 |
T.C.
YARGITAY
10.Hukuk Dairesi
Esas Karar
2003/2704 2003/3162
YARGITAY İLAMI
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Davacı, emekliliği hakettiğinin tespiti ile, hakettiği tarihten itibaren ödenmesi gereken maaşları ve diğer mali hakların, yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Hüseyin Erol tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava sonucu itibariyle davacı sigortalının 01.01.1992 – 31.12.1999 döneminde 2925 sayılı yasa kapsamındaki sigortalılığının geçerliliği ile 01.05.2002 günlü tahsis talebine göre Sosyal Sigortalar Kurumunca 506 sayılı yasa çevresinde yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tesbiti istemine ilişkindir.
Mahkemenin; davacı sigortalının Sosyal Sigortalar Kurumunca niza çıkartılan yıllardan 24.02.1992 – 31.12.1999 dönemindeki 2925 sayılı yasaya tabi sigortalılığının geçerliliğine ilişkin kabulü yerindedir.
2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerinin Birleştirilmesi Hakkındaki Kanunun 8.maddesi hükmüne göre; birleştirilmiş hizmet süreleri toplamı üzerinden ilgililere son 7 yıllık fiili hizmet süresi içinde fiili hizmet süresi fazla kurumca kendi mevzuatına göre aylık bağlanır. Bu bağlamda 2829 sayılı yasa kapsamında birleştirilecek süreler; anılan yasanın 2. maddesi hükmünde sıralanan kurumlarda (T.C. Emekli Sandığı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu ile Sosyal Sigortalar Kurumu ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20. maddesine göre kurulan emekli sandıklarında) 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu, 2925 sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu ve 2926 sayılı Tarımda kendi adına ve hesabına çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu hükümlerine göre kurumlarına emeklilik keseneği veya malüllük yaşlılık ölüm sigortaları primi ödenerek geçirilen sürelerdir.
Somut olayda; davacı sigortalının yaşlılık aylığı talep tarihi (01.05.2002) itibariyle son 7 yıldaki fiili hizmet süresinin (mahkemenin yukarıda açıklanan kabulü de gözetildiğinde); 360 günü isteğe bağlı sigortalı olarak 506 sayılı yasaya, kalanının 1416 günü zorunlu sigortalı olarak 2925 sayılı yasaya, 744 günü ise isteğe bağlı sigortalı olarak 1479 sayılı yasaya tabi olarak geçtiği dosya içeriğindeki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Bu durumda; davacının son 7 yılda en fazla fiili sigortalılığı 2925 sayılı yasa kapsamında geçmiştir.
Hal böyle olunca; davaya konu uyuşmazlıklardan biri de; 2829 sayılı yasanın 8. maddesi hükmünün uygulanmasında 2925 sayılı yasaya tabi olarak geçen sürelerle 506 sayılı yasaya göre geçen sürelerin aynı tür hizmet olarak kabul edilip edilemeyeceğine ilişkindir.
Sosyal Güvenlik Sistemimizde kendilerine Sosyal Güvence sağlanan kişiler; müşterek özelliklerine göre biribirinden farklı statüde kabul edilerek ayrı ayrı Sosyal Güvenlik Yasalarına tabi tutulmuşlardır. Bu yönde; kamu kesiminde daimi kadrolarda çalışanlar T.C. Emekli Sandığı Yasasına, hizmet akdi ile çalışanlar 506 sayılı Yasaya, kendi nam ve hesabına bağımsız çalışanlar ise 1479 sayılı Bağ-Kur Yasasına tabi tutularak Sosyal Güvenliğe kavuşturulmuşlardır. Tarım Sektöründe çalışanlardan; kendi nam ve hesabına tarımsal faaliyette bulunanlar 2926 sayılı Yasa çerçevesinde Tarım Bağ-Kur sigortalısı; tarımda süreksiz hizmet akdi ile çalışanlar ise, 2925 sayılı Yasa kapsamında Tarım Sigortalısı sayılmışlardır.
Belirtilen Sosyal Güvenlik Sistemleri; kendilerine özgü koşullar ve statüler kabul ederek birbirlerinden kesin sınırlarla ayrılmışlardır. Yine bu Sosyal Güvenlik Yasalarından bir kesiminde güvence altına alınan sosyal riskler ve kapsamları ile yararlanma koşulları bakımından benzerlikler olsa da biribirlerinin aynısı bulunmamaktadırlar. Nitekim kimi yasalarda da farklı sigortalılık esasları kabul edilmesine rağmen farklı Sosyal Güvenlik Yasalarının uygulanması aynı Sosyal Güvenlik Kuruluşuna bırakılmıştır. Bu bağlamda 506 sayılı yasaya tabi sigortalıların sosyal güvenlikleri ile 2925 sayılı yasaya tabi tarım sigortalıların sigorta işlemleri aynı kurumca (=Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığınca) yerine getirilmekte, her iki yasa kapsamında sigortalılıkta hizmet akdine tabi olarak çalışma esas alınmakta ve yine 2925 sayılı yasanın 39. maddesinde, bu kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde 506 Sayılı Yasanın bazı maddelerine atıf yapılmakta ise de; bu durum; her iki yasaya tabi sigortalıların aralarındaki farklılığın kaldırıldığı anlamını taşımamaktadır. Zira 506 sayılı yasa ile 2925 sayılı yasada farklı sigortalılık esasları kabul edilmiş olup, her iki yasal sistemin aynı olduğundan söz edilemez. Nitekim 2925 sayılı yasanın 38. maddesi hükmünde bu durum açıkça belirlenerek; 2925 sayılı kanuna tabi olarak geçen hizmet süreleri ile 506 sayılı yasaya tabi olarak geçen hizmet sürelerinin 2829 sayılı yasa hükümlerine göre birleştirileceği yoruma yer bırakmayacak açıklıkta öngörülmüştür. Kaldı ki aksinin kabulü halinde; hem 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasasına hem de 2925 sayılı Yasaya tabi hizmet süresi bulunan sigortalılar yönünden; sigortalının iradesine bağlı olarak 2925 sayılı yasaya dayalı Sosyal güvenlik sisteminin uygulanması imkansız hale gelecektir.
Hal böyle olunca; 01.05.2002 günlü yaşlılık aylığı tahsis talep tarihi itibariyle davacı sigortalının 2829 sayılı yasanın 8. maddesi hükmü kapsamında son 7 yıldaki fiili hizmet süresinin 1260 günden fazlasının 2925 sayılı yasaya tabi olarak geçmesi nedeniyle sigortalıya Sosyal Sigortalar Kurumunca 2925 sayılı yasaya göre aylık bağlanması gereği açık olup, mahkemece bu yönde anılan yasanın 20 ve geçici 2. maddesi hükmü kapsamında yaşlılık aylığı tahsis koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılıp irdelenmelidir.
Diğer taraftan; davacı sigortalının Sosyal Sigortalar Kanununa tabi hizmet sürelerinin birleştirme olmaksızın tek başına anılan yasanın 60. maddesi kapsamında yaşlılık aylığı tahsisi için yeterli olmadığı da tartışmasızdır.
Mahkemece açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeksizin eksik araştırma inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı biçimde hüküm kurulması, kabule göre de; ödenmeyen yaşlılık aylıkları yönünden faiz başlangıç tarihinin saptanmasında 506 sayılı yasanın 116. maddesi hükmünde öngörülen 3 aylık yasal sürenin gözetilmemesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalı Kurumunun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 07.04.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.