 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1988/3143
K: 1988/7963
T: 27.12.1988
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı, (İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi)nce verilen 18.11.1987 tarih ve 1879-4369 sayılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla; dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü :
KARAR : Davacı vekili, davalının giriştiği iflas yoluyla takibe ilişkin ödeme emrinin davacının yurt dışında bulunduğu bir sırada birlikte oturduğu babasının evinin bağlı olduğu mahalle muhtarına bırakıldığını, davacının mamasının da tebligatı 8.4.1987 tarihinde muhtardan aldığını, 6.4.1987 günü yurt dışına çıkış yapan ve 11.4.1987 günü yurda dönen davacının tebligatı 12.4.1987 günü öğrendiğini ileri sürerek gecikmiş itirazda bulunmuştur.
Mahkemece, ödeme emrinin Tebligat Kanununun 21. maddesi uyarınca 3.4.1987 tarihinde usulüne uygun biçimde yapılmış olduğu, mezkur tarihte henüz yurt dışına çıkmamış olan davacının ödeme emrine karşı varsa tüm itirazlarını bizzat veya vekili aracılığıyla yapmak imkanına sahip bulunduğu, yasal süre içinde itiraz imkanını kullanmayan davacının gecikmiş itiraz yoluna başvuramayacağı gerekçesiyle talebin reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Davalı banka davacıya karşı adi iflas yoluyla takibe girişmiş, ödeme emrine İİK.nun 155. maddesinde öngörülen yedi günlük süre içinde itiraz imkanını bulamadığını ileri süren davacı gecikmiş itirazda bulunmuştur.
Adi iflas yolu ile yapılan takiplerde borçlunun gecikmiş itirazda bulunup bulunamayacağı hakkında İİK.nun 155 ve devamı maddelerinde bir hüküm mevcut değildir. Ancak kambiyo senetlerine mahsus, iflas yoluna ilişkin İİK.nun 173/f,lll maddesinde öngörülen gecikmiş itiraz imkanının adi iflas yoluyla yapılan takiplerde de borçluya tanınması gerekmektedir. (Prof. Dr. Baki KURU/ İflas ve Konkordato Hukuku. Ankara, 1971, Sh: 76 vd. Prof. Dr. İlhan E. POSTACIOĞLU/ İflas Hukuku İlkeleri, İstanbul- 1978, sh: 25; Prof. Dr. Sami ÜSTÜNDAĞ/ İflas Hukuku Dersleri, İstanbul 1975, sh. 20).
Burada halli gereken diğer bir sorun iflas yoluyla takip edilen borçlunun henüz iflas davasının açılmadığı bu safadaki gecikmiş itirazını hangi merciiyapacağı hususudur. İİK.nun 173/f. lll maddesi borçlunun ticaret mahkemesinde gecikmiş itirazda bulunabileceğini hükme bağlamış ise de mekzur maddesinin başlığından da anlaşıldığı üzere ticaret mahkemesinin bu husustaki görevi görmekte olduğu iflas davası sırasında ileri sürülen gecikmiş itirazların halline münhasır kalmaktır. Nitekim İİK.nun değiştiren 538 sayılı Kanunun 173. maddeye ilişkin Hükümet Tasarısı Gerekçesinde "...Bu madde ve müteakip maddeler iflas davasının şeklini ve tabii olduğu hükümleri tespit etmektedir. İflas davasının sür'atle neticelendirilmesi için burada gecikmiş itirazı incelemek yetkisi ticaret mahkemesine verilmiştir..." denilmiş olması da iflas davasından önce yapılan gecikmiş itirazların ancak ilfas davasında Ticaret Mahkemesince incelenebileceğini doğrulamaktadır.
Öte yandan İİK.nun gerek adi iflas yoluna ait 155. maddesinde gerek kambiyo senetlerine mahsus iflas yoluna ilişkin 172. maddesinde borçlunun her türlü itirazlarını icra dairesine bildirmesi gerektiğini hükme bağlamış, İcra Tetkik Merciine bu hususta bir görev vermemiştir. Şu halde borçlu iflas davası açılmadan önceki gecikmiş itirazını da (İİK.nun 173/f. lll. maddesinin yollanmasıyla İİK.nun 65/f. ll. maddesi uyarınca) mani'in kalktığı günden itibaren üç gün içinde icra dairesine bildirmeli, iflas davası açıldıktan sonr davaya bakan Ticaret Mahkemesi bu itirazı da inceleyip sonuçlandırmalıdır.
Olayımızda borçu gecikmiş itirazını icra dairesi yerine Ticaret Mahkemesine sunmuş ise de Yasanın farklı yorumlara müsait olan 173/f. lll. maddesinin lafzına itibare eden borçlunun ticaret mahkemesine başvurması gecikmiş itirazın sırf bu nedenle reddine yol açmamalıdır.
Şu hale göre mahkemenin gecikmiş itirazın ilerde iflas davası açıldığı takdirde o davaya bakan ticaret mahkemesince nazara alınmasına ve kendisine zamansız olarak arz olunan talepa hakkında karar ittihazına yer olmadığına karar vermesi gerekirken kendisini bu aşamada görevli saymak suretiyle işin esasına girip talebi esastan reddetmiş olması doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 27.12.1988 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.