Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
E: 2000/8477
K: 2001/39
T::22.1.2001

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
  • ÇALIŞMA SÜRESİNİN TESPİTİ
Karar Özeti: Yabancı uyruklu davacının Ş.... E.... Hastanesinde fahri asistan olarak çalışması, ücret almasa dahi, aralarındaki ilişkinin hizmet akti niteliğini ortadan kaldırmaz.
Davacının 2527 sayılı Kanun kapsamında bulunup bulunmadığı araştırılmalı, bulunması halinde Yasanın yürürlüğe girdiği 29.9.1981 tarihinden itibaren 506 sayılı Kanuna tabi sigortalı olduğu kabul edilmelidir.
(506 s. SSK. m. 79)
(2527 s. Türk Soylu Yabancıların Türkiye'de Meslek ve Sanatları Serbestçe Yapabilmelerine, Kamu, Özel veya İşyerlerinde Çalıştırabilmelerine İlişkin Kanun m,5)
 
Davacı, davalılardan Ş... E... Hastanesi Başhekimliğinde çalıştığı sürelerin tescili ile kıdem derecesinin yükseltilmesi ve şimdilik 3.000.000. lira tazminata hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar vermiştir. Hüküm, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 75. maddesi hükmüne göre bir davada dayanılan maddi vakaları açıklamak taraflara, bu maddi vakaları nitelendirmek, uygulanacak yasa maddelerini bulup, saptamak ve doğru olarak yorumlayıp uygulamak hakimin görevidir.
Somut olayda da, dava dilekçesindeki maddi olgular nitelendirildiğinde dava hukuki nitelikçe 1979 ile 1983 tarihleri arasında Ş... E... Hastanesi işyerinde hizmet akdine dayalı olarak geçen ancak diğer davalı Kuruma bildirilmediği iddia olunan çalışma süresinin tespitine ilişkin olup yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79/8. maddesidir.
Davacı, Ş... E... Hastanesinde Kıbrıs uyruklu fahri asistan olarak çalıştığını iddia edilmektedir.
506 sayılı Kanunun 2. maddesi hükmüne göre bir hizmet akdine dayanılarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılanlar bu Kanuna göre sigortalı sayılırlar. Anılan Kanun kapsamında sigortalı olmak için 506 sayılı Kanunun 3/l-B ve 78/2. maddeleri gözetildiğinde ücretin nakit olarak ödenmesi koşul olmadığı açıktır. Bir başka ifade ile ücretin nakit (=para) olarak ödenmesi mümkün olduğu gibi aynı yardım olarak yerine getirmesi de asıldır.
Somut olayda da, davalı ile işveren arasındaki çalışma ilişkisinde, hizmet akdinin yasal koşullarından bulunan "zaman" ve "bağımlılık" unsurları mevcuttur. Davacının hastanede fahri asistan olarak çalışması bir başka ifade ile ücret almaması, aralarındaki çalışma ilişkisinin hizmet akdi niteliğini ortadan kaldırmaz. O halde, davacının iş bu hastane işyerinde fahri asistan olarak geçen çalışma ilişkisinin hizmet akdine dayandığı ve ücret ödenmese dahi davacının 506 sayılı Kanun madde 2 kapsamında sigortalı (=506 Sayılı Kanunun 3/II-A maddesi hükmü saklı tutularak) niteliğini haiz bulunduğu açıktır.
Öncelikle 2527 sayılı Türk Soylu Yabancıların Türkiye'de Meslek ve Sanatlarını Serbestçe Yapabilmelerine, Kamu, Özel Kuruluş veya işyerlerinde Çalıştırılabilmelerine ilişkin Kanunun 5. maddesi hükmünde, "bu kanun kapsamına girenlerin çalıştıkları kamu, özel kuruluş veya işyerlerinde uygulanan personel sosyal güvenliğine ilişkin mevzuat hükümlerine tabi olacakları" öngörüldüğünden davacının Türk soylu yabancı sıfatıyla anılan kanun kapsamında bulunması halinde yasanın yürürlüğe girdiği 29.9.1981 tarihinden itibaren 506 sayılı Kanuna tabi sigortalı kabul edilerek tesbit istemi 506 sayılı Kanunun 79/8. hükmü çevresinde değerlendirilmelidir.
