 |
T.C.
YARGITAY
11. Ceza Dairesi
E. 1996/856
K. 1996/1376
T. 11.7.1996
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
TEMYİZ İSTEMİNİN REDDİ
KARAR ÖZETİ : Davaya katılma isteminde bulunmayan ve müdahil sıfatını iktisap etmeyen müşteki vekilinin temyiz dilekçesi, mahkemece reddedilmelidir.
(1412 s. CMUK. m. 315)
Emniyeti suistimal suçundan sanık Yalçın hakkında, Kadıköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 31.3.1995 gün ve 95/96 sayılı kararıyla beraatine dair verilen hükmün müşteki vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine yapılan inceleme sonunda müdahil sıfatı bulunmadığından temyiz talebinin reddine dair, (Kadıköy 2. Sulh Ceza Mahkemesi)'ndenverilen 25.5.1995 gün ve 1995/129 müt. sayılı kararın süresi içinde Yargıtay'ca incelenmesi müşteki vekili tarafından istenilmiş olduğundan, dava evrakı C. Başsavcılığı'nın onama isteyen tebliğnamesi ile 13.5.1996 tarihinde Daireye gönderilmekle incelenerek, gereği görüşüldü:
Müştekinin, davaya katılma isteminde bulunmadığından ve müdahil sıfatını iktisap etmediğinden bahisle, vekilinin temyiz dilekçesinin CMUK.nun 315. maddesi uyarınca reddinin gerektiği gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, müşteki vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün istem gibi (ONANMASINA), 11.7.1996 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Temel haklardan olan hak arama hürriyeti, Anayasanın 36/1. maddesinde; herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir" şeklinde tarif edilmiş ve kuşkusuz davacı olabilme olanak ve koşulları özel yasalara bırakılmıştır.
Takibi şikayete bağlı suçlarda, zarar görene doğrudan dava açabilme olanağı tanınmamış ve bu konudaki şikayetin ne suretle yapılacağı CMUK.nun 151/4. maddesinde gösterilmiştir. 164. maddede ise, yapılan hazırlık soruşturması sonunda kamu davasının açılması için yeterli delil bulunmaması halinde C. Savcısının takibata yer olmadığına karar vereceği ve bu kararın suçtan zarar gören şikayetçiye bildirileceği, 165. maddede ise şikayetçinin bu karara itiraz şekil, süre ve yeri öngörülmüştür. Bu düzenlemelerin, ferdin hak arama özgürlüğünün sağlanması için yapıldığında kuşku yoktur.
Şikayet üzerine dava açıldığında ise, çoğunluk görüşüne ve bu görüşün dayanağı Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 10.11.1986 gün ve 6-262/502 sayılı kararına göre, duruşmada hazır bulunmak ve davaya müdahil olarak katılmak ve şahsi hukukunu korumak isteyen müştekinin, dava açıldığını öğrenip müdahale dilekçesi vermesi ve duruşma gününün kendisine tebliğini zorunlu hale getirmesi gerekir. Burada önemli olan husus müştekinin "dava açıldığını öğrenmesi" keyfiyetidir. Öğrenme ise müştekiye, ne kadar süreceği bilinmeyen ve bilinmesi de mümkün bulunmayan hazırlık soruşturması aşamasını izleme zorunluluğunu yükleme anlamındadır. Özellikle büyük merkezlerde bu zorunluluğun getireceği külfet'i hak arama özgürlüğü ile bağdaştırmak mümkün değildir.
CMUK.nunda müştekinin mahkemeye celbini veya duruşma gününün müştekiye bildirilmesini zorunlu kılan herhangi bir hüküm bulunmadığı doğrudur. Ancak, bunu önleyen bir hüküm de mevcut değildir. Asıl olan, müdahale isteğinde bulunma yolunun açık tutulmasıdır. Bunun sağlanması için yapılacak tek ve basit işlem müştekinin bildirdiği adresine mahkemece duruşma gününü belirleyen bir davetiye çıkarmaktan ibarettir. Hak arama özgürlüğü, suçtan zarar gören ile suçu işlediği iddia olunan arasında farklı sonuçlar doğuracak şekilde yorumlanamaz ve uygulanamaz.
Bu itibarla, müştekiye duruşma gününden bahisle davetiye çıkarılmadan bu suretle davaya katılma imkanı sağlanmadan, adı geçenin davaya katılma isteminde bulunmadığından ve müdahil sıfatını iktisap etmediğinden bahisle müşteki vekilinin temyiz dilekçesinin reddine ilişkin hükmün onanması yolundaki çoğunluk görüşüne karşıyız.
Sabih KANADOGLU Yılmaz TURAN
Başkan Üye