 |
T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
E: 2001/1039
K: 2001/2081
T: 22.3.2001
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- ÖLÜM AYLIĞI BAĞLAYACAK KURUM
- (Farklı Kurumlarda Çalışılması Durumunda)
ÖZET: Farklı kurumlarda çalışılmış olması durumunda ölüm aylığının sigortalının son olarak tabi olduğu kurumca bağlanması gerekir.
Yargıtay, Sosyal Sigortalar Kurumundan aylık almasının
Bağ-Kur'a nazaran daha avantajlı olduğunu düşünerek, Sosyal Sigortalar Kurumundaki hizmetlerin birleştirme olmaksızın tek başına ölüm aylığı bağlanmasına yettiği taktirde, sigortalının tabi olduğu kuruluş Bağ-Kur olsa bile, Sosyal Sigortalar Kurumundan ölüm aylığı bağlanabileceğine dair karar vermiş ve bu görüşünü sürdürmekte ise de; Sosyal Sigortalar Kurumundan ölüm aylığı bağlanmaması üzerine serbest iradesi ile Bağ-Kur'a başvurup ölüm aylığı alan davacının aradan beş yıl gibi uzun bir süre geçtikten sonra, Yargıtay görüş değiştirdi diye Sosyal Sigortalar Kurumundan ölüm aylığı bağlanmasını istemesi doğru değildir.
(2829 s. HBK. m. 8)
Davacı, 6.5.1993 tarihinden itibaren Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından ölüm aylığı bağlanması gerektiğinin tespitine, aksi işlemlerin iptaline, birikmiş aylıklardan şimdilik 1.000.000 liranın yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, hem Bağ-Kur Kanununa hem de Sosyal Sigortalar Kurumu'na tabi çalışmaları bulunan sigortalının ölümü üzerine davacı hak sahiplerine ölüm aylığının hangi Kurumca bağlanacağı sorunudur.
Ölen sigortalının Sosyal Sigortalar Kurumu'ndaki çalışmalarının tek başına davacıya ölüm aylığı bağlanmasına yettiği, ancak Bağ-Kur sigortalısı iken öldüğü, ölüm aylığı bağlanması için davacının Sosyal Sigortalar Kurumu'na yaptığı başvurusunun reddedildiği, bundan sonra Bağ-Kur'a başvurduğu ve kendisine Bağ-Kur'ca ölüm aylığı bağlandığı, iş bu dava ile Bağ-Kur'ca bağlanan aylığın iptali ile Sosyal Sigortalar Kurumu'ndan ölüm aylığı bağlanmasını istediği görülmektedir. 2829 sayılı Yasanın 8. maddesinin son fıkrasına göre ölüm aylığının sigortalının son olarak tabi olduğu Kurumca bağlanması gerekmektedir. Bu hüküm, başka bir yoruma yer vermeyecek biçimde açık ise de Yargıtay, Sosyal Sigortalar Kurumu'ndan aylık almasının Bağ-Kur'a nazaran daha avantajlı olduğunu düşünerek Sosyal Sigortalar Kurumu'ndaki hizmetlerin birleştirme olmaksızın tek başına ölüm aylığı bağlanmasına yettiği takdirde sigortalının tabi olduğu kuruluş Bağ-Kur olsa bile Sosyal Sigortalar Kurumu'ndan ölüm aylığı bağlanabileceğine karar vermiş olup Dairemiz halen bu görüşü sürdürmektedir. Ne var ki davacı, Sosyal Sigortalar Kurumu'nun ölüm aylığı bağlanmaması üzerine serbest iradesiyle Bağ-Kur'a başvurmuş ve kendisine buradan ölüm aylığı bağlanmıştır. Aradan beş yıl gibi uzun bir süre geçtikten sonra Yargıtay görüş değiştirdi diye Sosyal Sigortalar Kurumu'ndan ölüm aylığı bağlanmasını isteyemez. Zira değişik sosyal güvenlik kuruluşlarındaki hizmetler birleştirilerek bunlardan birisi tarafından aylık bağlanmış ve o kuruluşça aylık bağlanması yasaya uygunsa artık bu işlemin iptali yönüne gidilemez. Kaldı ki oluşan yasal statünün bozulması hukuki kargaşaya neden olur.
