 |
T.C.
YARGITAY
11. Ceza Dairesi
E: 2004/4912
K: 2004/7003
T: 30.9.2004
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
İçtihat Özeti: Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için, failin bir kişiyi kandırabilecek nitelikte hile ve desiselerle hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisi veya başkasının yararına haksız bir çıkar sağlaması gerekir. Hile nitelikli bir yalandır. Desise ise. maddi nitelikteki fiil ve hareketlerle mağduru hataya düşürmek için kullanılan aldatıcı vasıtalardır.
(765 s. TCK. m. 504)
Dolandırıcılık suçundan sanık Serkan'ın yapılan yargılaması sonunda: TCK.nun 504/4, 59 ve 40. maddeleri gereğince 1 yıi 8 ay ağır hapis ve 1.000.000.000 lira ağır para cezasıyla mahkumiyetine dair (İzmir 6. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 21.10.2002 gün ve 2001/164 Esas, 2002/302 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay'ca duruşmalı olarak incelenmesi sanık vekili tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığının bozma isteyen 5.4.2004 tarihli tebliğnamesi ile daireye gönderilmekle, sanık hakkında tayin olunan cezanın nev'i ve miktarı itibariyle temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına oybirliğiyle karar verilip duruşma usulen icra edildikten sonra incelenip gereği görüşüldü:
1- Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kişiyi kandırabilecek nitelikte hile ve desiselerle hataya düşürüp onun veya başkasının zararına, kendisi veya başkasının yararına haksız bir çıkar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Yalan belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun denetleme olanağını ortadan kaldırmalıdır. Desise ise, maddi nitelikteki fiil ve hareketlerle mağduru hataya düşürmek için kullanılan aldatıcı vasıtalardır. Kullanılan hile ve desiseler ile mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu kandırıcı davranışlara ve yalanlara inanan mağdur tarafından sanığa veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.
Hile ve desisenin kandırıcı nitelikli olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiile olan ilişkisi kullanılan hilenin şekli ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Somut olayda ise; daha önceden vize başvurularının bizzat ilgili şahıs tarafından yapılması gerektiğini bilen ve bu suretle vize başvurusu talebi reddedilen mağdurun "belki alınabilir" düşüncesi ile kendisine ücreti karşılığında vize alma taahhüdünde bulunan sanığa pasaportu ile birlikte para vermesinden ibaret eylemde, sanığın soyut yalanlarının hile boyutuna ulaşmadığı mağduru yanıltacak nitelikte olmadığı gibi, denetleme olanağını da ortadan kaldıracak mahiyette bulunmadığından, yüklenen dolandırıcılık suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı ve sanığın beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı gerekçelerle mahkumiyetine hükmolunması,
2- Kabule göre de; elde edilen 600.000.000 lira haksız yararın günün ekonomik koşullarına, paranın satın alma gücüne ve yerleşik uygulamaya göre pek fahiş yerine normal kabulü sonuca sanığa eksik ceza tayini,
Yasaya aykırı, sanık vekilinin temyiz itirazları ile duruşmadaki sözlü savunmaları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı istem gibi CMUK.nun 321. maddesi uyarınca (BOZULMASINA), CMUK.nun 326/son maddesi gereğince kazanılmış hakkın saklı tutulmasına 30.9.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.