 |
T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
E: 2002/966
K: 2002/4018
T: 7.5.2002
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- MENFİ TESPİT
- HACİZ BİLDİRİSİNİN İPTALİ
ÖZET: Kurum borçlusunun prim, idari para cezası ve fer'ilerinden oluşan borcundan dolayı gönderilen haciz ihbarnamesine karşı 7 günlük yasal sürede, kuruma itirazda bulunmayan 3. şahıs yönünden, haciz ihbarnamesi kesinle-şir ve borç 3. şahsın zimmetinde sayılır. Bu bağlamda haciz bildirisinin iptaline karar verilemez. Ancak, cebren tahsil yöntemlerinin ilk aşamasını oluşturan ödeme emri düzenlenerek, usulüne uygun tebliğ edilmedikçe, haciz ve diğer cebren tahsil yollarına başlandığından söz edilemeyeceğinden, 3. şahıs Kuruma karşı borçlu olmadığını mahkemede açacağı bir menfi tespit davası ile ispat edebilir.
(6183 s. AAK. m. 54,55,58,79)
Davacı, borçlu olmadığının tespiti ile haciz bildirisinin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava sonucu itibariyle davacının Sosyal Sigortalar Kurumuna karşı 6183 sayılı Kanun kapsamında borçlu olmadığının tespiti ile haciz bildirisinin iptali istemine ilişkindir.
6183 sayılı Kanunun "3. şahıslardaki menkul mallarını alacak ve hakların haczi" başlığını taşıyan 79. maddesi hükmüne göre; kamu borçlusunun 3. şahıslardaki anılan madde kapsamına giren menkul mal alacak ve haklarının haczine ilişkin bildirime (haciz ihbarnamesine) karşı 3. şahıs tarafından 7 gün içerisinde itiraz edilmediği takdirde mal elinde, borç zimmetinde kalmış sayılacak ve 3. şahıs bu Kanun hükümleri çevresinde takibata tabi tutulacaktır. 3. şahsın bu Kanun hükümleri çevresinde takibata tabi tutulması ise zimmetinde sayılan borç nedeniyle 3. şahıs hakkında 6183 sayılı Kanunun 54. vd. daki "cebren tahsil ve takip esaslafı"na ilişkin hükümlerin uygulanmasını gerekli kılmaktadır. Bu bağlamda 3. şahsa karşı zimmetinde sayılan bu borçtan dolayı cebren tahsile geçilmeden önce anılan Kanunun 55. maddesi hükmünde öngörülen bilgilerin tümünü içeren bir ödemeye çağrı yazısının, yani ödeme emrinin tebliğ edilmesi yasal zorunluluktur. Bir başka ifade ile kamu alacağı için ödeme emri çıkarılmadan haciz uygulanması ve cebren tahsil yollarına başvurulması yasaya aykırıdır.
Somut olayda, Kurum borçlusunun prim, idari para cezası ve ferilerinden oluşan borcundan dolayı 6183 sayılı Kanunun 79. maddesi kapsamında gönderilen haciz ihbarnamesine karşı davacı 3. şahıs 7 günlük yasal süre içerisinde Kuruma itirazda bulunmadığından borç zimmetinde sayılmıştır. Bu bağlamda haciz bildirisinin iptaline karar verilemeyeceğinden Mahkemenin aynı yöndeki kabulü yerindedir.
Diğer taraftan 6183 sayılı Kanunun 58. maddesi hükmüne göre de; kendisine ödeme emri tebliğ olunan kamu borçlusu tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içerisinde açacağı iptal davasında "böyle bir borcu olmadığı" nedenine dayanabilir. Kamu borçlusunun bu davada hukuken ve maddeten böyle bir borcu olmadığını kanıtlayarak ödeme emrini iptal ettirmesi mümkündür. Bu bağlamda 6183 sayılı Kanunun 79. maddesi hükmünde öngörüldüğü üzere yasal sürede itiraz edilmemesi nedeniyle haciz bildirisinin kesinleşerek hacze konu borcun 3. şahıs zimmetinde sayılması takip hukuku alanında bir kesinleşme olup bu durumun; özellikle 6183 sayılı Kanunda icra iflas Kanununun 72. maddesine muadil bir hüküm bulunmadığı, menfi tespit davası açılmasına yasaca cevaz verilmediği olgusu gözetildiğinde; ödeme emrine itiraz kapsamında iş Mahkemesinde açılacak bir davada 3. şahsın maddi hukuk anlamında borçlu olmadığını kanıtlamasına yasal engel teşkil etmeyeceği söz götürmez. Hal böyle olunca 3. şahsın 6183 sayılı Kanunun 58. maddesi hükmüne göre Kurum aleyhine açacağı ödeme emrinin iptali davasında Kurum borçlusuna karşı borçlu olmadığını ya da malın yed'inde bulunmadığını iddia ve ispat etmesi mümkündür.
Ne var ki, Sosyal Sigortalar Kurumunca kamu borçlusuna tebliğ edilen ödeme emrinin aynı Kanunun 55. maddesinde öngörülen tüm bilgileri içermesi gerekir. Aksi halde Kurumca düzenlenmiş belgenin hukuki nitelikçe ödeme emri olarak kabul edilemeyeceği açıktır.
Somut olayda; Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından, 6183 sayılı Kanunun 79. maddesi gereğince süresinde itiraz edilmemesi nedeniyle zimmetinde sayılan borcun ödenmesi hususu davacı 3. şahsa 4.10.2001 tarihli yazı ile bildirilmiş ise de, söz konusu yazı aynı Kanunun 55. maddesinde belirtilen bilgileri içermediğinden hukuki nitelikçe "ödeme emri" vasfını taşımamaktadır.
Bu bağlamda davacı 3. kişi yönünden haciz ihbarnamesi kesinleşerek hacze konu borç zimmetinde sayılmışsa da; cebren tahsil yöntemlerinin ilk aşamasını teşkil eden ödeme emri düzenlenerek tebliğ edilmediğinden giderek ödeme emri tebliğ edilmedikçe haciz ve diğer cebren tahsil yollarına başvurulamayacağından; davacı 3. kişi hakkında bu borçtan dolayı Sosyal Sigortalar Kurumunca 6183 sayılı Kanun hükümleri kapsamında tahsile başlandığından söz edilemez. Hal böyle olunca davacı 3. kişinin Kuruma karşı borçlu olmadığını mahkemede açacağı bir menfi tespit davası ile ispat etmesinde hukuki yararı bulunduğu açıktır. Ne var ki, davacı 3. kişi, iş bu menfi tespit davasının açılmasından sonra anılan Kanunun 79. maddesine göre zimmetinde sayılan borcun bir kısmını ferileri ile birlikte Kuruma ödemiş ve davasını tamamen ıslah edip talep sonucunu değiştirerek istirdat dava'sına dönüştürmüştür. Bu yönde; menfi tespit davasına artık istirdat davası olarak devam edilerek, davacı 3. kişide Kurum borçlusu işverenin alacağı olup olmadığı gereğince ve yöntemince araştırılıp irdelenmelidir.
Mahkemece açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeden eksik araştırma, inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 7.5.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.