 |
T.C.
YARGITAY
10.Hukuk Dairesi
Esas Karar
2003/546 2003/1286
YARGITAY İLAMI
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Davacı,davalı Kurum işleminin iptali ile, borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme,ilamında belirtildiği şekilde isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün,davalı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi S.Özlem Hatiboğlu tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı şirket vekili, tahakkuk eden prim borçlarının Katma Değer Vergisi Kanununa dayanılarak Maliye Bakanlığınca çıkarılan 81 seri nolu “Katma Değer Vergisi Genel Tebliği”nin “Sosyal Sigortalar Kurumu Prim Borçlarına Mahsup” başlıklı 1.1.1.3 maddesine göre katma değer vergisi iade alacağından mahsup edilmesi talebiyle 20.04.2001 ve 29.05.2001 tarihlerinde vergi dairesine başvurduğunu ancak vergi dairesinin prim borcunu 506 Sayılı Kanunun 80/1 maddesinde belirlenen süre içinde kuruma yatırmadığını, bu sebeple davalı Kurumun gecikme zammı tahakkuk ettirdiğini ileri sürerek, vergi dairesine zamanında başvuran müvekkilinin gecikme zammı ile sorumlu tutulamayacağını ve bu nedenle borçlu olmadığının tespitini talep etmiştir.
Mahkeme, bilirkişi raporunda yer alan görüşlere dayanarak davanın kabulüne karar vermiş ise de, bunun yasa kurallarına uygun olmadığı anlaşılmıştır.
Gerçekten,işverenin prim ödeme yükümlülüğü 506 Sayılı Kanunun 80.maddesine dayanmakta,aynı maddenin 4.fıkrasında ise prim alacaklarının Kurum tarafından 6183 Sayılı Kanun hükümlerine göre tahsil edileceği kaydedilmiş bulunmaktadır.
Söz konusu maddede ödemenin Kuruma yapılacağı, dava ve icra takibi açılmış olsa bile ödenmemiş prim alacağı için gecikme zammı tahsil olunacağı hükme bağlanmıştır.
Somut olayda,davacının yasal süre içinde vergi dairesine başvurduğu ve dilekçe ekinde sunulan belgelerde herhangi bir noksanlığın bulunmadığı vergi dairesinin ise prim ödeme için yasanın öngördüğü süreden sonra 12.07.2001 tarihinde prim miktarını Sosyal Sigortalar Kurumu banka hesabına havale ettirdiği konusunda taraflar arasında uyuşmazlık söz konusu değildir.
Öte yandan davada çözümlenmesi gereken sorun 506 Sayılı Kanunun 80.maddesinin emredici kuralı karşısında Maliye Bakanlığı ile Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü arasında imzalanan 21.03.2001 tarihli protokol ile Maliye Bakanlığının konuya ilişkin olarak çıkardığı 81 ve 84 sayılı Katma Değer Vergisi Genel Tebliği hükümlerine değer verilip verilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Gerçekten sözkonusu protokolün 4/2 maddesinde, dilekçe ve eki belgelerin eksiksiz olması halinde inceleme raporu aranmaksızın vergi dairesince derhal iade işleminin gerçekleştirileceği ve prim borç tutarının Kurum hesabına aktarılacağı belirtilmekte, 81 Seri Nolu Genel Tebliğin 1/B maddesinde de benzer hususlar yer almaktadır.
Öncelikle,işverenin prim ödeme yükümlülüğü 506 Sayılı Kanun hükümlerine göre belirlenmesi gereken bir husus olup,Maliye Bakanlığınca çıkarılan Tebliğ veya bu Bakanlıkla Kurum arasında imzalanan protokol esaslarının kamu düzenine ilişkin bu yükümlülüğü değiştirici veya ortadan kaldırıcı bir düzenleme getirmesi kural olarak mümkün değildir.
Kaldı ki söz konusu Genel Tebliğin 1/B maddesinin son fıkrasında açıkça “...vergi dairesince bu işlemlerin gerçekleştirildiği tarihte prim borcunun vadesinin geçmiş olması halinde,borcun vade tarihi ile Sosyal Sigortalar Kurumuna ödemenin yapıldığı tarihler arasında gecikme zammı uygulanabileceğinden mükelleflerin bu hususu göz önünde bulundurmaları gerekmektedir.” denilerek vergi dairesindeki işlemler yüzünden meydana gelecek gecikmelerde, işverenin gecikme zammı ödeyeceği herhangi bir kuşkuya yer vermeyecek şekilde açıklanmıştır.
Hal böyle olunca,davacı işverenin yasal süresinde Kurum kayıtlarına intikal etmeyen prim borcuna tahakkuk ettirilecek gecikme zammından sorumlu tutulması gerektiğinin kabulü sonucuna varılmaktadır.
Mahkemenin yukarıda açıklanan esaslar karşısında davanın reddine karar vermesi gerekirken yetersiz bilirkişi raporuna dayanarak,yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar vermiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA,Üye Sami Koçak'ın muhalefetine karşı; Başkan Resul Aslanköylü,Üye Coşkun Erbaş, M.Zafer Erdoğan ve Coşkun Öztürk'ün oylarıyla ve oyçokluğuyla 27.02.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dava;Katma Değer Vergi alacağından Sosyal Sigortalar Kurumu prim borçlarına mahsubun vergi dairesince geç yapılmış olmasından dolayı davacı şirketin gecikme zammından 15.651.273.344 lira borçlu bulunmadığının tespitine ilişkin olup,yasal dayanağı İcra İflas Kanununun 72. maddesi,3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanunun 32, 11/C Maddeleri ile Maliye Bakanlığınca bu kanun hükümlerine göre çıkarılan 81,84 nolu Tebliğnamenin (A) ve (B) hükümleriyle 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 80; 6183 Sayılı Yasanın 51 ve 22.maddeleridir.
Somut olayda,davacının yasal süre içinde vergi dairesine başvurduğu ve dilekçe ekinde sunulan belgelerden herhangibir noksanlığın bulunmadığı,vergi dairesinin ise prim ödeme için yasanın öngördüğü süreden sonra 12.07.2001 tarihinde prim miktarını Sosyal Sigortalar Kurumu Banka hesabına havale ettirdiği, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı arasında bağıtlanan protokolün 4/2 maddesine göre de, davacı şirketin mahsup işleminin yapılmasına ilişkin dilekçe ve eki belgelerin eksiksiz olması halinde mahsup makamı olan vergi dairesince inceleme raporu aramaksızın iade işleminin gerçekleştirileceği ve prim borç tutarının Kurum hesabına aktarılacağı konularında çoğunluk görüşü ile aramızda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Dairemiz çoğunluk görüşü ile aramızdaki uyuşmazlık,davacı şirketin yasal süresinde Kurum kayıtlarına intikal etmeyen prim borcuna tahakkuk ettirilecek gecikme zammından sorumlu tutulup tutulmayacağı noktasındadır.
3065 Sayılı Katma Değer Vergisi İadelerinin Mahsuben Yerine Getirilmesi Hakkındaki Kanunun 32 ve 11/C maddelerine göre,davacı şirketin katma değer vergi iadesi alacağından Sosyal Sigortalar Kurumu prim borçlarını mahsup ederek Kurumun Bankadaki hesabına aktarma görevi ve mahsup makamı vergi dairesidir.Bu husus davalı Kurumun kabulündedir.Davacı şirket ise,sadece mahsup işlemini Vergi Dairesinden talep etme durumundadır. Sigorta primlerinin mahsubu ile Sosyal Sigortalar Banka hesabına geçirilmesi için davacı şirket üzerine düşen bütün edimleri eksiksiz yerine getirmiş, mahsup makamı olan Vergi Dairesi ise,Sosyal Sigortalar Kurumu primlerini zamanında Kurum Banka hesaplarına intikal ettirmeyerek Kurumu zarara sokmuştur. Kuruma karşı Sosyal Sigortalar Kurumu primlerini geç intikal ettirmek suretiyle Borçlar Kanununun 41 ve müteakip maddeleri uyarınca sorumludur.Ayrıca 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Hakkındaki Kanununun 22.maddesine göre de “Amme alacağını borçlusundan kesip tahsil dairesine ödemek mecburiyetinde olan
hakiki ve hükmi şahıslar, bu vazifelerini kanunlarında veya bu kanunda belli edilen zamanlarda yerine getirmedikleri taktirde, ödenmeyen alacak bu hakiki ve hükmü şahıslardan bu kanun hükümlerine göre tahsil olunur” hükmü gereğince de sorumludur.
Mahsup makamı olan Orhangazi Vergi Müdürlüğüne karşı katma değer vergi iadesi alacağından Sosyal Sigortalar Kurumu prim borçlarını mahsup edip,Kurumun Bankadaki hesabına intikal etmesi için talep mevkiindeki davacı şirketin üzerine düşeni yapmış olması nedeniyle 6183 Sayılı Amme alacaklarının Tahsili Hakkındaki Kanunun 51 ve 506 Sayılı Yasanın 80.maddeleri uyarınca da prim gecikme cezasından sorumlu tutulamaz.
Açıklanan nedenlerle çoğunluk görüşüne karşıyım,usül ve yasalara uygun bulunan yerel mahkeme kararının Onanması görüşündeyim.