 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1988/1385
K: 1988/3127
T: 10.05.1988
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı İstanbul Asliye 3. Ticaret Mahkemesi'nce verilen 30.9.1987 tarih ve 98-536 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki taraf vekilleri tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edin 9.5.1988 gününde davacı avukatı Özcan Atalay ile Oktay Akhun ve davalı avukatı Narşide Jular gelip temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması duruşmadan sonraya bırakılmıştı. Bu kerre dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili müvekkili ile davalı banka arasında yapılan ihracat kredi sözleşmesi gereğince Merkez Bankası'ndan alınan 800 milyon TL.'lik reeskont kredisini her ne nam altında olursa olsun gider vergisi, resim, faiz ve harç uygulanmaması şartı ile müvekkiline verilmesi hususunda anlaştıklarını, bu hususun sözleşmenin 27. maddesinde düzenlediğini, müvekkilinin 800 milyon kredinin 320 milyonu'nu kullanıp, 480 milyonunun davalı bankada kaldığını, bu kredi işlemi için müvekkilinin davalı bankaya 21.12.1984 vadeli 860 milyon TL.'lik reeskont senetleri verdiğini, bu senetlerin ihracat ve kredi işlemleri gereği değiştirilmesi gerektiğinden hiç bir para alınmadan 19.12.1984 tarihli senet bordrosu ile davalıya 2.1.1985 vadeli 860 milyon TL.'lık senetler verildiğini, davalının 21.12.1998 vadeli senetleri iade etmesi kararlaştırıldığı halde etmeyip 2.1.1985 vadeli senetlerden 3 adet 200'er milyon TL.'lık olanları ile müvekkili aleyhine ihtiyati haciz kararı aldığını, müvekkilinin kullandığı, 320 milyon TL. krediyi de Merkez Bankası'na ödemiş olduğunu, böylece davalı bankaya hiç bir borcu kalmadığını, davalının 26.12.1984 tarihli ihtarname ile müvekkilinden 1.211.011.188 TL. gibi dayanaksız ve yüksek bir alacak talebinde bulunduğunu belirterek, ihtiyati haciz kararına konu 3 adet toplam 600 milyon TL.lık senetlerle müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tesbiti muaraza ve müdahalenin önlenmesine ve tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap ve sonraki dilekçelerinde, 27. maddenin kredi sözleşmesine sonradan daktilo yazısı ile ilave edildiğini, matbu metinde yapılan tahrifat mahiyetinde olup HUMK.nun 298. Maddesi gereğince bağlayıcı olmadığını, öte yandan sözleşmenin 11.14.18 ve 22. maddelerinde resim, masraf ve faizlerin davacı ya ait olduğunun açıklandığını, ayrıca davacının verdiği taahhütnamenin 2. maddesinde faiz ve masrafları üstlendiğini, esasen cari mevzuat gereğince de müvekkilinin faizsiz para kullandırmasında emredici kurallara aykırı olduğunu ilave 27. madde ve diğer çizintiler HUMK.nun 298/1. Maddesi gereğince taraflarca imzalanmadığından sözleşmenin tamamanın batıl olduğunu, 480 milyon TL.'nında davacının her an çekebileceği vadesiz bir hesapta tutulduğunu ve davacının bu paranın 433.533.49 TL.lık kısmını 9.8.1984 tarihinde müvekkilinden aldığı teminat mektubunun nakti blokajında kullandığını, esasen davacının bu hareketiyle Merkez Bankası'ndan ihracatta kullanmak maksadıyle ve düşük faizle aldığı krediyi başka amaçla kullanmış olduğundan dolayı BK. 65. md. göre geri almak hakkından mahrum olduğunu, davacının müvekkiline hiç bir faiz ödemediğini, oysa müvekkilince ana para ve faiz olarak Merkez Bankası'na ödemede bulunulduğunu, davacının müvekkiline ödemesi gereken ana para ve faiz borcunun ve başkaca teminat mektupları riskinin söz sonusu senetlerden çok daha fazla olduğunu senetler üzerinde hapis hakkının kullanıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece toplanan delil ve belgelere, ihracat kredi sözleşmesi teminat mektubu kredi taahhütnamesi, Bankalar yeminli murakıbı Altan Tatlısen'in 4.4.1985 tarihli raporu, Başbakanlık Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı Banka ve Kambiyo Genel Müdürlüğü'nün 20.8.1985 tarihli yazısı kısmen itibar edilen 22.10.1986 kaydıye tarihli bilirkişi kurulu raporu ve 8.6.1987 tarihli ek raporu, İstanbul 6. Ticaret Mahkemesi'nin 11.3.1987 tarih 85/206-87/153 S.kararı ve tüm dosya içeriğine dayanılarak ihracat kredi sözleşmesi taraflar arasındaki muvazaa nedeniyle batıl addedilep, 27. maddesinde düzenlenen faizsiz kredi kullanılacağı hükmüde geçesiz görülüp, TTK. 22. Madde'ye göre davalının faize müstahak olduğu kabul edilip, davacının neticeden 234.091.252 TL. faiz borcu olduğu sonucuna varılıp 600 milyon TL. tutarındaki senetlerden düşülerek davacının 365.908.748 TL.dan boçlu olmadığı sonucuna varılıp, bu miktara tekabül eden 1 adet 2.1.1985 vadeli 200 milyon liralık senedin tamamı ile aynı vadeli 1 adet 200 milyon liralık senedin 165.908.748 lirasından davacının borçlu olmadığının tesbitine fazla talebin reddine karar verilmiştir.
