 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1988/1846
K: 1988/3997
T: 15.06.1988
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı (İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi)nce verilen 29.4.1987 tarih ve 597-288 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tekiki davalı vekili tarafından istenmiş olmakla; dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü: KARAR : Davacı vekili mülkiyeti mevekkili şirkete ait bulunan akaryakıt satış yerinin işletmeciğinin ilgili araç ve gereçleriyle birlikte taraflar arasında mevcut sözleşme uyarınca davalıya verildiğini, sözleşmenin 7. maddesine göre müvekkilinin dilediği anda hiç bir sebep göstermek zorunda olmaksızın sözleşmeyi fesih yetkisine sahip bulunduğunu; son yıllarda taraflar arasında baş gösteren anlaşmazlık nedeniyle davalıya noterden gönderilen 4.1.1985 tarihli ihtarnameyle fesih bildiriminde bulunulduğunu ve bir ay zarfında satış yerini araç ve gereçleriyle birlikte terk ve tahliye etmesinin istenildiğini; ancak davalının bu ihtara uymadığını ileri sürerek, davalının füzulen işgal ettiği akaryakıt istasyonuna vaki müdahalesinin men'ini ve mezkür taşınmazdan tahliyesini, davalıya ayriyeten verilmiş araç ve gereçlerin davacıya teslimini talep etmiştir.
Davalı vekili cevabında, yazılı sözleşmede hangi deyimler kullanılmış olursa olsun taraflar arasındaki ilişkinin taşınmaz kirası niteliğinde olduğunu, bu durumda fesih ve tahliye davasına sulh mahkemesince bakılabileceğini, kaldı ki davacının aynı fesih bildirimine dayanarak evvelce açtığı davanın açılmamış sayılmasına İzmir 2. Ticaret Mahkemesi' nce karar verildiğini ve bu kararın kesinleştiğini, davacının aynı sebebe dayanarak yeniden dava açamayacağını; öte yandan akaryakıt istasyonu halen müvekkilinin değil davacının da muvafakatıyla başkalarının tasarrufunda olduğundan müvekkiline husumet düşmeyeceğini; aradaki sözleşme yirmi yıl süreli olup davacının bu süre dolmadan ve hiçbir somut neden göstermeden akdi feshetmek istemesinin hem yasaya hem de iyiniyet kuralına aykırı olduğunu savunmuştur.
Mahkemece taraflar arasındaki ilişkinin dayanağını oluşturan sözleşmenin 7. maddesinin davacıya hiç bir ihtara ve sebep gösterilmesine mecbur olmaksızın anlaşmayı dilediği anda fesh etme yetkisini tanıdığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1 - Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2 - Taraflar arasındaki sözleşmenin 7. maddesinde sözleşme süresi imza tarihinden başlamak üzere yirmi yıl olarak belirlenmiştir. Ancak aynı maddede davacının hiç bir ihtara ve sebep gösteremeğe mecbur olmaksızın bu sözleşmeyi dilediği anda feshetme hakkına sahip bulunduğu da öngörülmüştür. Davada halli gereken sorun bu madde hükmünün davacıya mutlak bir hak bahşedip etmediğidir.
Yasaların ve sözleşmelerin her hükmüne uygulanması gereken MK.nun 2. maddesine göre herkes haklarını kullanmakta ve borçlarını ifada hüsnüniyet kaidelerine riayetle mükellef olup bir hakkın sırf başkasına izrar eden kötüye kullanılmasını kanun himaye etmez. ihtilaflı sözleşme maddesi bu yasa hükmünü ışığı altında yorumlandığında maddenin davacıya keyfi olarak nitelenebilecek mutlak bir hak bahşetmediğinin kabulü gerekir. O halde davacının fesih için bir sebep göstermesi ve bu sebebin haklı olması gerekmektedir. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, varsa davacıya fesih sebebini açıklattırmak, bunu kanıtlayıcı delillerini ibraz ettirmek, bu konuda davalının savunmasını ve mukabil delillerini toplamak ve sonucuna göre karar vermekten ibarettir. Bu hususlar üzerinde durulmaksızın ve Sözleşmenin anılan maddesi hükmüne mutlak bir anlam verilmek suretiyle davanın kabulü cihetine gidilmesi doğru bulunmamış, hükmün bu nedenle bozulmasını gerektirmiştir.
SONUÇ : Yukarda (bir) numaralı bentte yazılı nedenle sair temyiz itirazlarının reddine, hükmün (iki) numaralı bentte gösterilen nedenle temyiz eden davalı yararına (BOZULMASINA), davalı vekili duruşmaya gelmediğinden davalı lehine duruşma vekillik ücreti taktirine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 15.6.1988 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.