 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1988/4471
K: 1988/4846
T: 17.11.1988
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı Ankara Asliye 3. Ticaret mahkemesince verilen 10.2.1988 tarih ve 558-60 sayılı hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili müvekkilinin de ortağı bulunduğu dava dışı (Ç.un ve İrmik Sanayii A.Ş.) lehine ve diğer bir şirkete hitaben 150.000.000 TL.'lık teminat mektubu verip daha sonra mektup bedelini tazmin eden davalı bankanın davacıya keşide ettiği ihtarnameyle mekput bedelinin ödenmesini istediğini, oysa ne teminat mektubunda ne de bunun dayanağı olan kredi taahhütnamesinde davacının imzası bulunmadığını ileri sürerek davacının bedeli tazmin edilen teminat mektubundan dolayı borçlu olmadığının tespitini talep etmiştir.
Davalı banka vekili teminat mektubunun verilmesine dayanak olan ve müvekkili banka ile dava dışı (Ç.Un ve İrmik Sanayii A.Ş.) arasında akdolunan 150.000.000 TL. lık kredi açma sözleşmesini davalının da müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, davalının bu imzasının kendisine aidiyetinin noterce de onaylandığını avunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece kredi sözleşmesi altında davacıya izafe olunan kefalet imzalarının davacının eli mahsulü olmadığının iki ayrı uzman bilirkişi kurulunun raporlarıyla saptandığı gerekçesiyle menfi tespit davasının kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Davacı vekili dava dışı noterlikçe tasdik olunan kredi sözleşmesinde yer alıp müvekkiline izafe edilen imzaların gerçekte müvekkiline ait olmadığını ileri sürmekle bu imzaların sahteliğini iddia etmektedir. Zira noterden tasdikli imzanın inkarı nedeniyle açılan menfi tespit davası aynı zamanda HUMK.nun 314. maddesi anlamında (davayı asleye) şeklinde açılmış bir sahtelik davasıdır (Baki KURU/Hukuk Muhakemeleri Usulü, C.ll, 1980, sh. 1448,1449, 1504. Necmeddin BERKİN/Tatbikatçılara Medeni Usul Hukuku Rehberi, sh: 811; Necip BİLGE-Ergun ÖNEN / Medeni yargılama Hukuku Dersleri, 1978, sh: 579)
Öte yandan HUMK.nun 295/f.l ve 1512 sayılı noterlik kanunu'nun 82/ f.lll maddeleri hükümlerine göre noterlikçe onaylanan imza, sahteliği sabit oluncaya kadar geçerlidir. Böyle bir imzanın sahteliği iddiası ise, sözleşmenin diğer tarafına olduğu kadar sözleşmedeki imzayı onaylayan notere karşı da ileri sürülmüş bir iddia olup, hükmen sabit görülmesi halinde noterin Noterlik Kanununun 162. maddesi uyarınca hukuki sorumluluğuna da yol açabileceği gibi, noterin savunması bu davanın sonucunu da etkileyebilir. Şu halde, onaylı imzanın sahteliği iddiasının bu imzayı onaylayan noterin taraf olmadığı bir davada incelenip hükme bağlanması usul hukuku ilkelerine uygun düşmemektedir. (Baki KURU a.g.e. sh: 1497).
Bu durumda mahkemece davacı tarafa ilgili noter aleyhine dava açmak üzere mehil verilerek, açtığı davanın işbu davayla birleştirilmesi halinde noterin de savunmaları ve delilleri incelenmek suretiyle hasıl olacak sonuç dairesinde bir hüküm kurulmalı, notere karşı açılan davanın birleştirilmemesi halinde ise, mezkür davanın sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece, bu husus nazara alınmadan davaya bakılarak hüküm kurulması usule aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 17.11.1988 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.