Kararı her iki taraf vekili de temyiz etmiştir.
Mahkemece, taraflar arasındaki faizsiz şartını içeren kredi sözleşmesi ve bu sözleşmenin temeli olduğu iddia edilen yanlar arasındaki ihracaat kredisi kullanılması hakkındaki gizli anlaşmanın kanuna karşı hile niteliğinde olduğu, bu nedenle BK.nun 19 ve 20. Maddelerine aykırı olduğu kabul edilerek yukarıda yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmuş bulunmaktadır. Bu nedenle temyiz incelemesinde de öncelikle bu husus üzerinde durulması gerekmiştir.
T.C. Merkez Bankası'nca davacı şirkete davalı banka aracılığı ile kullandırılan ihracatı teşvik amaçlı ve düşük faizli kerdinin bir bölümümün taraflar arasında muvazaalı bir işlemle amaç dışı kullanıldığı mahkemece kabul edilirken, bu sonuca bankalar yeminli murakıbınca düzenlenen rapor ile bu rapora dayanılarak Başbakanlık Hazine ve Dış Ticaret Müşteşarlığı Banka ve Kambiyo Genel Müdürlüğü'nün davalı bankaya yazdığı 20.8.1985 tarihli yazıları dayanak yapılmıştır. Yine mahkemece sözü edilen rapor ve yazı hükme dayanak yapılırken, bu nevi belgeler HUMK. nun 295. Maddesi'nde sayılan selahiyetler memurların selahiyetleri dahilinde düzenledikleri vesikalardan olduğu kabul edilerek bu belgeler, hilafı ispat olunamadığından kati delil olarak nitelendirilmiş bulunmaktadır.
Bilindiği üzere HUMK.nun 295. Maddesi aynı kanunun (senet) başlığı altındaki düzenleme içinde yer almış bulunmaktadır. Bu nedenle anılan meddede yer almış bulunan vesika (belge) tabirinden senet veya yetkili memurların yetkileri içinde düzenledikleri resmi kayıtlar (Nüfus ve tapu kayıtları gibi) olarak anlaşılması gerekir. (Noterlik Kanuna, Md. 60-82, Tapu Kanunu md. 26, MK. 479 vs. gibi) Yoksa, resmi sıfatı dahi olsa bir müfettiş tarafından bir olayın tahkiki zımnında düzenlenmiş rapora HUMK 295/1 anlamında yani kati delil teşkil edecek belge niteliği verilemeyeceği gibi, bu rapora istinaden yine resmi makamca davalı bankaya gönderilen yazıya da aynı nitelik verilerek bu iki belge üzerine hüküm oluşturulması mümkün değildir.
Böyle bir durumda mahkemece sözleşmenin batıl olup olmadığı gerekli belgeler getirildikten ve konu ile ilgili mevzuat incelendikten sonra resen saptanması gerekir. O halde, mahkemece dava konusu kredi sözleşmesi ve onun altında bulunduğu ileri sürülen gizli anlaşmanın kanuna karşı bir hile olup olmadığının incelenebilmesi için keyfiyet öncelikle krediyi tahsis eden T.C. Merkez Bankası'ndan sorularak ve oradan bu krediyle ilgili bilgi ve belgeler temin edildikten sonra, davanın özünü oluşturan ihracatı teşvik kredisi ile ilgili kararname, sirküler ve tebliğler de dosyaya konmalı T.C. Merkez Bankası'nca tahsis edilmiş bulunan ihracatı teşvik kredisinin amaç dışı kullanılıp kullanılmadığı bundan sonra değerlendirilmelidir. Şayet konunun özelliği itibariyle değerlendirilmesi bir uzmanlık alanını ilgilendiriyorsa bu sahada uzman kişilerden oluşturulacak bilirkişi kurulundan kredinin kullanılışının mevzuata uygun olup olmadığı tespit ettirilmeli, şayet mevzuata uygunluk yoksa banka, kambiyo ve ihracat rejimleri açısından hangi hükümlere ters düşüldüğü saptandıktan sonra bu uygunsuzluğun BK. 19 ve 20. Maddelere göre taraflar arasındaki kredi sözleşmesini batıl hale getirip getirmediği mahkemece resen değerlendirilerek bunu müteakkip diğer tartışmalara girilmesi gerekirken, bu konuda eksik incelemeyle hüküm tesisi doğru görülmediğinden kararın sadece bu yönden bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA, bozma sebep ve şekline göre davacı tarafın diğer ve davalı tarafın tüm temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadğına, (24.800) lira duruşma vekillik ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ödedikleri temyiz peşin harçlarının istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 10.5.1988 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.