 |
T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
E: 2005/8394
K: 2005/12498
T: 01.12.2005
- HİZMETLERİN BİRLEŞTİRİLMESİ
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
İçtihat Özeti: 2829 sayılı Kanunun amacı; hiçbir kurumdaki hizmeti tek başına aylık bağlanmasına yeterli olmayan sigortalı ya da hak sahiplerine hizmet süreleri birleştirilerek aylık bağlanmasını sağlamak ve hizmetlerinin ziyan olmasını önlemek olup, hizmet sürelerinin tek başına yeterli olması halinde, diğer Kurumlarda geçen hizmetlerin birleştirilmesinde, sigortalı veya hak sahiplerinin iradesi bu yönde olmak koşuluyla zorunluluk bulunmamaktadır.
(2829 s. HBK m. 8)
(506 s. SSK m. 60, 81)
(1479 s. Bağ-Kur K. m. 24, 25)
Davacı, Bağ-Kur sigortalılığının iptaline. Sosyal Sigortalar Kurumundan yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine ve talep tarihini takip eden aybaşı olan 01.10.2004 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlanmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava hukuki nitelikçe; davacıya 06.09.2004 günlü tahsis talebini takip eden aybaşı itibariyle. Sosyal Sigortalar Kurumuna tabi olarak geçen sigortalı hizmet süreleri üzerinden bu Kurumca yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespiti ile 09.10.13»2 tarihinde başlayan. 1479 sayılı Kanuna tabi zorunlu Bağ-Kur sigortalılığının iptali istemine ilişkindir.
Öncelikle, Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkındaki 2829 sayılı Kanunun amacı; hiçbir Kurumdaki hizmeti tek başına aylık bağlanmasına yeterli olmayan sigortalı ya da hak sahiplerine, değişik Kurumlardaki hizmet süreleri birleştirilmek suretiyle aylık bağlanmasını sağlamak, bu suretle değişik Kurumlardaki hizmetlerin ziyan olmasını önlemek olup, bazı Sosyal Güvenlik Kurumlarında geçen hizmet süreleri toplamının tek başına aylık bağlanmasına yeterli olması halinde; diğer Kurumlarda geçen hizmetlerin birleştirilmesinde; sigortalının ya da hak sahibinin iradesinin de bu yönde olması koşuluyla zorunluluk bulunmamaktadır.
Dava konusu somut olayda da; 01.06.1976 ile 30.09.1992 tarihleri arasında 5280 gün Sosyal Sigortalar Kurumuna tabi, 09.10.1992 ile 06.09.2004 tarihleri arasında da 11 yıl 11 ay 21 gün Bağ-Kur'a tabi sigortalılığı olan ve 06.09.2004 tarihinde Sosyal Sigortalar Kurumundan yaşlılık aylığı tahsis talebinde bulunan davacı sigortalı; sadece Sosyal Sigortalar Kurumuna tabi prim ödeme gün sayıları ile sigortalılık süresi gözetildiğinde dahi, 506 sayılı Kanunun geçici 81/A maddesi kapsamında anılan Kanunun daha önce yürürlükte bulunan 60/A-c maddesi hükmüne göre, 06.09.2004 günlü tahsis talebini takip eden aybaşı itibariyle Sosyal Sigortalar Kurumundan yaşlılık aylığına hak kazanmaktadır.
Diğer taraftan, 1479 sayılı Kanunun 24/ll-c maddesi hükmüne göre; Kanunla veya Kanunun verdiği yetkiye dayanılarak kurulu Sosyal Güvenlik Kuruluşlarına prim veya kesenek ödeyenlerle bu kuruluşlardan malullük veya yaşlılık aylığı ile daimi tam işgöremezlik geliri almakta olanlar zorunlu Bağ-Kur sigortalısı sayılamayacağı gibi aynı Kanunun 25. maddesi hükmüne göre; 24. madde kapsamında sigortalı sayılanlardan gelir vergisi mükellefi olanlar, iş bu mükellefiyetin başladığı tarihten itibaren kendiliğinden bu Kanuna tabi sigortalı sayılırlar. Ve bu suretle sigortalı olanların hak ve mükellefiyetleri de, sigortalı sayıldıkları tarihten itibaren kendiliğinden başlar.
Somut olayda da, davacı; 09.10.1992 ile Sosyal Sigortalar Kurumundan yaşlılık aylığı tahsis talebinde bulunduğu ve tahsis koşullarının oluştuğu 06.09.2004 tarihleri arasında gelir vergisi kaydına dayalı kendi nam ve hesabına bağımsız çalışmasından dolayı zorunlu esnaf Bağ-Kur sigortalısı olup, davacıya Sosyal Sigortalar Kurumundan yaşlılık aylığı tahsisinde, Bağ-Kur'a tabi işbu hizmet sürelerinin gözetilmeyecek olmasının; davacının bu dönemdeki zorunlu Bağ-Kur sigortalılığına dayalı, anılan Yasadan kaynaklanan hak ve mükellefiyetlerinin ortadan kalkması sonucunu yaratması da mümkün değildir.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeksizin, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 01.12.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.