 |
T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
E: 2000/5889
K: 2000/5884
T: 3.10.2000
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- KURUM ZARARININ RÜCUAN TAHSİLİ
- İŞ KAZASI
- İŞVERENİN SORUMLULUĞU
Karar Özeti: Aynı işyerinde ya da ayrı ayrı işverenlerin işyerlerinde değişik zamanlarda meydana gelen iş kazaları sonucunda doğan iş göremezlik dereceleri %10'un altında kalsa bile toplandığında % 10'un üzerine çıkıyorsa sigortalıya gelir bağlanması gerekir. Ancak, işverenler teselsül hükümlerine göre değil, kendi işyerlerine isabet eden meslekte kazanma güç kaybı oranı üzerinden sorumlu tutulurlar.
(506 s. SSK. m. 21)
Davacı, iş kazasında rnalül kalan sigortalı işçi için yapılan harcamalar üzerine uğranılan Kurum zararının rücuan ödetilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteği hüküm altında almıştır.
Hükmün, davacı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Kurum sigortalısı, 23.3.1986 tarihinde davalılardan Binali ve Koray'ın işyerinde iş kazası geçirerek %7,2 (yüzde yedi onda iki) oranında, keza 9.9.1995 yılında davalı Limited Şirketin işyerinde iş kazası geçirerek %4 (yüzde dört) oranında sürekli iş göremezlik durumuna düşmüş ve Kurumca sigortalıya her iki iş kazası sonucu oluşan iş göremezlik dereceleri toplanmak suretiyle Balthazard formülü gereğince %10,91 (yüzde on virgül doksanbir) oranında gelir bağlanmış ve bu gelirlerin peşin değeri davalılardan istenmiştir.
Sigortalının birden ziyade iş kazasına uğraması veya meslek hastalığına tutulması halinde meydana gelen tüm arızaların .bütününün gözönüne alınacağı ve koşullar oluşmuş ise sigortalıya sürekli iş göremezlik geliri bağlanacağı 506 sayılı Yasanın 21. maddesi hükümlerindendir. İş kazası aynı işverenin iş yerinde meydana gelebileceği gibi değişik işverenlerin iş yerlerinde de meydana gelebilir. Ayrı ayrı işverenlerin işyerlerinde değişik zamanlarda meydana gelen iş kazaları sonucundan doğan iş göremezlik dereceleri %10'un altında kalsa bile toplandığında %10 veya üstüne çıkıyorsa sigortalıya gelir bağlanması gerekir. Nitekim somut olayda kurum, sigortalı, iş yerlerinden birisinde %7.2 diğerinde %4 oranında iş göremezlik durumuna düştüğü halde her iki iş göremezlik derecesi toplandığında %10'un üstüne çıktığı için sigortalıya gelir bağlamıştır. Bu gibi hallerde işverenler, kendi işyerlerinde meydana gelen iş kazası sonucu meslekte kazanma gücünün %10'un altında kalması nedeniyle rücu alacağından sorumlu tutulamayacaklarını öne süremezler. Ne var ki kendileri teselsül hükümlerine göre değil kusurları oranında ve kendi işyerlerine isabet eden meslekte kazanma güç kaybı oranı üzerinden sorumlu tutulmaları gerekir. Keza tavan hesabının da ayrı ayrı yapılması icabeder. Başka bir ifadeyle, ilk iş kazasının geçirildiği işyerinin işvereni ile ikinci iş kazasının geçirildiği iş yerinin işvereni ayrı kişilerdir. Bu olgu, daha önce İstanbul 8. İş Mahkemesinde açılıp kesinleşen dava dosyasının incelenmesinden açıkça anlaşılmaktadır.
Öbür yandan birden ziyade iş kazası geçirilmesi halinde iş göremezlik derecesinin Balthazard formülüne göre saptanacağı Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinde öngörülmüş ve hesap şekli yönetmeliğe eklenen listelerde gösterilmiştir. Sözü edilen formül uygulandığında iş göremezlik derecesi, her iki veya daha çok işyerlerinde oluşan iş göremezlik derecelerinin toplamı kadar olmayıp daha azdır. Nitekim bu davada bu hukuksal gerçek Kurumun gelir bağlama kararında açıkça görülmektedir. Hal böyle olunca gerek iç ve gerekse dış tavan hesabı yapılırken Balthazard formülünün her işverene yansıyan oranı saptanmalı, bu saptamaya göre iç ve dış tavan ayrı ayrı belirlendikten sonra iç ve dış tavan aşılmamak suretiyle rücu alacağına hükmolunmalıdır. Ne var ki önceki işverenler Binali ile Koray kendilerine isabet edecek miktardan kuruma karşı teselsül hükümlerine göre sorumlu tutulmalıdırlar. Keza-davalı Limited Şirket ile Nurettin'in de aynı şekilde toplam kusurları üzerinden kendilerine ayrılan iç ve dış tavan miktarlarından müteselsilen sorumlu tutulmaları gerekir.
Davada, açıklanan ilkeler çevresinde araştırma ve inceleme yapılmaksızın karar verilmiş olması usule ve Yasaya aykırı ise de kararı davalıların temyiz etmemiş bulunması ve tesis edilen hükmün davacı Kurumun lehine olması nedeniyle temyiz edenin sıfatına göre bozma sebebi sayılmamıştır.
Açıklanan bu nedenlerle davacının tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün (ONANMASINA), 3.10.2000 gününde oybirliğiyle karar verildi.