 |
T.C.
YARGITAY
10.Hukuk Dairesi
Esas Karar
2002/10382 2003/476
YARGITAY İLAMI
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Davacı, icra takibine yapılan itirazın iptali ile takibin devamına ve %40 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davacı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Suna Memlük tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava 24.09.1999 tarihinde meydana gelen trafik kazasında yaralanan Kurum sigortalısı için yapılan tedavi giderleri ile geçici iş göremezlik ödeneğinin fer'ileri ile birlikte tahsili için zararlandırıcı sigorta olayına karışan aracı sigortalayan davalı sigorta şirketi aleyhine girişilen icra takibine vaki itirazın iptali ile takibin devamı istemine ilişkindir.
Zorunlu mali sorumluluk sigortası; motorlu araç işleteninin bu aracın işletilmesinden dolayı Karayolları Trafik Kanunu ve genel hükümlere göre oluşan hukuki sorumluluğunu sigorta poliçesinde yazılı azami limite kadar; isteğe bağlı mali sorumluluk sigortası ise bu sorumluluğu; zorunlu mali sorumluluk sigortası limiti dışında kalan ve sigorta poliçesinde yazılı azami limite kadar güvence altına almakta olup; her iki sigorta türünde de poliçede yazılı sorumluluk limitine asıl alacaklar dahil olup, fer'ileri bu sınırlama dışındadır.
Somut olayda da; aynı sigorta olayında; sigortalı tarafından kendisinin yaptığı tedavi giderlerine ilişkin olarak davalı sigorta şirketi aleyhine yürütülen icra takibi üzerine sigorta şirketince ödenen 2.795.000.000 liranın 2.128.836.989 lirasının asıl alacağa kalanının yasal faiz ile takip masraflarına ilişkin olması itibariyle; poliçede yazılı sorumluluk limitinden kalanın; iş bu ödenen asıl alacak miktarı esas alınarak belirlenmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile aksinin kabulü;
Davalı Sosyal Sigortalar Kurumunun, davalı sigorta şirketine; Kurum zararının ödetilmesi yönünde, gerekli belgeler de eklenmek suretiyle yöntemince yapılmış bir başvurusunun bulunmaması nedeniyle icra takip tarihinin temerrüt tarihi olarak kabulü ile buna göre yasal faize hükmedilmesi gerekirken bu konuda olumlu olumsuz yönde bir karar verilmemesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, Başkan Resul Aslanköylü'nün muhalefetine karşı; Üye Coşkun Erbaş, M.Zafer Erdoğan, Süleyman Caner ve Neslihan Sever'in oylarıyla ve oyçokluğuyla 30.01.2003 gününde karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davada sigortalıya hastalık sigortası kolundan yapılan sağlık yardımlarının davalı sigorta şirketinden tahsiline karar verilmesi istenmiş olup, davanın yasal dayanağı 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 39.maddesidir.
Anılan maddenin başlığı "üçüncü kişinin sorumluluğu" deyimini içermektedir. Hal böyle olunca, bu maddeye göre Kuruma karşı sorumlu olan kişi üçüncü kişidir. 3. kişinin sorumlu tutulabilmesi için kasdı veya suç sayılır hareketinin gerçekleşmesi gerekir.
Somut olayda sigortalı, sürücünün kullandığı aracın çarpması sonucu zararlandırıcı sigorta olayına maruz kalmış ve yaralanmıştır. Sürücünün Kuruma karşı üçüncü kişi konumunda ve kazanın meydana gelmesinde yüzde yüz kusurlu bulunduğu, davalı sigorta şirketinin de sürücünün kullandığı aracı zorunlu mali mesuliyet sigortası ile sigortaladığı tartışmasızdır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık Kurumun, sigortalının halefi olup olmadığı,sigortalıya hastalık sigortası kolundan yapılan yardımların Kurumca Sosyal Sigortalar Kanunu madde 39 çerçevesinde davalı sigorta şirketinden istenebilip istenemeyeceği noktasındadır.
Hemen ifade etmek gerekirse öğretinin baskın görüşüne göre, bir hakkın halefiyet ilkesine dayandığının kabul edilebilmesi için yasalarda açık bir hükmün bulunması şarttır. Ayrıca halefiyete ilişkin hükümler istisnai hükümler olup genişletici yoruma tabi tutulamaz. Oysa ne 39.maddede ne de Sosyal Sigortalar Kanununun diğer maddelerinde Kurumun rücu hakkının halefiyet ilkesine dayandığına ilişkin bir hüküm mevcuttur. Hal böyle olunca Kurum, sigortalının halefi sıfatıyla sigorta şirketinden herhangi bir talepte bulunamaz.
Öbür yandan Kurumun, sigortalının halefi olduğu kabul edilse bile somut olayda sözü edilen 39.maddede öngörülen koşullar sigorta şirketi açısından gerçekleşmemiş olduğundan davalı sigorta şirketi Kuruma karşı yine sorumlu tutulamaz. Zira davalı sigorta şirketinin, zararlandırıcı sosyal sigorta olayının oluşmasında kasdı veya suç sayılır hareketi iddia ve ispat edilmediğinden 39.maddede öngörülen koşulların oluşmadığı açık seçik ortadadır. Kaldı ki sigortalının, sigorta şirketi hakkındaki talep hakkının yasal ve hukuksal dayanağı ne 39. ne de
Borçlar Kanununun 41 ve ardından gelen maddeleridir. Talebin yasal dayanağı Karayolları Trafik Kanunu olup sigortalı, sigorta şirketiyle araç maliki arasında yapılan sigorta akdi çerçevesinde talepte bulunabilir.
Açıklanan bu nedenlerle davalı sigorta şirketinin sorumlu tutulmasına ilişkin yerel mahkeme kararının bu nedenlerle bozulması gerektiği görüşündeyim.Sayın çoğunluğun Bozma kararında gösterilen gerekçe-ye katılamıyorum.Davalı sigorta şirketi hakkındaki davanın reddine karar verilmesi gerektiği görüşündeyim.