 |
T.C
YARGITAY
10. HUKUK DAİRESİ
E: 2003/3199
K: 2003/8613
T: 20.11.2003 Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
YAŞLILIK AYLIĞINA HAK KAZANMA
ZORUNLU SİGORTALILIK
İHTİYARİ SİGORTALILIK
İçtihat Özeti: Tam yaşlılık aylığında 25 yılı, kısmî yaşlılık aylığında ise 15 yılı aşan sigortalılık süresi mevcut olup da, bu sürelere ait prim ve diğer tüm borçlarını Kuruma ödemeyen diğer bir anlatımla münhasıran anılan sürelere ait prim borcu bulunan sigortalılara; 1479 sayılı Kanun kapsamında yaşlılık aylığı tahsisinde; yukarda değinilen süreler, anılan yasanın 36. maddesi hükmüne göre yaşlılık aylığı miktarının belirlenmesinde dikkate alınamayacaktır.
Hal böyle olunca; 28.05.2001 günlü yaşlılık aylığı tahsis talebi itibariyle 55 yaşını dolduran ve 15 tam yıldan fazla sigortalılık süresi bulunan davacının; yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde 15 tam yıl prim ödeme süresine ilişkin olarak prim borcu olup olmadığı (fer'ileri dahil) araştırılarak sonucuna göre hüküm kurulması gereğinin gözetilmeyerek eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı biçimde hüküm kurulması isabetsizdir.
1086 s. HUMK/423
1479 s. Bağ-KurK/36, Geçici.10
2709 s. Anayasa/73
3065 s. KDVK/20
Davacı, 27.12.1992-25.05.1997 tarihleri arasındaki Bağ-Kur sigortalılığının iptaline, 1997 tarihinden sonraki sigortalılığının geçerli olduğunun tespitine ve talep tarihi itibariyle yaşlılık aylığı bağlanmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dava hukuki nitelikçe, davacının 20.02.1977 tarihinde başlayan 1479 Sayılı Kanun'a tabi zorunlu sigortalılığının 27.10.1992 tarihinde sona erdiğinin ve buna bağlı olarak 25.06.1997-28.05.2001 dönemindeki isteğe bağlı Bağ-Kur sigortalılığının geçerliliği ile 28.05.2001 tarihli yaşlılık aylığı tahsis talebini takip eden aybaşından (01.06.2001) itibaren aynı kurumca yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.
Öncelikle, davacının meslek kuruluşu kaydına dayalı olarak başlayan Bağ-Kur zorunlu sigortalılığının kendi nam ve hesabına bağımsız çalışmasına son verdiği, bu bağlamda meslek kuruluşu kaydının silindiği 27.10.1992 tarihi itibariyle sona ermesi nedeniyle mahkemenin, 27.10.1992-25.05.1997 tarihleri arasındaki zorunlu sigortalılığın iptaline ilişkin kabulü yerindedir.
Diğer taraftan, 01.03.1946 doğumlu olan ve 20.02.1977-27.10.1992 döneminde 1479 sayılı Kanuna tabi zorunlu sigortalılığı, 25.06.1997-28.05.2001 döneminde aynı kanuna tabi isteğe bağlı sigortalılığı bulunan davacı; 28.05.2001 tarihinde Bağ-Kur'dan yaşlılık aylığı tahsis talebinde bulunmuştur.
1479 sayılı Kanunun 25.08.1999 tarih ve 4447 Sayılı Kanunla değişik 35. maddesi hükmüne göre, kısmi yaşlılık aylığından yararlanabilmek için; erkek sigortalının 62 yaşını doldurmuş ve 15 tam yıl prim ödemiş olması gerekir. Değişiklikten önce erkek sigortalının kısmî yaşlılık aylığı talebinde bulunması için, 55 yaşını doldurması ve 15 tam yıl sigorta primi ödemesi yeterli idi. Anılan kanunun geçici 10. maddesinin 1. fıkrası hükmünde de; "bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce yürürlükte bulunan hükümlere göre, 4447 Sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden aybaşı (=01.10.1999) itibariyle aylık bağlanmasına hak kazananlar ile aylık bağlanmasına hak kazanmalarına iki tam yıl veya daha az kalan sigortalıların tam veya kısmî yaşlılık aylığı talep haklarının saklı olduğu" öngörülmüştür.
