 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1988/2413
K: 1988/7070
T: 24.11.1988
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı, (Sultandağı Asliye Hukuk Hakimliği)nce verilen 10.11.1987 tarih ve 2-316 sayılı hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla; dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili müvekkiline kasko sigortalı motorlu taşıta davalının sahip ve sürücüsü bulunduğu kamyonun 3/8 kusurlu biçimde çarparak hasara uğrattığını, sigortalı taşıt sahibine tazminat ödendiğini ileri sürerek kusur nispetine tekabül eden (4.273.587 TL)nın ödeme tarihinden yasal faiziyle birlikte tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili olayda müvekkilinin kusuru bulunmadığını, kaldı ki aynı olayda kamyonunun hasara uğramasından dolayı müvekkilinin de 583.000 TL. maddi zarar gördüğünün delil tespiti suretiyle saptandığını, davacının talepte haklı olduğu bir tazminat ortaya çıkarsa, bu tazminat ile davalının karşılık alacağının takas ve mahsup edilmesinin gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, sigortalı taşıtın 11.403.733 TL. lık hasara uğradığı ve olayda sigortalı taşıt şoförünün 6/8, davalının 2/8 nispetinde kusurlu oldukları, davacının hasarın 7.500 TL.lık kısmını sigorta muafiyeti olarak ödemediği gerekçesiyle 2.849.958 TL.nın ödeme tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
1 - Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2 - Davacı sigorta şirketi zararını tazmin ettiği kasko sigortalı taşıtın sahibine TTK.nun 1301. maddesi hükmü uyarınca halef olarak kısmi kusuruyla zarara yol açan diğer aracın sahibi davalıya rücu ettiğine göre, davalı da aynı olay sebebiyle uğradığı zararın sigortalı taşıt sürücüsünün kusur nisbetine tekabül eden kısmının davacının tazminat alacağı ile takas ve mahsubunu istemekte kural olarak haklıdır. Ancak davacı aktettiği kasko sigortası gereğince sigortalı taşıt sahibinin trafik kazasından doğan bütün zararlarını değil, poliçe genel şartlarının 13. maddesi uyarınca sadece hasarın tamir masraflarını ve tamirin layikıyle yapılabileceği en yakın yere kadar olan nakil giderlerini tazminle yükümlü olup, yasal halefiyet hakkı da yine bu zarar kalemlerine münhasırdır. Sigortacının cüz'i ve sınırlı halefiyeti nedeniyle kendisine rücu edilen davalı da sadece taşıtındaki hasarın tamirine ve hasarlı taşıtın tamir mahalline taşınmasına ilişkin masraflarının sigortalının kusuru nispetinde takas ve mahsubunu isteyebilip, söz gelimi tamirat süresince çalışmamaktan doğan kazanç mahrumiyeti veya taşıttaki değer kaybı gibi zarar kalemlerini takas konusu yapamaz. Olayda davacıya sigortalı taşıtın sürücüsü Mehmet'in 6/8 kusurlu olduğu hükme dayanak yapılan bilirkişi raporuyla sabit bulunduğuna ve bu olay sebebiyle davalının kamyonunun da hasara uğradığı delil tespiti evrakından anlaşıldığına göre, yukarda belirtilen sınırlı halefiyet ilkesi ışığında davalının kamyonundaki hasar miktarı saptanarak bunun 6/8'ine takabül eden miktarın davacının talepte haklı bulunduğu tazminattan indirilmesi ve takas-mahsup sonucu davacının bakiye alacağı kaldığı takdirde bu bakiyenin davalıdan tahsili cihetine gidilmesi ve davalının bu kalemler dışında bir zararı kalırsa bunları sigortalıdan istemekte muhtar olduğuna karar verilmesi lazım gelirken, yazılı olduğu şekilde davalının takas-mahsup talebi nazara alınmadan hüküm tesisi doğru bulunmamıştır.
SONUÇ : Yukarıda 1 nolu bentte yazılı nedenlerle sair temyiz itirazlarının reddine hükmün 2 nolu bentte gösterilen nedenle gerekçede oyçokluğu, bozmada oybirliği ile temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine 24.11.1988 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Olayda, çoğunluk ile azınlık görüşü arasındaki uyuşmazlık, sigortacının, TTK. 1301. maddesi hükmü gereğince, sigortalısına tazminatı ödedikten sonra 3. kişiye karşı, halefiyete dayalı olarak rücu hakkını kullanması halinde, 3. kişinin aynı olaydan doğan sigortalıya karşı olan talep hakkından dolayı ne oranda takas hakkını kullanabileceği, noktasında toplanmaktadır.
3. kişinin aynı olaydan doğan alacağından dolayı sigortacıya karşı takas hakkını kullanabileceği Dairemizin yerleşmiş içtihatlarındandır. 3. kişinin sigortacıya karşı böyle bir takas hakkını kullanabileceği, hatta daha geniş olarak, sigortacının tazminatı ödediği anda sigortalıya karşı ileri sürebileceği bütün def'ileri halef olan sigortacıya karşı aynen dermeyan edebileceği, öğretide de kabul edilmektedir (Dr. Reşat Atabek, Sigorta Hukuku, 1950, sh. 181, 182; Maurice Picard-Andre Besson, Les Assurances Terrestres en Droit Français, 1950, sh. 467).
Takas, BK. 118. maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde hükmüne göre, iki şahıs karşılıklı bir miktar meblağı veya yekdiğerine benzer başka malları birbirine borçlu oldukları takdirde, her iki borç muaccel ise, iki taraftan her biri borcunu alacağı ile takas edebilir.
Görülmektedirki, bir para borcu söz konusu olduğu takdirde, iki tarafın alacağının da muaccel bulunması, takas için yeterlidir. Alcakların aynı hukuki sebepten doğmuş olması da şart değildir. Bonoya dayalı bir borca karşı, kiradan doğan bir muaccel alacağın takası istenebilir. Bu itibarla, 3. şahsın sigortalıdan olan herhangibir muaccel alacağını, sigortacıya olan tazminat borcu ile takas edebileceğinin kabulü gerekir. Bir an için, sigortacıya karşı, sadece aynı olaydan doğan bir alacağın takas edilebileceği kabul edilecek olsa bile, burada takası, bir de sigortalının tazminat alacağı hangi kalemlerden oluşmuşsa, 3. şahsın aynı kalemlerden doğan mukabil alacağının takasının mümkün olduğu, örneğin, sigortalının değer kaybından bir zararı yoksa, 3. şahsın, aynı olaydan da doğsa, değer kaybından doğan alacağının, sigortacıya karşı takasını isteyemiyeceği, şeklinde ikinci bir sınırlamanın hukuki dayanağını bulmak oldukça güçtür.
Bu nedenlerle, davalının alacağının tümünün takası gerektiği gerekçesiyle, davalı yararına bozma yapılması gerektiği kanaatiyle çoğunluğun, cüz'i ve sınırlı halefiyetten bahisle yaptığı bozma kararına karşıyım.