 |
T.C.
YARGITAY
10.Hukuk Dairesi
Esas Karar
2002/9398 2003/1592
YARGITAY İLAMI
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Davacı, fuzulen ödenen toplam 8.253.394.413 lira yaşlılık aylığının, asıl alacağa davanın açılış tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde davanın atiye bırakılmasına karar vermiştir.
Hükmün, davacı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Davanın yasal dayanağı usül hukukuna ilişkin olup, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 425. maddesi gereğince, davacı davayı "atiye bırakmış" ise davalı vekilinin hazır olmadığı oturumdan davalı yararına avukatlık parası yargılama giderlerine hükmolunup olunamayacağı noktasındadır.
Hemen ifade etmek gerekirse Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 409. maddesi hükümleri ayakta almasına karşın aynı Kanunun 425. maddesi ile, davanın takib edilmemesine dair başka bir düzenlemeye gidilmesi, 409. madde ile 425. madde hükümlerinin biribirlerinden farklı usul hükümlerini içerdiğini gösterir.
Öte yandan davadan feragat ve davayı kabul anılan yasanın 91. maddesinde hükme bağlanmış olması nedeniyle 425. maddeyle getirilen hüküm davadan feragat anlamını taşımadığı, davayı atiye bırakan davacının davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gereken tarihe kadar eldeki davayı takib edebileceği mümkün olabildiği gibi, davalı da davanın atiye bırakılmasına muvafaakat etmediği taktirde davanın atiye bırakılmasına karar verilemez ve giderek yargılamaya devam olunması gerekir.Ne ki somut olayda, davacı vekili davanın atiye bırakılmasına karar verilmesini istemiş, mahkemece davanın atiye bırakma talebine diyeceklerini duruşmanın atılı bulunduğu 19.07.2002 tarihine kadar bildirmesi için davalı vekiline tebligat yapılmasına karar verilmiş, davalı vekili ise, verilen süre geçmeden önce başka bir mahkeme aracılığı ile davanın atiye bırakılmasına izin vermediğine ilişkin dilekçe göndermiş ise de bu dilekçe yargılamanın bitirildiği 19.07.2002 tarihinden üç gün sonra 22.07.2002 tarihinde mahkemeye gelmiştir.
Belirtmeliyiz ki davalı vekili, verilen süre içinde başka bir mahkemenin aracılığı ile atiye bırakma talebine izin vermediğine ilişkin iradesini açıkça ortaya koymuş bulunmaktadır.Kaldı ki bu iradenin, mahkemece verilen süreden sonra mahkemeye ulaştığı, dolayısıyla davacının atiye bırakma istemini kabul etmiş sayıldığı sonucuna varılsa bile davalının davayı takip etme hakkı mevcut olduğundan ve dilekçesinin davayı takip etme niteliğini taşıması nedeniyle taraflara çağrı kağıdı gönderilerek yargılamaya devam olunmalıdır.
Mahkemece davadan feragat edilmiş gibi davalı yararına 635203664 TL nisbi avukatlık parasına hükmolunduğu görülmektedir.Oysa yukarıda değinildiği gibi davacı davadan feragat etmemiştir.O nedenle davadan feragat edilmiş gibi müddeabih üzerinden davalı yararına tam vekalet ücretine hükmedilmiş bulunması isabetsizdir.Öte yandan vekalet ücretinin Avukatlık Ücret Tarifesine göre hükmedilebileceği Avukatlık Kanununun buyurucu nitelikteki hükümlerindendir.Oysa Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde davanın açılmamış sayılacağına karar verilmesi halinde ne miktar avukatlık parasına hükmolunacağı açıkça düzenlendiği halde, davanın atiye bırakılmasına karar verilmiş olursa ne miktar vekalet ücreti verileceğine ilişkin bir hüküm mevcut değildir.Bu nedenle de temyize konu karar hatalıdır.
Anılan 425. madde hükmünün hangi hallerde uygulanabileceği meselesine gelince; davacı, atiye bırakma beyanını imzalar ve kural olarak davalı taraf hazır bulunur ve atiye bırakma istemini kabul ederse davalı yararına avukatlık parası ile yargılama giderlerine hükmedilebilir.
Hemen söylemek gerekirse uygulamada sözü edilen 425. madde hükmünü pek az uygulanmaktadır.Bu haliyle de anılan madde ölü doğmuş bir madde gibidir.
Mahkemece açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmiş olması usule ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 04/03/2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.