Somut olayda da; davacıya 01.10.1999 tarihi itibariyle kısmî yaşlılık aylığı bağlanmasına iki yıldan az bir sürenin kaldığı anlaşılmakla; davacı yönünden kısmî yaşlılık aylığı tahsis koşullan; anılan yasanın 35. maddesinin değişiklikten önceki hükmü çevresinde; "15 tam yıl sigorta primi ödeme" ve "55 yaşını ikmal etmiş olmaktır."
Diğer taraftan, yaşlılık aylığı tahsisi için 35. maddenin (a) bendinde öngörülen diğer bir koşulda, yazılı talepte bulunma ve talepte bulunduğu tarihte prim ve her türlü borçlannı ödemiş olmaktır.
Bu yönde, anılan 35. madde kapsamında, 4447 sayılı Kanunla yapılan değişiklik öncesi ve sonrasında; tam yaşlılık aylığı bağlanmasında 25 tam yıl, kısmî yaşlılık aylığında 15 tam yıl sigorta primi ödenmesinin koşul olduğu gözetildiğinde; aynı maddenin (a) bendinde öngörülen "kuruma prim ve her türlü borcun ödenmiş olması" koşulunun; iş bu "25 tam yıl sigorta priminin ödenmesi" ya da "15 tam yıl sigorta priminin ödenmesi" koşullanna ilişkin olarak ele alınması gereği açıktır.
Nitekim anılan maddenin ilk düzenlemesinde yer almayan bu koşul, 3396 sayılı Kanun ile getirilmiş olup, madde gerekçesindeki "...mer'i mevzuata göre hiç prim ödemeden yaşlılık aylığı talebinde bulunan sigortalılar prim borçlarını alacakları yaşlılık aylığına mahsup ederek aylığa müstehak olmaktadırlar. Tasan ile sigortalıların büyük bir bölümünün primlerini zamanında ödememeleri sebebiyle Kurumun prim alacaklarının tahsilinde karşılaştığı güçlüklerin bertaraf edilmesi; Kurumun aktüeryal dengesinin korunması ve zamanında primlerini ödeyen sigortalılarla ödemeyen sigortalılar arasındaki eşitsizliğin önlenmesi maksadıyla maddeye bu bend ilave edilmiştir." açıklaması da bu yönü belirgin biçimde doğrulamaktadır.
Diğer taraftan, tam yaşlılık aylığı ya da kısmî yaşlılık aylığına ilişkin olarak gerek 1479 sayılı Kanuna 4447 sayılı Kanunla eklenen geçici 10. maddede gerekse anılan maddenin Anayasa Mahkemesince iptal edilen 2.fıkrasına 4759 sayılı Kanunla getirilen düzenlemelerde; geçiş dönemi özel koşullan olarak da; tam aylıkta, yaş koşulu yanında kadın sigortalılarda 20 tam yıl, erkek sigortalılarda 25 tam yıl prim ödemiş olanların; kısmî aylıkta da benzer biçimde belli yaşlan dolduran ve 15 tam yıl prim ödeyenlerin talepte bulunmaları halinde yaşlılık aylığına hak kazanacakları öngörülmüş; bu bağlamda, 25 yılı ya da 15 yılı aşan sigortalılık süreleri bakımından prim borcu bulunmaması gereğinden söz edilmemiştir.
Ne ki, tam yaşlılık aylığında 25 yılı, kısmî yaşlılık aylığında ise 15 yılı aşan sigortalılık süresi mevcut olup da, bu sürelere ait prim ve diğer tüm borç-lannı Kuruma ödemeyen diğer bir anlatımla münhasıran anılan sürelere ait prim borcu bulunan sigortalılara 1479 sayılı Kanun kapsamında yaşlılık aylığı tahsisinde yukanda değinilen süreler, anılan yasanın 36.maddesi hükmüne göre yaşlılık aylığı miktarının belirlenmesinde dikkate alınamayacaktır.
