 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1988/3981
K: 1989/1430
T: 07.03.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı Ankara Asliye 2. Ticaret Mahkemesince verilen 11.11.1987 tarih ve 611-1320 sayılı hükmün temyizen tetkiki taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili; müvekkilinin maaşlarının davalı bankaca keşide edilen aylık diplomatik misyon çekleri ile tahsil olunduğunu, ancak Ekim 1984 maaş çekinin sahte ciro imzası ile bir başkasına ödendiğini, gerekli dikkat ve ihtimamı göstermeyen davalının sorumlu bulunduğunu ileri sürerek (2.013.03) ABD. Dolarının ve ayrıca müvekkilinin bu nedenle yaptığı masraf olarak (425.000) liranın 25.1.1985 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevabında, zamanaşımı süresinin olduğu geçtiğini, dava konusu çekin her zaman olduğu gibi davalının görevli olduğu adrese iadeli taahhütlü olarak gönderildiğini, davalı Türkiye'de izinli olduğundan talimatı uyarınca bir arkadaşının çeki aldığını, Türkiye'de bulunduğu sırada bankaya uğrayıp Kasım ayı maaşını alan davacının dava konusu çekten bahsetmediğini, uzun süre sonra çekin kaybolduğunu çektiği teleks ile bildiren davacının ağır kusurlu olduğunu, bankanın süre yazılı çekte cironta imzalarının sıhhatini incelemeye mecbur bulunmadığını, ciro zincirinin muntazam olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece toplanan delillere ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kusurlu eyleme dayalı zararın tazmini istemine ilişkin olmasına göre zamanaşımı itirazının yerinde olmadığı, ciro imzasının sahteliğinin ihtilafsız bulunduğu, davalı bankanın gerekli özen ve araştırmayı yaşamadan çek bedelini sahte ciro hamiline ödemek suretiyle davacının zararına neden olduğu ve olayda ağır kusurlu bulunduğu dolayısıyla çek bedelini tazmin etmesi gerektiği, davacının bununla ilgili işleri takip için Türkiye'ye gelmesinde bir zorunluluk olmadığından masraf talebinin yerinde olmadığı gerekçesiyle çek bedeli (843.157) liranın 25.1.1985 tarihinden itibaren % 30 faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Karar taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1- Mahkemece hükme dayanak yazılan bilirkişi raporunda, ibraz süresi geçen çek bedelini gerekli araştırma yapmaksızın ödeyen davalı banka ağır kusurlu bulunmuştur. Ancak davalı banka olayın özelliğine göre davacının da kusuru bulunduğunu savunmasına rağmen mahkemece bu husus üzerinde bir değerlendirme yapılmamıştır.
Yurt dışında görevli olan davacıya Ekim-1984 ayına ait maaş çekinin davalı tarafından gönderildiği ve davacının iş arkadaşı Erol Dağlıer'e teslim edildiği ve onun tarafından davacının bilgisi dahilinde Türkiye'de gösterdiği adrese posta ile gönderildiği hususu tartışmasızdır. Sözü edilen adresteki firmanın ortakları arasında çıkan ihtilaf nedeniyle çekin eline geçmediğini, davacı belirtmektedir. Buna göre maaş çeki, davacının bilgisi ve talimatı dahilinde iş arkadaşına teslim edilmekle bundan sonraki işlemlere davalı bankanın etken olması fiilen ortadan kalkmıştır. O esnada Türkiye'de izinli olan davacı, çekin gösterdiği adrese gönderildiğini bilmesine rağmen o adresteki kişiler arasındaki ihtilaf nedeniyle çeki yedine geçirememiştir. Nitekim şikayeti üzerine sözü edilen kişiler hakkında dolandırıcılık suçundan ceza mahkemesinde dava açılmıştır. Yine davacı, Türkiye'de bulunduğu sırada Kasım-1984 ayı maaşını davalı bankanın ilgili servisine giderek aldığı ihtilafsızdır. Bu olaylar meyanında o çeki eline geçiremeyen davacı, ilgili kişileri şikayet etmesine ve müteakip maaş çekini bankadan tahsil etmesine rağmen Ekim-1984 ayına ait çekin eline geçmediği bildirerek, ibrazı halinde ödenmemesi hususunda bankaya bir uyarıda bulunmamıştır. Zamanında böyle bir uyarısı olsa idi sahte imza ile çekin üçüncü bir kişiye ödenmesine engel olunacağı şüphesizdir. Dolayısıyla olayda gereken ihtimamı sarfetmeyen davacının da T.T.K.nun 780. maddesine eşdeğerde kusurlu bulunduğunun kabulü gerekir.
Bu durumda mahkemece gerek davacının, gerekse ibraz tarihinden sonra gerekli araştırmayı yapmaksızın ödemede bulunan davalı bankanın karşılıklı olarak kusurları bulunduğu, olayın bu şekilde sonuçlanmasına her ikisinin de kusurunun etken olduğunun kabulü ile taraflara atfedilebilecek kusur oranlarının ne olabileceği B.K.nun 44. maddesi uyarınca takdir edilerek gerekli indirim yapılmak suretiyle hüküm kurulması gerekirken yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, davalı banka yararına bozmayı gerektirmiştir.
2- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplereve delillerin taktirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı vekilinin temyiz itirazının reddi gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) no'lu bentde açıklanan nedenlerle hükmün davalı banka yararına (BOZULMASINA), (2) no'lu bentde yazılı nedenle davacı vekilinin temyiz itirazının (REDDİNE), ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edenlerden davalıya iadesine aşağıda yazılı bakiye 1.000.-lira temyiz ilam harcının temyiz edenlerden davacıdan alınmasına, 7.3.1989 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.