 |
T.C.
YARGITAY
11. Hukuk Dairesi
E: 1988/1255
K: 1988/5606
T: 07.10.1988
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA :Taraflar arasındaki davadan dolayı, (İstanbul 5. Asliye ticaret Mahkemese)nce verilen 6.4.1987 tarih ve 760-241 sayılı hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla; dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin kocasının müvekkili eşini lehtar göstererek (1.500.000)TL üzerinde davalı şirkete hayat sigortası yaptırdığını, sağlığında sigorta primlerini noksansız ödediğini, 1.11.1983 tahihinde sigortalının ölümü üzerine müvekkilinin davalı sigorta şirketine başvurduğunu, davalının uzun müddet susmasından sonra 30.3.1984 tarihli ihtarname ile haksız olarak poliçeden caydığını bildirdiğini iddia ederek (1.500.000)TL'nın yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, iddia ve savunmaya, bilirkişi kurulu raporuna ve toplanan kanıtlara nazaran sigorta poliçesi genel hükümlerine göre, davalının sigorta poliçesi genel hükümlerine göre, davalının sigorta poliçesi yapılırken soru listesini vermediği, doktor muayenesi de yaptırmadığı, bu nedenle sigortalının beyan mükellefiyetini ihlal ettiğinden bahsedilemeyeceği ve kasdi bir hareketi de bulunduğunun kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Mahkemece, davacının murusi ve sigorta ettiren Rıza'nın sigorta akdini kasden yaptırdığı davalı sigorta şirketi tarafından kanıtlamadığı hususu da hükme gerekçe yapılmış bulunmaktadır.
Dava dosyasına delil olarak ibraz edilmiş bulunan İstanbul Tıp Fakültesi'nde düzenlenen epikriz belgesi ve eklerinden, sigorta ettiren Rıza'nın ilk defa 1979 yılında başlayan rahatsızlığı nedeniyle horgin (lenf kanseri) teşhisi konularak kendisine radyoterapi ve kemoterapi tedavisi uygulandığı, bilahare 1983 yılı Temmuz ayında hastalığın nüksetmesi üzerine iş yeri doktoruna, 21.7.1983 tarihli raporla hodgin hastalığı nedeniyle onkolojide tedavi gördükten sonra işe başlayabileceği tesbit edilerer SSK. Kurumu Hastahanesi'ne sevk edildiği ve tedavi gördüğünü buna rağmen düzelmesi üzerine bu defa 27.10.1983 tarihinde Tıp Fakültesine başvurulduğu burada da Hodgin hastalığı teşhisi konularak tedavi gördüğü halde kısa zamanda 10 kilo zayıflayan hastanın düzelemeyerek 1.11.1983 tarihinde hastahanede kanama geçirerek öldüğü anlaşılmaktadır.
Sigorta ettiren Rıza bu arada 18.3.1983 tarihinde davalı sigorta şirketine başvurarak dava konusu bir yıllık hayat sigortası sözleşmesini yaptırmış bulunmaktadır. İstanbul'da günlük bir gazetede montajpikaj işçisi olarak çalışan sigorta ettiren Rıza'nın yukarıda açıklanan hastalığını seyrine ve gördüğü tedavinin niteliğine göre, kenidisinin kanser olduğunu bilmese bile önemli bir hastalığa düçar olduğunun kendisince bilyindiğinin karine olarak kabul edilmesi gerekir. Olayın bu özelliği dikkate alındığında sigorta ettirince kasıtlı davranılmadığının ispat külfeti davacı tarafı yükletilmesi gerekir. Bu husus dikkate alınmadan sigorta ettirenin kasti hareketinin davalı sigortaca kanıtlanmadığı gerekçesiyle davanın kabulü doğru görülmemiştir.
Öte yandan, mahkemece davanın reddine dayanak yapılan diğer husus ise, sigorta policesi genel şartalarının (2) nci maddesindeki sigortasının sigorta ettirene (soru listesi) verme mükellefiyetini yerine getirmediği hususudur. Bir hayat sigortası aktinin düzenlenmesi için sigorta şirketine başvuran kişinin, sigortasının bu sigorta akdini yapmaya engel hiçbir halinin olmadığının bilmesi ve ona göre davranması en azından MK.nun 2.maddesi icabıdır. Kaldı ki hayat sigortalarında da uygulanması gerektiği kökleşmiş Yargıtay içtihatlarında (Yargıtay HGK. 3.12.1958 gün ve T/53-50pTD,24.3.1972 gün 1972/72-14447; 11.HD.17.12.1974 gün ve 1974/3778-3741 sayılı kararları) kabul edilen TTK.nun 1290/1. maddesi hükmüne göre, sigortacının sözleşme yapılırken gerçek durumu bildiği takdirde sözleşmeyi yapmamasını veya daha ağır koşullarla yapmasını gerektirecek bütün hususları sigortacıya bildirme yükümlülüğünü sigorta ettirene vermiştir. Sigorta ettirenin yukarıda açıklanan hastalığın niteliğine ve sürecine göre, ölümünden 2-3 ay gibi kısa bir müddet içinde hayat sigortası yaptıran kişinin bu durumu kendisine sorulmasa dahi sigorta şirketine bildirmek zorunda olduğunun kabulü gerekir.
O halde, böyle bir durumda mahkemece yapılacak iş; öncelikle davacı tarafa olayın özelliği de dikkate alınarak sigorta ettirenin kasıtlı davranmadığının isbat külfeti yüklenerek şayet sigorta ettirenin kasıtlı davranmadığı kanıtlandığı takdirde o zaman dava şimdiki gibi kabul edilmeli, aksi halde yani bu husus davacı tarafça isbatlanamadığı takdirde sual listesi vermek sureti ile policeyle yükümlendiği koşullara uymayan sigorta şirketinin de sözleşmenin kurulmasında müterafik kusurlu bulunduğu dikkate alınarak TTK.nun 1264/1 yollaması ile BK.nun 98/2 ve 44. maddeleri uyarınca tarafların kusur durumları değerlendirilerek sigorta şirketince poliçede ödenmesi kabul edilen sigorta teminatı bedelinden kısmen tenkis edilerek hüküm kurmaktan ibarettir.
Bu hususlar dikkate alınmadan tesis edilen kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı sigorta şirketi vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı sigorta şirketi vekilinin temyiz itirazların kabulüyle kararın (BOZULMASINA), ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde davalıya iadesine, ödediği temyiz peşin harcının isteği halinde davalıya iadesine, 7.10.1988 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.