Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1988/2820
K: 1988/5815
T: 11.10.1988

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı Adana 4. Asliye Hukuk Hakimliğince verilen 8.2.1988 tarih ve 477-108 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin adilen 11.10.1988 gününde davacı avukatı Servet Özoroğlu ile davalı avukatı Zafer Saka gelip temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması duruşmadan sonraya bırakılmıştı. Bu kerre dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:
 
KARAR : Davacı vekili; davalı Fatih'in müvekkili şirketin yönetim kurulu başkanlığını yaptığı dönemde, bastırılmış olan imzaları tamamlanan ve gerçek sahiplerine dağıtılmak üzere bekletilen (8.730.000) lira değerindeki hamiline yazılı hisse senetlerine şirketten alacak bir kısmını kendi uhdesinde tutup diğerlerini davalılar Hatice ve Y.Üla'ya teslim ettiğini, bu kişilerin anılan hisse senetlerinin gerçek hamili olmadıklarını, gerçek hak sahiplerinin başkaları bulunduğunu, buna rağmen davalıların senetler üzerinde hak iddia etmeye başladıklarını ileri sürerek senetlerin istirdadını, mümkün olmadığı takdirde yenileriyle değiştirilmek üzere iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili cevabında, yetki itirazıyla birlikte, davacı şirket anılan hisselerin sahibi olmadığını ve olamayacağını, hisse senetlerinin başkalarına ait olduğu bildirildiğine göre davacının iptal ve istirdat davası açma hakkının bulunmadığını, hisse senetlerinin çıkartıldığı tarihten itibaren suçun zamanaşamının gerçekleştiğini, savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece yetki itirazının reddiyle toplanan delillere göre, şirket iptalini istediği hisse senetlerinin sahibi bulunmadığını, hisse senetlerini üçüncü kişilere ait olduğunu kabul ettiğine göre istirdat ve iptal davası olamayacağı görüşüyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere davacı vekili müvekkili anonim şirketçe ortakları dağıtılmak üzere bastırılmış ve imzalanmış hamiline yazılı şirket pay senetlerinin davalı fatih tarafından şirket kasasından bir nedene dayanmadan fiilen alınarak, bir kısmının onun tarafndan diğer davalılara intikal ettirildiğini ileri sürerek ve özellikle 9.3.1987 tarihli layihasında açıklaması ile bu davadan zilyetlik hükümlerine dayanılarak açıldığını bildirmemiş bulunmaktadır.
Gerçektende mahkemenin de kabul ettiği gibi bu konuda Ticaret Kanununda yasal bir düzenleme yok ise de, TTK.nun 1. maddesi yollaması uyarınca olayı uygulanması mümkün bulunan Türk Medeni Kanunun 894 ve mütaakip maddelerinde ve özellikle 903 ve 904. maddelerinde bu konu düzenlenmiş bulunmaktadır. Anılan maddelerdeki düzenlemeye göre, bir menkul niteliğinde olan hamiline yazılı hisse senedine zilyet bulunan kimse sonraki kötü niyetli zilyede karşı istirdat davası açması mümkündür. Yeterki, davacı taraf öncelikle önceki meşru zilyedin kendisi olduğunu diğer bir deyişle aktif dava ehliyetinin bulunduğunu kanıtlamış olsun. Bu nedenlerle mahkemenin karar gerekçesindeki sadece Ticaret Kanunun hükümlerine dayanılarak davacı şirketin senetler üzerinde bir hak takibi olamayacağı görüşü isabetli bulunmamıştır.
Bu durumda mahkemece, 1976 ve 1977 yıllarında şirketçe çıkartıldığı anlaşılan ve 1982 yılına kadar şirket kasasında pay maliklerine dağıtılmak üzere bekletildiği ileri sürülen bu pay senetleri bakımından, davacı tarafın malik olma amacı ile değilde, fiilen zilyed olunduğu iddiası yönünden davacı taraf isticvap olunmalı ve yapacağı açıklaması doğrultusunda öncelikle bu konuda göstereceği  deliller toplandıktan sonra davacı tarafdan zilyetlik hükümlerine göre bu davada aktif dava ehliyeti bulunup bulunmadığı saptanmalıdır. İşte ancak ondan sonra bu konuda menfi bir sonuca varıldığı takdirde ozaman davanın husumet yönünden reddine karar verilmeli, aksi takdirde yani davacı tarafın zilyetlik hükümlerine dayanarak dava açabileceği sonucuna varıldığı takdirde işin esasına girilmesi gerekir.
 
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenleri ile davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ve 24800, lira duruşma vekillik ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 11.10.1988 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini