 |
T.C
YARGITAY
10. HUKUK DAİRESİ
E: 2003/392
K: 2003/785
T: 09.06.2003 Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
• GEÇİCİ GÖREV
ÖZETİ: Davanın yasal dayanağını teşkil eden 506 Sayılı Kanun'un 7.maddesi hükmüne göre, "işveren tarafından geçici görevle yabancı ülkelere gönderilen sigortalıların bu Kanunda yazılı hak ve yükümlülükleri bu görevi yaptıkları sürece de devam eder." Anılan madde hükmünde "geçici görev" kavram bakımından herhangi bir süre sınırlaması öngörülmediğinden, görevin geçici mi yoksa sürekli mi olduğunun belirlenmesinde her somut olayın özelliği, hizmet akdinin sigortalıya yüklediği iş görme ediminin niteliği, iş süresini belirlemeye ilişkin iş hayatının olağan akışı ve Sosyal Güvenlik Hukukunun ilkeleri gözetilmelidir.
506 s. SSK/2
4721 s. MK/2
Davacı, davalı Kurum işleminin iptali ile emeklilik talebinin kabulüne ve yaşlılık aylığı bağlanmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar vermiştir. Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Hatice Kamışlık tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, yurt dışında ve Suudi Arabistan'da geçen ve borçlanılan hizmetlerin 3201 Sayılı Kanun uyarınca geçerli olduğunun tespitine ilişkindir.
Uyuşmazlık; Türk işçilerin, "geçici görevle yabancı ülkeye gönderilenler" statüsünde Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamında sigortalı sayılıp sayılamayacakları konusundadır.
Davanın yasal dayanağını teşkil eden 506 Sayılı Kanun'un 7.maddesi hükmüne göre, "işveren tarafından geçici görevle yabancı ülkelere gönderilen sigortalıların bu Kanunda yazılı hak ve yükümlülükleri bu görevi yaptıkları sürece de devam eder." Anılan madde hükmünde "geçici görev" kavram bakımından herhangi bir süre sınırlaması öngörülmediğinden, görevin geçici mi yoksa sürekli mi olduğunun belirlenmesinde her somut olayın özelliği, hizmet akdinin sigortalıya yüklediği iş görme ediminin niteliği, iş süresini belirlemeye ilişkin iş hayatının olağan akışı ve Sosyal Güvenlik Hukukunun ilkeleri göze-tilmelidir. Hizmet akdinin sigortalıya yüklediği iş görme edimi nitelikçe sigortalının yabancı ülkede sürekli yaşamasını gerekli kılıyorsa bu sigortalılar hakkında Sosyal Sigortalar Kanunu hükümlerinin uygulamayacağı açıktır. Bu statüdeki kişiler hakkında 506 Sayılı Kanun'un iş kazalarıyla meslek hastalıklarına, hastalık, analık, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına ilişkin hükümlerin uygulanması ancak 86. madde de düzenlenen topluluk sigortası ile mümkündür.
Somut olayda, davacı iş merkezi Türkiye'de bulunan ve Türkiye'de tescilli işyeri olan K-E şirketi tarafından Türkiye'de hizmet sözleşmesi yapılarak bu hizmet sözleşmesinin sigortalıya yüklediği iş görme ediminin gereği olarak Suudi Arabistan'a götürülüp, işverene ait işyerlerinde 22.05.1983-10.02.1988 tarihleri arasında çalıştırılması 506 Sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalı olup, anılan Kanun hükümlerinin uygulanması gerekir. 3201 Sayılı Kanuna göre yurt dışında geçen' bir hizmetin veya yurt dışında bulunulan sürenin borçlanılabilmesi için o ülke yasalarına göre çalışıp, o ülke sosyal güvenlik kuruluşuna prim ödemesi şartını getirmiştir. Davacı Suudi Arabistan'da Türk firmasının işçisi olarak çalışmış ve Suudi Arabistan sosyal güvenlik kuruluşuna herhangi bir prim ödemediği anlaşılmıştır. Bu nedenle davacının hizmetinin geçtiği ülke yasalarına göre çalışıp o ülkeye prim ödememiş olması nedeniyle 3201 Sayılı Kanuna göre hizmet borçlanma şartlan oluşmamış ise de, davalı Kurumun 22.03.1988 tarihinde borçlanmayı kabul edip borçlanma karşılığı parayı alıp Kurum hesabına geçirmesi ve herhangi bir itirazda bulunmaması söz konusu 22.05.1983-10.02.1988 arası süreye ait borçlanma şartlarının oluştuğunu gösterir. Giderek davalı Sosyal Sigortalar Kurumunun Anayasada kaynaklanan sosyal güvenlik ödevinin zorunlu sonucu olarak denetim ve gözetim ödevini zamanında yapmamasının sonucunu, sigortalıya yüklemek suretiyle davacının borçlanmasını 14 sene sonra iptal etmesi Medeni Kanun'un 2. maddesinde anlatımını bulan afaki iyi niyet kuralları ile de bağdaşmadığı söz götürmez.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın davanın kabulü yerine yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul olunma ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA , 09.06.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.
|