Gerek karar yerinde gerekse burada açıklanan nedenlerle davacının tüm temyiz itirazlarının reddi ile usule ye kanuna uygun olan hükmün (ONANMASINA), temyiz harcının temyiz eden davacıya yükletilmesine, Üye Coşkun Erbaş ve Neslihan Sever'in muhalefetlerine karşı; Başkan Resul Aslanköylü, Üye M. Zafer Erdoğan ve Süleyman Caner'in oylarıyla ve oyçokluğuyla 22.3.2001 gününde karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna tabi hizmetleri toplamının o kurumdan tek başına aylık bağlamaya yeterli bulunması halinde 2829 sayılı Yasanın uygulanması suretiyle diğer sosyal güvenlik kuruluşlarında geçen hizmetlerin birleştirilmesi yoluna gidilmesine gerek bulunmadığı sigortalıya ilgili kurumca aylık bağlanması esası Yargıtayın ve giderek Dairemizin istikrar bulmuş görüşlerindendir.
Bilindiği gibi 2829 sayılı Yasanın asıl amacı diğer sosyal güvenlik kuruluşlarındaki hizmetin başlı başına malûllük, yaşlılık ve ölüm hadiselerine dayalı olarak aylık bağlanmasına yeterli bulunmaması sebebiyle sigortalı veya hak sahiplerinin mağduriyetlerinin önlenmesine, bu cümleden olarak sigortalıya aylık bağlanmasını ve geleceğini güvence altına almaya matuftur.
Hal böyle olunca 2829 sayılı Yasanın 8. maddesinin müşahhas olayda uygulama yeri yoktur. Zira davacının murisinin davalı Kurum nezdindeki hizmetleri toplamı bu kurumca aylık bağlama koşullarını taşımakta olduğu tartışmasızdır. Bu nedene dayalı olarak davacı taraf öncelikle davalı kuruma başvurmak suretiyle kendisine ölüm aylığı bağlanmasını talep etmişse de Kurum edimini yerine getirmeyerek 2829 sayılı Yasanın 8. maddesini ileri sürmek suretiyle davacının aylık bağlama istemini kabul etmeyerek murisinin son 7 yıllık hizmetinin Bağ-Kur kapsamında geçtiğinden bahisle aylığın Bağ-Kur tarafından bağlanması gereğine işaret ederek davacıyı yanıltmış olduğu da çekişmesizdir.
Davacının kıtı kıtına geçindiği ve başkaca geçim kaynağının bulunmadığı da bir gerçektir. Ülkemiz koşullarında davaların sonucunun uzun zaman periyodu içerisinde elde edilebildiği gerçeği de gözönünds bulundurulduğunda, hali zarurette bulunan davacının davalı kurumca aylık bağlama talebinin reddine dair kararına karşı bu karar-aleyhine o tarihte yargı yoluna başvurmayarak Bağ-Kur tarafından anılan 2829 sayılı Yasaya dayalı olarak bağlanan aylığı serbest iradesiyle kabul ettiği varsayılamaz.
Kaldı ki sosyal güvenlik temel insan hakları cümlesinden olarak Anayasamızın 60. maddesiyle de güvence altına alınmış olmakla vazgeçilemez ve feragat edilemez nitelikte kamusal bir hak statüsü de kazanmıştır. Sosyal güvenliğin vazgeçilemez ve feragat edilmez kamusal haklar arasına alınmış olması karşısında, artık seçimlik hak da söz konusu olamaz.
Bu bağlamda davacının 2928 sayılı Yasaya göre hizmet birleştirmesini kabul ettiği ve 5 yıldan beride 2926 sayılı Yasa kapsamında bağlanmış olan aylığı almaya razı olduğu vs. gibi mevcut statükonun korunmasına ilişkin düşüncelerinde yasal dayanaktan yoksun bulunduğunda kuşku yoktur.
Şu hale göre 2926 sayılı Yasa kapsamında davacıya bağlanan aylığın iptali ile
(davacının murisinin Sosyal Sigortalar Kurumunda geçen hizmetlerinin tek başına davalı Kurumdan aylık bağlanmasına ilişkin yeterli koşulları taşımakta olması ve davacının da buna dayalı olarak bidayette bu konuda davalı kuruma aylık bağlanması için başvurmuş olması karşısında artık 2829 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanmasına gerek duyulmaksızın) sözü edilen 506 sayılı Yasa kapsamında davacıya ölüm aylığı bağlanmasında yasal bir engel bulunmadığı açıkça ortadadır.
Ancak belirtelim ki davalı tarafça zamanaşımı defi öne sürüldüğüne göre herhalde mevcut sigorta kolunda hakedilen aylıklar yönünden 506 sayılı Yasasının 99. maddesi hükmününde gözönünde bulundurulması gereği yadsınamaz.
Açıklanan nedenlerle kararın bozulması düşüncesinde olduğumdan sayın çoğunluğun onama kararma katılmıyorum.
