 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1988/1918
K: 1988/3940
T: 14.06.1988
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı İstanbul Asliye 7. Ticaret Mahkemesi'nce verilen 10.11.1987 tarih ve 86-601 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 13.6.1988 gününde davacı avukatları Dündar Erendağ ile Kazım Dündar gelip, davalı avukatı tebligata rağmen gelmediğinden temyiz dilekçesinin süresi içinde verildii anlaşıldıktan ve hazır bulunan davacı avukatları dinlenildikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması duruşmadan sonraya bırakılmıştı. Bu kerre dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili; müvekkilinin Türkiye'de 75630 sayı altında tescil edilmiş, Davidoff markasını sahibi bulunduğu, bu markanın Milletlerarası çapta meşhur olduğunu, ancak 1978 yılında kurulan davalı şirketin bu şöhretten yararlanmak için aynı markayı tütün, puro ve benzeri emtea için kullanmak üzere 66122 sayıyla tescil ettirdiğini ileri sürerek bu suretle yaratılan haksız rekabetin tesbitini, men'ini ve davalı markasının sicil kaydından terkinini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevabında; teminat ilk itirazıyla birlikte, marka iptal davasının süresinde açılmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece toplanan delillere göre, teminat itirazının reddine karar verildikten sonra davacı markasının 9.11.1981 tarihinde, davalı markasının ise 26.11.1978 tarihinde tescil ve ilan edildiği, davanın Markalar Kanununun 15. maddesinde belirtilen 6 aylık ve 3 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, 11. maddenin olayda uygulanmasının sözkonusu olmadığı görüşüyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Yukarıda da kısaca açıklandığı üzere; davacı, dünya çapında tanıtıp meşhur hale getirdiği (Davidoff) markasını Türkiye'de tescil ettirdiğini, davalının da kötüniyetle ve davacının markasının ulaştığı haklı şöhretten yararlanabilmek amacıyla aynı markayı yine Türkiye'de tescil ettirip haksız rekabet yarattığını ileri sürerek haksız rekabetin men'ini ve davalı markasının sicil kaydından terkinini istemiştir.
Mahkemece; 551 sayılı Markalar Kanununun 15. maddesinde belirlenen 6 aylık ve 3 yıllık hak düşürücü sürelerin geçirildiğinden bahisle dava reddedilmiştir.
Markalar hukukuyla ilgili mevzuat Türkiye'de 551 sayılı Markalar Kanunuyla düzenlendiği gibi uluslararası alanda da markaların himayesi "Sınai Mülkiyetin Korunmasına ilişkin 1833 tarihli (Paris Sözleşmesiyle) sağlanmıştır. 2 Haziran 1934 tarihinde Lonrdra'da değiştirilen bu sözleşmeye Türkiye 1925'de İsviçre, 1884'de Brezilyada keza 1884 tarihinde üye olarak girmişlerdir.
Paris Sözleşmesinin 6'ncı (mükerrer) maddesinde "İttihat memleketleri, tescilin talep edildiği memleketin selahiyetli markaları tarafından mezkur memlekette işbu mukaveleden istifade edeceği kabul olunan bir şahsa ait olduğu ve aynı veya mümessil mahsullerde kullanıldığı umumen malüm olduğu mütalaa edilen bir markanın iltibasa meydan verecek suretle kopyasını, taklidini veya tercümesini teşkil eden bir fabrika veya ticaret markasının tescilini, gerek memleket mevzuatı müsait olduğu takdirde re'sen, gerek alakalının talebi üzerine ret veya iptal etmeyi taahhüt ederler." denilmekte ikinci fıkrasında ise "Bu markaların kaydının terkinini talep için enaz (üçsenelik bir mühlet verilmesi lazımdır.) Bu mühlet markanın tescili tarihinden başlar" hükmünü taşımakta 3.fıkrada ise "suiniyetle tesçil edilmiş olan markaların terkinini talep için mühlet tesbit edilmez" kaydı bulunmaktadır.
Paris sözleşmesinin taraflar arasındaki uyuşmazlıkta uygulanacağı hususunda uyuşmazlık yoktur. Dosya kapsamına göre, davacı sözkonusu markayı davalıdan çok evvel dünya çapında tanıtıp meşhur hale getirmiştir. Hernekadar dava konusu markanın Türkiye'deki tescili davalı tarafından davacıdan daha evvel gerçekleştirilmiş ve Markalar Kanununun 15. maddesinde sözü edilen hak düşürücü süre olayda gerçekleşmiş ise de olayda bu madde hükmünün değil Paris Sözleşmesinin uygulanması gerekmesine ve davalının tescilinin suiniyetli müstenit bulunduğu açık olmasına göre sözleşmenin 6. (mükerrer) üçüncü fıkrası uyarınca davacının süreye tabi olmadan, davalı markasının sicilden terkinini herzaman için talep etmeye hakkı bulunmaktadır. Bu nedenle mahkemenin açılan davayı hak düşürücü sürenin geçtiğinden bahisle reddetmesi isabetli bulunmamıştır.
Bu durumda, davacının, davalıdan çok daha evvel (Davidoff) markasını meşhur hale getirip dünya çapında tanıttığı da gözönünü alınarak davalı markasının iptaline ve haksız rekabetin menine karar verilmesi gerekirken, mahkemece yazılı olduğu şekilde davanın süre yönünden reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmü davacı yararına BOZULMASINA, vekili geldiğinden 24.800 lira duruşma vekillik ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 14.6.1988 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.