 |
T.C.
YARGITAY
10.Hukuk Dairesi
Esas Karar
2003/2740 2003/4039
YARGITAY İLAMI
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Davacı, davalı Kurum işleminin iptali ile müteveffa eşi tarafından yapılmış bulunan yurt dışı hizmet borçlanmasının geçerli olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Mehmet Şahin tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava sonucu itibariyle davacı murisi sigortalının 2147 sayılı yasa kapsamında yurt dışı çalışma süresini borçlandığı yine yurt dışında geçen sonraki döneme ilişkin hizmet süresini değerlendirmek için de 3201 sayılı yasaya göre borçlanma talebinde bulunmakla birlikte borçlanma bedelini ödeyemeden vefat etmesi üzerine bu bedelin davacı hak sahibince ödendiğinden bahisle davalı Sosyal Sigortalar Kurumu'nca davacı eşe 2147 sayılı yasa yanında 3201 sayılı yasaya göre borçlanılan süre de gözetilerek ölüm sigortası kolundan aylık bağlanması gerektiğinin tespiti ile aksine kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.
Öncelikle yurt dışı hizmet borçlanmasında yurda kesin dönüşü şart kılan 3201 sayılı yasanın 3. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “yurda kesin dönüş yapanlar, kesin dönüş tarihinden itibaren” sözcükleri ile 2. fıkrası Anayasa Mahkemesinin 12.12.2002 gün, 2000/3 Esas 2002/198 Karar sayılı kararı ile iptal edilmiş olmakla artık yurt dışında çalışan Türk vatandaşlarının borçlanabilmeleri için yurda kesin dönüş yapmaya ilişkin koşul ortadan kalkmıştır.
Diğer taraftan 3201 sayılı yasa metninde; sigortalının usulünce yaptığı borçlanma talebinden sonra kurumca döviz cinsinden tahakkuk ettirilen borçlanma bedelini ödeme hususunda hak düşürücü süre niteliğinde herhangi bir yasal süre öngörülmediği gibi iş bu borçlanma bedelinin sigortalının vefatı halinde hak sahiplerince ödenmesini engelleyen bir hüküm de mevcut değildir.
Kaldı ki anılan yasanın 3. maddesinin son fıkrasında; yurt dışında çalışmakta iken veya yurda kesin dönüşten sonra 2 yıllık müracaat süresi içerisinde ölen sigortalının hak sahiplerine de, ölüm tarihinden itibaren 2 yıllık hak düşürücü süre içerisinde ilgili sosyal güvenlik kuruluşuna başvurmak suretiyle borçlanıp anılan yasa ile getirilen haklardan yararlanma imkanı tanınmıştır.
Somut olayda da açıklanan ilke ve esaslara uygun biçimde; sigortalı sağlığında 20.08.1993 tarihinde Sosyal Sigortalar Kurumu'ndan 3201 sayılı yasaya göre borçlanma talebinde bulunmuş, davalı Kurumca, iş bu borçlanma isteminin kabulü ile tahakkuk ettirilen borçlanma bedeli ise, sigortalının 12.04.1994 tarihinde vefatı üzerine hak sahibi eş tarafından ölüm tarihinden itibaren yasada öngörülen 2 yıllık hak düşürücü süre içerisinde 05.08.1994 tarihinde ödenmiştir.
Yine 3201 sayılı yasanın 8. maddesi “bu kanunun yürürlük tarihinden önce veya sonra 2147 sayılı yasa ve sosyal güvenlik yasalarına göre kendilerine veya hak sahiplerine aylık bağlanmış olanlar ile aylık bağlanması için müracaat edip de aylığa hak kazanmış durumda bulunanların anılan yasadan yararlanamayacakları” hükmünü içermekte ise de; davada somutlaşan olayda; sigortalı ile davacı hak sahibi eş; 3201 sayılı yasaya göre borçlanma isteminde bulunulmasından keza borçlanma priminin kuruma ödenmesinden önce kendilerine 2147 sayılı yasa uyarınca aylık bağlanmamış olması nedeniyle; anılan yasadan yararlanamayacaklar kapsamında bulunmamaktadırlar.
Hal böyle olunca, davacı hak sahibi eşe, davalı Sosyal Sigortalar Kurumunca 506 sayılı yasanın 66. maddesi hükmüne göre ölüm aylığı bağlanmasında; 3201 sayılı yasa kapsamında borçlanılan sürenin de gözetilmesi gerekirken aksinin kabulü ile davada uygulama yeri bulunmayan aynı yasanın geçici 2. maddesindeki koşulların oluşmadığından bahisle davanın reddi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacının bu yönü amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 06.05.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.