 |
T.C.
YARGITAY
10.Hukuk Dairesi
E. 2002/4058
K. 2002/4420
T. 20.05.2002
YARGITAY İLAMI
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Davacı,öldürülen sigortalının haksahiplerine yapılan harcamalar üzerine uğranılan Kurum zararının rücuan ödetilmesini istemiştir.
Mahkeme,ilamında belirtildiği şekilde isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hükmün, taraflar Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı Bağ-Kur Genel Müdürlüğünün temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davalı A.A. Bağ-Kur sigortalısı olan kocası H.A'u 13.07.1996 tarihinde öldürmek suçundan Türk Ceza Kanununun 449/1,51/2 ve 59.maddeleri uyarınca 12 yıl 6 ay ağır hapis cezası ile cezalandırıldığı Yargıtayca onanarak kesinleşen Tavşanlı Ağır Ceza Mahkemesinin 18.10.1996 gün ve 1996/53-53 sayılı dava dosyasından açıkça anlaşılmaktadır.
Dava;ölen sigortalı ile davalının müşterek çocuklarına bağlanan ilk peşin değerli gelirlerin rücuan ödetilmesi istemine ilişkin olup,davanın yasal dayanağını teşkil eden 1479 Sayılı Kanunun 63.maddesi uyarınca Kurumca yapılan yardımların ilk peşin
değerinin üçüncü kişilerden rücuan istenilmesi mümkündür. Doğru bir sonuca ulaşılabilmesi için öncelikle "üçüncü kişi" kavramının hukuksal niteliğinin açıklığa kavuşturulması gerekir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.05.1997 gün ve 1997/10-193-451 sayılı kararında da açıkça belirtildiği gibi devlet adına sosyal güvenlik yasalarını uygulamakla yükümlü Bağ-Kur birinci kişi,sigortalı ve haksahipleri ikinci kişi, bunların dışında kalan ve suç sayılır hareketi ile kanunda sayılan yardımların yapılmasına sebebiyet veren kişiler üçüncü kişi konumundadır. Zira sigortalılar,sosyal risklere karşı Kurumdan yardım görmek için prim ödemektedirler.Öte yandan primler hem sigortalı hem de haksahipleri adına ödenmekte olup,rücuan tazminata ilişkin uyuşmazlıkların Medeni Kanun ve özellikle miras hukuku kurallarıyla çözülmesi mümkün değildir. Dolayısıyla mirastan yoksunluk koşullarını içeren ve sigortalının öldürüldüğü 13.07.1996 tarihinde yürürlükte bulunan 743 Sayılı Türk Medeni Kanununun 520 ve 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 Sayılı Yeni Türk Medeni Kanununun 578.maddesinin somut olayda uygulama yeri yoktur.Zira 1479 Sayılı Bağ-Kur Kanununda "mirasçı" değil haksahibi kavramı sözkonusu edildiğinden Bağ-Kur sigortalısı olan kocasını öldüren davalı kadının üçüncü kişi sayılması düşünülemez. Açıklanan nedenlerle davanın reddi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA,temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 20.05.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.