 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1988/4284
K: 1990/1631
T: 16.03.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı Bilecik Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 8.12.1987 tarih ve 166-146 sayılı hükmün temyizen tetkiki davalı tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkili banka ile dava dışı Mustafa Kılıç arasında aktedilen 12.10.1981 tarihli (2.550.000.- TL)'lık genel kredi sözleşmesini davalının müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, 20.9.1985 tarihi itibariyle banka alacağının vasıl olduğunu (1.114.260.37) liradan davalı ve asıl borçlu aleyhine yapılan icra takibine karşı davalının borcu kabul etmiyorum diyerek itiraz ettiğini belirterek, itirazın iptaline, (1.114.260.37) TL'nın 20.9.1985 tarihinden itibaren % 69 faiz, % 3 B.M.V., % 10 kaynak destekleme fonu, % 2 cezaevi harcı ve inkar tazminatıyla birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesiyle, davacının elinde talep ettiği alacağa karşılık toplam (600.000) TL'lık teminat senetleri olduğunu, bu senetlerden hiç bahsetmediğini ve müvekkiline devrini düşünmediğini, esasen müvekkilinin kefil olduğu borcun artmaması için davacı bankaya müracaat ettiğini, ancak davacının gerekli işlemleri yapmayarak borcu büyüttüğünü, bu nedenle faiz isteminin yerinde olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, icra dosyasına, genel kredi sözleşmesine, 6.4.1987 tarihli bilirkişi raporuna dayanılıp, davanın sabit olduğu sonucuna varılarak, dava aynen kabul edilmiştir.
Kararı davalı temyiz etmiştir.
Davalı kefil icra takibine karşı borçlu olmadığını öne sürerek itiraz etmiştir. Davalının genel savunmasından faize ve borç miktarına itiraz ettiği anlaşılmaktadır. Bu sebeple mahkemece, icra takibinde takip konusu edilen kalemler gözönünde tutularak bilirkişi aracılığıyla kredi ilişkisi dolayısıyla davacı bankanın kredi borçlusundan kalemleri gösterilmek suretiyle ne kadar alacaklı olduğunu tesbit etmek ve kefil durumundaki davalının kefaletinin kredi limiti tutarı kadar olduğu kabul ve davalının temerrüt tarihi tesbit edilerek borcun ne kadarından sorumlu olacağını belirlemek ve sonucuna göre karar verilmek gerekirken sonuca etkili görülmeyen teminat senetleri ile ilgili bir incelemeye gidelerek karar verilmiş olması doğru görülmediğinden hükmün davalı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına (BOZULMASINA), 16.3.1990 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.