2527 sayılı Kanunun 8. madde kapsamında 25.10.1982 tarih 8/5488 nolu Bakanlar Kurulu Kararı ile çıkartılan ve 14.1.1983 tarihinde yürürlüğe giren yönetmeliğin "tabi olacakları Mevzuat" başlığını taşıyan 10. maddesinde, Sosyal güvenliğe ilişkin konularda aynı işlerde çalışan Türk vatandaşlarına uygulanan mevzuat hükümlerine - 506 sayılı Kanunun 3/II-A maddesi hükmü saklı tutularak - tabi olacakları" öngörülmüş ise de iş bu saklı tutmaya ilişkin son fıkranın normlar hiyerarşisine göre yönetmelikler Kanunlara aykırı hüküm içeremeyeceğinden uygulanma niteliği mevcut değildir.
Davacının 2527 sayılı Kanun kapsamında bulunmaması ya da kapsamda olmakla birlikte 29.9.1981 tarihinden önceye ilişkin tespit istemi yönünden; 506 sayılı Kanunun 3/ll-A maddesi hükmüne göre "Malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları, bir işveren emrinde çalışan ve Türk uyruklu olmayan kimselerden Kurumdan yazılı istekte bulunanlar hakkında istek tarihinden sonraki aybaşından başlanarak uygulanacağından, davacı da Kıbrıs uyruklu olup, Türk Vatandaşlığına geçmediği dönemlerde anılan yazılı istek koşulunun varlığı araştırılmalıdır. Bu yönde işe giriş bildirgesinin maddede öngörülen "yazılı istek" kapsamında olduğu olgusu göz önünde tutulmalıdır.
Öte yandan, Türkiye Cumhuriyeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasında bağıtlanan ve onay belgesinin Lefkoşe'de teati edildiği tarihi takip eden aybaşından itibaren yürürlüğe giren 9.3.1987 tarihli Sosyal Güvenlik Sözleşmesinde; her iki ülkeden birinin vatandaşlarının diğer ülkenin sosyal güvenlik mevzuatına göre, o tarafın vatandaşları ile eşit işleme tabi tutulmaları prensibi esas alınarak 4. maddesinde akit tarafların vatandaşlarının, akit taraf mevzuatına göre hak ve yükümlülükler bakımından eşit sayılacağı öngörülmüş ise de, tesbite kamu çalışmalar iş bu Sosyal Güvenlik sözleşmesinin yürürlüğe girmesinden önceki döneme ilişkin bulunduğundan; 506 sayılı Kanunun 3/II-A maddesi hükmü, daha önce yürürlükte bulunan Sosyal Güvenlik Protokolleri çevresinde irdelenmelidir.
Sosyal Sigortalar Kurumu dışındaki davalıların işveren sıfatları bu yönde pasif husumet ehliyetleri ile davacının tesbite konu süredeki çalışmasının fiili olup olmadığı ve 506 sayılı Kanun madde 79/8 de öngörülen hak düşürücü sürenin geçip geçmediği de yöntemince ve gereğince araştırılıp irdelenmelidir.
Mahkemece açıklanan maddi ve hukuki esaslar göz önünde tutulmadan davanın yazılı nedenlerle reddi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 22.1.2001 gününde oybirliğiyle karar verildi.
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Suçlar] Dolandırıcılık mı hukuki ihtilaf mı 
  • 25.04.2024 13:09
  • [Alacak tahsil] Vekalet sözleşmesinde zamanaşımı süresi başlangıcı 
  • 23.04.2024 00:24
  • [Mirasçılık] Abilerim babamı sokağa atıyor. Dedem tapuyu abilerimin üzerine yapmış. 
  • 22.04.2024 06:30
  • [Boşanma davaları] Vasi ataması hk. 
  • 18.04.2024 09:43
  • Beraat sonrası yurtdışı çıkış yasağı kaldırma sorunu 
  • 16.04.2024 15:18


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini