 |
T.C
YARGITAY
10.Hukuk Dairesi
Esas Karar
2001/6249 2001/6121
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
YARGITAY KARARI
Davacı, iş kazasında ölen sigortalı işçinin hak sahiplerine yapılan harcamalar üzerine uğranılan Kurum zararının rücuan ödetilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteği hüküm altına almıştır.
Hükmün, davalı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Davada 30.07.1986 tarihinde meydana gelen trafik iş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerinin gelirlerinde meydana gelen artışın 506 Sayılı Kanun madde 9,10 kapsamında davalı işverenden rücuan tahsili istenmiştir.
Davacı Kurum tarafından işveren aleyhine açılıp kesinleşen önceki rücu davasında ise; Sosyal Sigortalar Kanununun 9 ve
10. maddeleri yanında 26/1. maddesine de dayanılmış; mahkemece yasal dayanak öngörülmeksizin zamanaşımı süresinin geçtiğinden bahisle dava reddedilmiş; Dairemizin gerekçeli onama kararında "halefiyet esasına dayanan bu tür davalarda Kurumun rucu hakkının işveren veya 3. kişinin kusurunun varlığını gerektirdiği, somut olayda işverenin kusurlu bulunmadığı, bu davanın 10 yıllık zamanaşımına tabi olup zaman aşımına uğramadığı ancak davalıya kusur izafe edilmemesi" nedeniyle sonucu itibariyle doğru olan hükmün onandığı öngörülmüş Kurumun 9 ve 10. maddelerine yönelik temyiz itirazları ise reddedilmemiştir. Hal böyle olunca önceki rücu davasında irdelem sadece 506 Sayılı Kanunun 26/1 maddesi kapsamında yapılıp bu yönde kesin yargı durumu oluşmuş ise de;
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu madde 237, I. Kapsamında kesin hüküm ancak mevzuunu teşkil eden husus hakkında muteber olduğundan bu anlamda ilk rücu davasında aynı Kanunun 9 ve 10. maddesinde öngörülen yasal koşulların gerek mahalli mahkeme kararında gerekse Dairemizin gerekçeli onama kararında irdelenmemesi bir başka anlatımla Kurumun bu yöndeki talep sonucu hakkında olumlu olumsuz yönde bir karar verilmemiş olması nedeniyle bu hususta kesin yargı ve kesin delil durumu oluşmamıştır.
Kaldıki, maddi anlamda kesin hükmün varlığından sözedilebilmesi için, eski dava ile yeni davanın tarafları yanında dava sebeplerinin ve müddeabihlerininde aynı olması gerekir. Somut olayda ise; her iki davanın tarafları ve dava sebepleri aynı olsa bile müddeabihlerinin farklı olması nedeniyle ilk rücu davasında alınmış hükmün kesin yargı hükümleri çevresinde hak sahiplerine kurumca bağlanan gelirlerdeki artışların tahsiline ilişkin iş bu rücu davasında bağlayıcılığından bahsedilemez.
Bu durumda mahkemece yapılacak iş; 506 Sayılı Kanunun 9 ve 10. maddesinin sigorta olayının vuku tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 4447 sayılı kanunla yapılan değişiklikten önceki hükmüne göre yasal koşulların varlığını gereğince araştırıp irdeleyerek sonucuna göre hüküm kurulmasından ibarettir.
Açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeden eksik araştırma ve inceleme ile yazılı biçimde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, fazla alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, Üye M.Zafer Erdoğan'ın ve Süleyman Caner'in muhalefetlerine karşı; Başkan Resul Aslanköylü, Üye Coşkun Erbaş ve Neslihan Sever'in oylarıyla ve oyçokluğuyla 25.09.2001 gününde karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dava;30.07.1986 tarihinde meydana gelen trafik-iş kazası sonucu vefat eden sigortalı işçi Ayhan Armaneri'nin haksahiplerinin gelirlerinde; kanun,kararname ve katsayı değişikliği nedeniyle yapılan artışlar üzerine uğranılan 6.000.000 lira Kurum zararının 506 Sayılı Kanunun 10.maddesi uyarınca rücuan ödetilmesi istemine ilişkin olup, anılan yasa maddesine dayanılarak açılan ilk rücu davasının 26.madde çerçevesinde yapılan inceleme sonucunda davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair kararın;davacı Kurum vekilinin, davalının sorumluluğunun 10.maddeye dayandığı şeklindeki açık temyizi üzerine yapılan inceleme sonucu verilen 24.06.1993 gün ve 1118-7593 sayılı Dairemiz kararında "kusurun tamamının sigortalıda olduğunun ve davalının herhangi bir kusurunun bulunmadığının haksahibi dosyasında kesinleştiği, ancak davanın niteliği itibariyle on yıllık zamanaşımına tabi olup davanın zamanaşımına uğramadığı halde zamanaşımı nedeniyle reddinin isabetsiz olduğu belirtildikten sonra davalıya kusur izafe edilemediğinden sonucu itibariyle doğru bulunan kararın onanmasına karar verilmiş olmasına göre iş bu davada davalı işveren yönünden 506 Sayılı Kanunun 10.maddesi uyarınca sorumlu tutulmama şeklinde usuli kazanılmış hak durumunun oluşmuş olmasına göre yerel mahkeme kararının;davanın reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek davanın kabulüne karar verilmiş olması isabetsizliğinden bozulması gerekirken sayın çoğunluğun 10.madde koşullarının araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi şeklindeki bozma düşüncelerine katılamıyoruz.