Hal böyle olunca; 28.05.2001 günlü yaşlılık aylığı tahsis talebi itibariyle 55 yaşını dolduran ve 15 tam yıldan fazla sigortalılık süresi bulunan davacının; yukanda yapılan açıklamalar çerçevesinde 15 tam yıl prim ödeme süresine ilişkin olarak prim borcu olup olmadığı (fer'ileri dahil) araştınlarak sonucuna göre hüküm kurulması gereğinin gözetilmeyerek eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı biçimde hüküm kurulması isabetsizdir.
2- Kabule göre de; Anayasanın,73.maddesi ile 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 20.maddesi hükümlerine göre, lehine hüküm kurulan taraf vekilinin hizmetinden yararlanan kişi olarak nitelendirilmesi mümkün bulunmayan davada haksız çıkan taraf aleyhine, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 423.maddesi hükmüne aykın olarak 04.12.2002 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 21.maddesi gereğince asgari ücret ile birlikte Katma Değer Vergisine hükmedilmesi usul ve yasaya aykın olup bozma nedenidir.
O halde davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukanda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, Üye M. Zafer Erdoğan ve Coşkun Oztürk'ün muhalefetlerine karşı; Başkan Coşkun Erbaş, Üye Sami Koçak ve Neslihan Sever'in oylanyla ve oyçokluğuyla 20.11.2003 gününde karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davacı, 27.10.1992 ila 26.05.1997 tarihleri arası Bağ-Kur sigortalısı olmadığının ve yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacının minibüsçülük işinden dolayı minübüşçüler odasına kayıt tarihi olan 20.02.1977 tarihi itibariyle Bağ-Kur'a kayıt ve tescili yapılmıştır.Kendi nam ve hesabına çalışmasına 27.10.1992 tarihinde son vermiş. Aynı tarihli İB formunda oda kaydının 27.10.1992 tarihinde son bulduğu esnaf ve sanatkarlar sicil memurluğunun 27.10.1992 tarihinde tanzim ve tasdik ettiği kısımda esnaf ve sanatkarlar sicil kaydının bulunmadığı belirtilmiştir.
Davacı 25.06.1997 tarihinde isteğe bağlı Bağ-Kur sigortalısı olmuş ve 28.05.2001 tarihinde yaşlılık aylığı tahsis talebinde bulunmuştur. Bu durumda davacının; 20.02.1977 - 27.10.1992 arası 15 yıl 8 ay 7 gün zorunlu; 25.06.1997 - 28.05.2001 arası 3 yıl 11 ay 3 gün isteğe bağlı olmak üzere toplam 19 yıl 7 ay 10 gün hizmeti mevcuttur.
Davalı Kurum ise, davacının 20.02.1977 - 28.05.2001 arası Bağ-Kur sigortalısı olduğunu yaşlılık aylığı talep tarihi itibariyle 24 yıl 3 ay 8 gün hizmeti ve 1.858.264.547 lira prim borcu bulunduğunu borcu ödediğinde yaşlılık aylığı bağlanacağını bildirmiştir. Ancak davacının zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı 27.10.1992 tarihinde sona erdiği halde Kurum esnaf ve sicil kaydının devam ettiğinden bahisle 27.10.1992 ila 25.06.1997 tarihleri arasında da davacının Bağ-Kur sigortalısı olduğunu iddia etmekte ise de, Kırıkkale Esnaf ve Sanatkarlar Sicil Memurluğu davacının 27.10.1992 tarihinde İB formunu tasdike geldiğinde dosyasının Ankara'da olduğunu ve terkin kaydının dosyasına işle-nemediğini ve terkin tarihinin 27.10.1992 tarihi olması gerektiğini bildirmesine rağmen Kurum, sicil memurluğunun bu cevabî yazısına itibar etmeyerek davacının Bağ-Kur sigortalılığının 20.02.1977 - 28.05.2001 arası olduğunu kabul etmektedir.Halbuki davacının gerek oda kaydı ve gerekse esnaf ve sanatkarlar sicil memurluğundaki kaydı 20.10.1992 tarihinde sona ermiştir. Bu tarihten sonra kendi nam ve hesabına bağımsız çalışması da ispat edilmiş değildir. Bu nedenle Mahkemenin 20.10.1992 tarihi itibariyle davacının zorunlu Bağ-Kur sigortalılığının sona erdiğinin tespitine dair karan isabetlidir.
Davacının yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespitine dair talebine gelince;
Mahkeme, davacının prim borcunun davacının Bağ-Kur sigortalısı olmadığı 27.10.1992 - 25.06.1997 tarihleri arasındaki döneme ait olup olmadığını Kurumdan sormuş,Kurum davacının 27.10.1992 - 25.06.1997 arası Bağ-Kur sigortalısı olmadığı kabul edilse bile tahsis talep tarihi itibariyle 1.490.940.671 lira prim borcu bulunduğunu, bu borcun bir kısmının davacının zorunlu sigortalı olduğu 20.02.1977-27.10.1992 arası bir kısmının da 25.06.1997-28.05.2001 arasındaki döneme ait olduğunu bildirmiştir.
Mahkeme davacının yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine de karar vermiş ise de, bu karar isabetli değildir.
1479 sayılı Kanuna 25.08.1999 tarih ve 4447 sayılı Kanun ile eklenen geçici lO.maddeye göre, bu Kanunun yürürlüğe girdiği 08.09.1999 tarihinden önce yürürlükte bulunan hükümlere göre aylık ballanmasına hak kazananlar ile aylık bağlanmasına iki tam yıl veya daha az kalan sigortalıların tam ve kısmi yaşlılık aylığı talep hakları saklıdır.
1479 Sayılı Yasanın 4447 Sayılı Yasa ile değişiklikten önceki 35. maddeye göre yaşlılık aylığına hak kazanma koşullan:Kısmi yaşlılık aylığı açısından:
a)Bağ-Kur'a yazılı talepte bulunmak,
b)Talepte bulunduğu tarihte prim ve her türlü borçlarını ödemiş olmak,
c) Kadın ise 50, erkek ise 55 yaşını doldurmuş ve 15 yıl sigorta primi ödemiş olması şartıyla yaşlılık aylığından-yararlanabilir.
Davacı, 01.07.1946 doğumlu olup tahsis talep tarihi olan 28.05.2001 tarihinde 55 yaşını doldurmamış ise de yargılama devam ederken 01.07.2001 tarihinde 55 yaşını doldurmuştur. 15 yıl sigorta primi ödeme şartını yerine getirdiğinden 4447 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 08.09.1999 tarihi itibariyle yaşlılık aylığı bağlanmasına iki tam yıldan daha az süre olup değişiklikten önceki 35. maddeye göre yaşlılık aylığı talep hakkı mevcuttur.Ancak 35. maddeye göre talepte bulunduğu tarihte prim borcunun bulunmaması koşul-dur.Davacımn 19 yıl 7 ay 10 günlük Bağ-Kur sigortalılığı karşılığı prim borcunun bulunmaması gerekir. Halbuki davacının tahsis talep tarihi itibariyle Kuruma 1.490.940.671 lira prim borcu vardır. Sayın çoğunluk bozma kararında, ödenen primler kısmi yaşlılık aylığı bağlanmasına yetiyorsa, prim borcu olsa bile yaşlılık aylığı bağlanabileceğini kabul etmektedir. 35. maddede çok açık olarak "talepte bulunduğu tarihte prim ve her türlü borçlarını ödemiş olması" hükme bağlanmıştır. Hiçbir yoruma yer vermeyerek şekilde yapılan bu düzenleme karşısında, sigortalının tahsis talep tarihinde prim borcu varsa yaşlılık aylığı bağlanamayacağı açıktır.Saym çoğunluk ise ödenen primler 15 yıllık sigortalılığa yetiyorsa prim borcu olsa bile yaşlılık aylığı bağlanabileceğini kabul ederek 15 yıl sigortalılık karşılığı davacının prim borcu bulunup bulunmadığının araştırılması ve 15 yıl karşılığı prim borcu yoksa yaşlılık aylığı bağlanabileceğini gerekçe gösterilerek mahkeme kararını bozmuştur. Sayın çoğunluğun bozma gerekçesine yukarıda açıklanan nedenlerle katılamıyorum. Davacının tahsis talep tarihi itibariyle prim borcu bulunduğundan yaşlılık aylığına hak kazanmamıştır. Davacının yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespitine dair talebinin reddi gerekir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle sayın çoğunluğun bozma gerekçesine katılmak mümkün olmamıştır.
|