 |
T.C.
YARGITAY
10.Hukuk Dairesi
Esas Karar
2003/1308 2003/3004
YARGITAY İLAMI
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 26.07.1996-30.04.2001 tarihleri arasında geçen ve Kuruma eksik bildirilen sigortalı çalışmalarının tespitine karar verilmesi istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılar Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Davacı, davalılardan Kutlutaş Dilligham Ortak Girişimi taşeronu kalemci Yapı A.Ş.'de 26.07.1996 – 30.03.2001 tarihleri arasında sigortalı olarak sürekli çalıştığının tesbitini istemiştir.
Mahkeme, davalılar hakkında yazılı şekilde hüküm vermiştir. Ancak, 506 sayılı kanunun 4 üncü maddesi hükmüne göre, işveren; sigortalıyı Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamına giren işlerde hizmet akdine dayalı olarak çalıştıran gerçek yada tüzel kişilerdir. Bu davada ihale ile İzmir Çevre Yolu Aydın Otoyolu inşaatını alan davalı ortak girişimdir. Bu işin Köprü-Menfez inşaatı kısmını davalı Kalemci Yapı A.Ş.'i üstlenmiştir. Davacıyı çalıştıran ve bir kısım çalışmalarını Sosyal Sigortalar Kurumuna bildiren Kalemci A.Ş.'dir. Yani 506 sayılı kanunun 87 nci maddesi anlamında aracı durumundadır. Asıl işveren ortak girişimle davacı arasında bir çalışma ilişkisi yoktur. Hal böyle olunca Kalemci A.Ş. ile davacı arasında gerçek işveren işçi ilişkisi aşikar olup bu bağlamda mahkemenin Kalemci A.Ş.'i hakkında verdiği karar doğrudur. Fakat hizmet tespiti davasının pasif husumet ehliyeti bulunmayan ortak girişim yönünden de kabulü usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde Ortak girişim vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde Davalılardan Kutlutaş Dilligham Ortak Girişimine iadesine, Üye M.Zafer Erdoğan'ın Muhalefetine karşı; Başkan Resul Aslanköylü, Üye Coşkun Erbaş, Coşkun Öztürk ve Ali Göcen'in oylarıyla ve oyçokluğuyla 01.04.2003 gününde karar verildi.
K A R Ş I O Y
Dava “hizmet tesbitine” ilişkin olup, mahkeme talebin kabulüne karar vermiştir.
Davalı Kutlutaş Dilligham Ortak Girişiminin 506 Sayılı Kanunun 87. maddesi anlamında asıl işveren, Kalemci Yapı End. ve Tic. A.Ş.'nin ise alt işveren (=aracı) oldukları konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Bozma kararında, sonuç olarak hizmet tesbiti davalarında husumetin sigortalıyı çalıştıran alt işverenlere yöneltilmesi gerektiği, 87. madde ile asıl işverene yüklenen sorumluluğun içinde, pasif husumet ehliyetinin yer almadığı kabul edilerek, davalı Kutlutaş Dilligham Ortak Girişimi hakkındaki davanın husumetten reddedilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 87. maddenin 1. fıkrasında “... bu kanunun işverene yüklediği ödevlerden dolayı, aracı olan 3. kişi ile birlikte asıl işveren de sorumludur” şeklindeki hükmün kapsamı içinde, sigortalıların işe giriş bildirgelerinin verilmesi, aylık sigorta primlerinin kuruma yatırılması ve prim bildirgelerinin verilmesi, keza 4 aylık sigorta bordrolarının verilmesi gibi ödevler yer almakta bunların yasal sürede yerine getirilmemesi halinde ise alt işveren ile birlikte asıl işveren de müteselsilen sorumlu olmaktadır.
506 Sayılı Kanunun 79/10 maddesinde ifadesini bulan hizmet tesbiti davaları kural olarak bu ödevi yerine getirmeyen işverene karşı açılmalıdır. Şayet varsa onunla birlikte müteselsilen sorumlu olan asıl işverene karşı da dava açılabilir.
Burada asıl işveren yönünden ihtiyari dava arkadaşlığı söz konusudur.
Zira, hizmet tesbiti davası sonunda, verilen ilam doğrultusunda primlerin kurumca tahsili söz konusu olacağından ve 87. maddenin açık ve buyurucu hükmü karşısında prim ödeme yükümlüsü olarak asıl borçlu ile birlikte müteselsilen sorumlu olan asıl işverenden de bu primler istenebileceğinden hizmet tesbiti davalarında husumetin asıl işverene de yöneltilmesi mümkündür.
./.
Zira sonucu itibariyle bu dava asıl işverenin de hak alanını ilgilendirmektedir. Kaldı ki bu yaklaşım çelişkili kararların verilmesini önleyeceği gibi, usul ekonomisi yönünden de fayda sağlayacaktır.
Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusundaki mahkeme kararının husumet konusunda doğru sonuca vardığının ve bu nedenle onanması gerektiğinin kabulü gerektiği düşüncesindeyim.
Açıklanan sebeplerle çoğunluğun kararına katılmıyorum.