 |
T.C.
YARGITAY
10.Hukuk Dairesi
Esas Karar
2003/2546 2003/3337
YARGITAY İLAMI
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Davacı,fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydıyla 59.323.613 liranın yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme,ilamında belirtildiği şekilde isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün,davalı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Mustafa Taş tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava,3201 Sayılı Yasa uyarınca yapılan yurt dışı hizmet borçlanması ile 01.09.1992 tarihinden geçerli olmak üzere bağlanan yaşlılık aylığının sonradan yurda kesin dönüş şartına uyulmadığının anlaşılması nedeniyle bağlanış tarihi itibariyle iptal edilmesi üzerine 01.09.1992 – 20.02.1997 tarihleri arasında davalı sigortalıya ödenen yaşlılık aylıklarının fuzuli ödeme teşkil ettiğinden bahisle istirdadına yönelik olup; sigortalı tarafından Kurum aleyhine açılıp kesinleşen önceki davada, 3201 Sayılı Yasa uyarınca yapılan borçlanma süresi değerlendirilmeksizin sigortalının 2147 Sayılı Yasaya göre yaptığı borçlanma süresi ile Türkiye'deki çalışma süresi itibariyle yaşlılık aylığı tahsis koşullarının gerçekleştiğinin tespiti ile yaşlılık aylıklarının kesildiği tarihten itibaren bu çevrede yeniden bağlanmasına karar verilmiş bulunmakla sigortalının 3201 Sayılı Yasa kapsamında yapmış olduğu yurt dışı hizmet borçlanmasının geçerli olmadığı yolunda kesin yargı durumu oluştuğundan sözedilmesi mümkün değildir.
Hal böyle olunca; 3201 Sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanunun borçlanmanın geçerliliği için yurda kesin dönüşü şart kılan 3.maddesinin Anayasa Mahkemesinin 12.12.2002 gün ve 36/198 Sayılı Kararı ile iptal edilmesi üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.02.2003 gün ve 21-790/61 sayılı kararı ile,borçlanmanın geçerliliği için yurda kesin dönüşün zorunlu olmadığına ve yurda kesin dönüş koşulu yerine getirilmeksizin yapılan borçlanmaların geçerli olduğuna,ancak yurda kesin dönüş yapılıncaya kadar borçlanma hukuken askıya alınarak 3201 Sayılı Yasanın 6.maddesine göre yurda kesin dönüş yapılmadıkça yaşlılık aylığı bağlanamayacağı ve giderek aylığın başlatılmamasına,şayet bağlanmışsa aylığın kesilerek fuzulen ödenen yaşlılık aylıklarının Kurumca geri istenmesinin mümkün bulunduğu,hukuken askıya alınan yaşlılık aylığının yurda kesin dönüşün gerçekleştiği tarihi takip eden aybaşından itibaren yeniden ödenmeye devam olunması gerektiğinin kararlaştırıldığı ve Anayasa Mahkemesinin iptal kararının, elde bulunan ve kesinleşmemiş tüm davalarda uygulanmasının zorunlu bulunduğu hukuksal gerçeği de dikkate alınarak,Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ve yukarıda özetlenen Hukuk Genel Kurulu Kararı çerçevesinde yeniden inceleme ve araştırma yapılarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Bu yönde; 01.09.1992 ile davalı pasif sigortalının yurda kesin dönüş yaptığı tarih arasındaki istirdada konu istemin değerlendirilmesinde; sigortalıya 3201 Sayılı Yasaya göre yapmış olduğu borçlanma süresi de gözetilerek bağlanmış bulunan yaşlılık aylıkları ile aynı dönemde davalı sigortalının 2147 Sayılı Yasa kapsamında hak ettiği aylıklar arasındaki fark esas alınmalı; 3201 Sayılı Yasa koşullarının bu bağlamda yurda kesin dönüş koşulunun gerçekleştiği tarihi takip eden aybaşından itibaren ise; sigortalıya anılan yasa gereği yapmış olduğu borçlanmaya bağlı olarak yaşlılık aylığında ilave artış yapılması gerekeceğinden, bir başka ifade ile de sigortalıya başlangıçta bağlanan ancak yurda kesin dönüş koşulunun gerçekleşmemiş bulunması nedeniyle sonradan kesilmiş olan yaşlılık aylığının yeniden ödenmeye devam edilmesi gerekeceğinden;bu döneme ilişkin istirdat isteminin tümden reddine karar verilmelidir.
Mahkemece açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeksizin eksik araştırma inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalı sigortalının bu yönü amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA,temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 10.04.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.