyle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazının kabulüyle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, 26.9.1988 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.