 |
T.C.
YARGITAY
11. Ceza Dairesi
E. 1995/4
K. 1995/7
T. 2.5.1995
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- TÜRK CEZA KANUNUNUN 146 VE
149. MADDELERİNE AYKIRILIK
KARAR ÖZETİ: TCKnun 146. maddesinde öngörülen eylemlerin anayasal nizamın meşru ve yasal koruyucusu olan devlet kuvvetleri aleyhine işlenmesi ve TCKnun 149. maddesinde yeralan suçun oluşabilmesi için de; silahlandırmanın, yerelliği ve bireyselliği aşan nitelik ve genişlikte olması gerekir.
(765 s. TCK. m. 146, 149,313)
Devlet ve Anayasal düzeni kendi görüşleri doğrultusunda değiştirmeye yönelik amaçları uğruna karşıt görüşteki kurum ve kişilere karşı kıyıma varan eylemlerin, ( )in liderliğinde ülkücü görüşün tümüyle egemen olduğu bir devlet düzenini sağlama amacıyla yapıldığı ve böylece gerçekte demokratik hukuk devletine ve anayasaya karşı işlenen zor ve şiddete davalı bir saldırı niteliğinde olduğu ileri sürülerek yukarıda adları yazılı sanıklardan bir kısmının TCKnun 146/1-3, bir kısmının ise TCK.nun 149/1-3 maddeleri gereğince cezalandırılmaları istenmiştir.
TCK.nun 146. maddesi; 2. kitabın "Devlet kuvvetleri aleyhine cürümler" başlığını taşıyan ikinci faslında yer almıştır. Gerek bu düzenleme ve gerekse maddenin içeriğinden korunan nizam'ın devletin kuruluşunu, egemenlik yetkilerini, niteliklerini ve bunların kullanılışına ilişkin normları, kişi ve kamu haklarını düzenleyen hukuk, örf, adet kurallarının bütününü içeren anayasa nizamı olduğu açıkca anlaşılmaktadır. İşte mezkür maddeyle cezalandırılan eylemler bu nizam'ın meşru olmayan usullerle başka bir deyimle cebir yoluyla, kısmen veya tamamen değiştirilmesine veya kaldırılmasına yönelen fililerdir. Bu nitelikleri itibarıyla anayasal nizam'ın meşru ve yasal koruyucusu olan devlet kuvvetleri aleyhine işlenmesi gerekmektedir.
Diğer taraftan, TCK.nun 149. maddesinde yer alan suçun oluşabilmesi için silahlandırmanın yerelliği ve bireyselliği aşan nitelik ve genişlikte olması ve buna bağlı olarak halkın birbiri aleyhine yok etme amacına yönelik çatışmaya teşvik edilmesi gerekli bulunmaktadır.
Dosyada ise sanıkların anılan maddelerde yer alan amaçları gerçekleştirme kastıyla hareket ettiklerini kabule yeterli açık kesin ve her türlü kuşkudan uzak delil bulunmadığı gibi subut bulan eylemleri müsnet suçların maddi unsurlarını da oluşturmamaktadır.
Bu itibarla sanıkların eylemlerinde TCK.nun 146 ve 149. maddelerinde yer alan suç unsurlarının bulunmadığı ve bu eylemlerin TCK.nun 313. maddesinde yer alan "siyasi bir görüşten kaynaklanan amaçla cürüm işlemek için teşekkül meydana getirmek" suçunu oluşturduğu yolundaki mahkeme kabulünde açıklanan nedenlerle herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir.
Ancak;
Müsnet suçların yukarıda açıklandığı üzere oluşa uygun olarak kabul edilen niteliğine, 3756 sayılı Kanunla TCK.nun 313. maddesinde yapılan değişikliklere ve TCK.nun 2/2. maddesinin uygulanması gereğine ve işleniş tarihleri ile inceleme tarihi arasında TCK.nun 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen zamanaşımı süresinin tahakkuk ettiğinin anlaşılmasına ve TCK.nun 117. maddesi hükmüne göre temyiz itirazları ile bir kısım sanıklar vekilleri ile sanıkların duruşmalı inceleme sırasındaki sözlü savunmaları bu itibarla yerinde görüldüğünden mezkür hükümlerin CMUK.nun 321. maddesi uyarınca (BOZULMASINA) ve aynı Kanunun 322. maddesinde öngörülen yetkiye dayanılarak adı geçen sanıklar hakkındaki kamu davalarının zamanaşımı nedeniyle ORTADAN KALDIRILMASINA.