 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1988/3491
K: 1989/189
T: 23.01.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı İzmir Asliye 1. Ticaret Mahkemesince verilen 30.12.1987 tarih ve 290-1035 sayılı hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş olmakla gereği konuşulup düşünüldü: KARAR : Davacı vekili dilekçesinde, müvekkilinin (A.S.)'la ortak tatlıcı dükkanı açtığını, davalının (A.S.)'dan alacağının tahsil amacıyla dükkandaki eşyaların haczedilmesi nedeniyle, müvekkilinin davalıya borcu olmadığı halde (1.000.000) TL.'lık teminat bonosu vererek haczi durdurduğunu ileri sürerek, bononun teminat için verilmesi nedeniyle müvekkilinin davalıya bonodan dolayı (1.000.000)TL. borçlu olmadığının tesbitini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevabında, davacının bono ile (A.S.)'la birlikte müteselsilen borçlu bulunduğunu, iddiasının yazılı delille isbatı gerektiğini ileri sürerek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece icra dosyaları, bono ve iddianın maddi vakıaya yönelik oluşu nedeniyle tanık dinlenebileceği gerekçesi ile dinlenilen tanık beyanlarına göre bononun haciz sırasında teminat olarak doldurulup davalıya verildiği, davalının mal sattığını isbat edememesi, davacının da tamamlayıcı yemini eda etmiş olması nedeniyle, 17.12.1986 tanzim, 9.1.1987 vade tarihli borçlusu (K.Ö.) ve (K.Ö.), lehdarı (S.T) olan (1.000.000) TL. bonodan dolayı davacının davalıya borçlu bulunmadığının tesbitine karar verilmiştir.
Hükmü davalı vekili temyiz etmiştir.
Davacı imza ettiği bono ile diğer borçlu (A.S.)'ın borcunu teminat altına almak amacını güttüğünü iddia etmiş ve davalı taraf ise, borçlu (A.S.) hakkında yaptıkları takip sırasında hacizi önlemek için davacının borçlu olduklarına göre, davacının kefil bulunduğunun kabulü doğru değildir. bu durumda davacının bonodaki sıfatının kefil ve teminat veren niteliğinde olduğunu yazılı delille isbat etmesi gerekir. Olayda maddi vakıanın, isbatı bahis konusu olmayıp hukuki ilişkinin saptanması gerektiğinden, bu hususta şahit dinlenmesi düğru görülmemiştir. Açıklanan bu duruma göre, sabit olmayan davanın reddi gerekirken, davanın kabul edilmiş olması hükmün bozulmasını gerektirmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmü davalı yararına BOZULMASINA, 23.1.1989 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.