Coşkun Erbaş Üye
KARŞI OY YAZISI
2829 sayılı "Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanun"un amacı; Sosyal Güvenlik kurumlarındaki hizmeti müstakilen malullük, yaşlılık, ölüm sigorta kollarından tahsise yeterli olmayan sigortalı ya da hak sahiplerine aylık bağlanmasını sağlamak, değişik Kurumlardaki hizmetlerin ziyan olmasını ve bu suretle sigortalı yada hak sahiplerinin Sosyal Güvenlikten yoksun bırakılmalarını önlemektedir.
Anılan Kanun'un amaçsal yorumunun doğal sonucu ise; sigortalının herhangi bir Sosyal Güvenlik Kurumuna tabi hizmetinin, 2829 sayılı Kanun hükümleri gözetilmese dahi sigortalı yada hak sahiplerine malûllük, yaşlılık veya ölüm aylığı tahsisi için yeterli bulunması ve bu aylığın sigortalı ya da hak sahiplerinin hizmet birleştirmesi yoluyla hak kazanacağı aylık seviyesi ile koruma altına aldığı sosyal riskler yönünden lehe olması halinde, artık anılan yasa hükümlerinin ve bu kapsamda 8. madde Hükmünün uygulanma olasılığının bulunmamasıdır.
Somut olayda da; davacı murisi sigortalının 2926 sayılı Kanun kapsamında Tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğu 01.01.1993 tarihi itibariyle, 506 sayılı Kanun kapsamında ölüm aylığı tahsisi için aynı Kanunun 66/c maddesinde öngörülen sigortalılık süresi ve prim ödeme gün sayısına ilişkin yasal koşuların gerçekleştiği, bu bağlamda davacı hak sahibinin kazınılmış hakkının doğduğu açıktır.
Her ne kadar, davacı hak sahibinin Sosyal Sigortalar Kurumuna yönelik ölüm aylığı talebinin 2829 sayılı Kanun'un 8. maddesinden bahisle reddedilmesi üzerine davacıya anılan maddenin son fıkrası hükmü gözetilerek, hizmet sürelerinin sonuncusunun tabi olduğu Kurum olan
Bağ-Kur tarafından 2926 sayılı Kanun'a göre ölüm aylığı bağlanmış ve beş yıla yakın süre bu ölüm aylığı ödemeleri hak sahibince itirazsız kabul edilmiş ve bidayete Sosyal Sigortalar Kurumundan ölüm aylığı tahsisi gerektiği konusunda yargı yoluna gidilmemişse de; BU OLGULAR; Sosyal Güvenlik Hakkının, Anayasamızın 60. maddesinde ifadesini bulan ve Anayasal teminat altındaki kamusal hak statüsünde temel insan haklarından bulunması itibariyle Sosyal güvenlik hakkından vazgeçme ve feragatin caiz bulunmaması; Sosyal Güvenlik Hukukunun kamusal niteliği itibariyle de, Sosyal güvenlik haklarından yararlanmada seçimlik haktan söz edilemeyeceği gibi anılan Yasanın hiçbir maddesi hükmünde sigortalı yada hak sahibine bu haklardan yararlanmada seçimlik hak tanınmamış bulunması giderek davacının Sosyal Sigortalar Kurumunca aylık bağlama talebinin reddi üzerine sonradan Bağ-Kur'dan 2829 sayılı Kanun'a dayalı olarak tahsis talebinde bulunması ile Bağ-Kur'ca bağlanan aylığı yıllarca itirazsız kabul etmesinin, başkaca bir geliri bulunmayan hak sahibinin itirazı halinde bu aylıkdan da mahrum kalarak zaruret haline düşeceği kaygısından kaynaklanması nedenleriyle; davacının Bağ-Kur'ca bağlanan aylığı serbest iradesiyle kabul ettiği, bu yönde yasal statükonun oluştuğu sonucunu, doğuramayacağı gibi, davacıya bidayette 2926 sayılı Kanun'a göre bağlanan aylığın iptali ile 2829 sayılı Kanun hükümleri gözetilmeksizin 506 sayılı Kanun kapsamında ölüm aylığı bağlanmasına engel teşkil etmeyeceğide söz götürmez.
Ne varki, 506 sayılı Kanunun 99. maddesi hükmünde, ölüm sigortası kolundan hak kazanılan aylıklar bakımından öngörülen zamanaşımı süresi de def-i olarak ileri sürülmesi itibariyle göz önünde tutulmalıdır.
Sonuç olarak, davacının Sosyal Sigortalar Kurumundan ölüm aylığı bağlanması talebinin reddine ilişkin Mahkeme kararını yukarıda belirtilen nedenlerle yerinde görmediğimden sayın çoğunluğun onama yönündeki kararına katılamamaktayım.
Neslihan SEVER Üye