 |
T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2000/101
Karar No: 2000/5102
Tarih : 10.07.2000
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Davalı, Kurum işleminin iptali ile borcu olmadığının tesbiti davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi taraflar Avukatlarınca istenilmesi ve davacı Avukatınca da duruşma talep edilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 28.03.2000 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacı adına Avukat Cumhur T... ile karşı taraf adına Avukat Yılmaz A... geldiler. Duruşmaya başlanarak, hazır bulunan Avukatların .sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek bırakılan günde dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı yaşlılık aylığının kesilmesine ve ödenen aylıkların istirdadına ilişkin Kurum işleminin iptaline ve borçlu olmadığının tesbitine karar verilmesini istemiş. Mahkeme ise Kurum işleminin yerinde olduğunu kabul ederek davanın reddine karar vermiştir.
Dosya kapsamına göre davacıya 01.12.1993 itibarıyla yaşlılık aylığının bağlandığı ve daha sonra 21.07.1995 tarihli İşyeri Durum Tesbit Tutanağıyla, davacı sigortalının 01.07.1995 den itibaren lokanta işyerinde çalışmaya başladığının sigorta müfettişince tesbit edildiği ve Kurumun buna dayanarak 01.07.1995 ile 21.07.1995 arasında kalan 21 günlük süre için tahakkuk eden primi resen tahsil ettiği anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 63.maddesidir .Maddenin A bendinde "Bu Kanuna göre yaşlılık aylığı almakta iken sigortalı olarak çalışmaya başlayanların yaşlılık
aylıkları, çalışmaya başladıkları tarihte kesilir." hükmüne yer verilmiştir.
Maddenin açık ifadesi karşısında, yaşlılık aylığı almakta İken sigortalı olarak çalışmaya başlayanların aylıklarının bu çalışma olgusuna dayalı ve onunla sınırlı olarak kesilmesi gerektiğinin kabulü icap eder.
Davacının 01.07.1995 ile 21.07.1995 tarihleri arasında 21 gün süreyle çalıştığı ve Kurumun bu durumu tesbit ederek; primleri resen tahsil ettiği belirgin olduğuna göre fiili çalışma olgusunun bu süre ile sınırlı olduğu konusunda uyuşmazlık sözkonusu değildir. Öte yandan davacının çalıştığı lokantanın 31.12.1996 tarihinde faaliyetine sonverdiği, dosyada mevcut Malmüdürlük yazısından anlaşılmaktadır.
Bu durumda, fiili çalışmanın devam ettiği 21 günlük süre için yaşlılık aylığının kesilmesi gerektiğinden, mahkemenin 21 günlük, süre için davanın reddine, bunun dışında kalan süre yönünden ise maddenin öngördüğü fiili çalışma koşulu gerçekleşmediği için davanın kabulüne karar vermesi gerekir.
Öte yandan kesilen yaşlılık aylığının yeniden bağlanması için sigortalının Kuruma yazılı başvurusunu öngören 506. Sayılı Kanunun 63. maddenin A bendinin 2. ve 3. fıkra hükümlerinin burada bağlayıcılığından da söz edilemez.
Zira somut olayda, sigortalı yeniden tahsis için yazılı talepte bulunmadı diye fiili çalışmanın dışında kalan süre zarfında ödenen yaşlılık aylıklarının sigortalıdan istirdadını kabul etmek maddenin lafzi ve ruhi yorumuna da ters düşer.
Kaldı ki Kurumun resen primini tahsil ettiği bu süreyi 63. maddenin A bendine göre değerlendirmesi gerektiğinde de kuşku yoktur.
Bunun dışında kalan süre de ise bir çalışma söz konusu olmadığına göre, ödenen aylıkların geri alınmaması gerekir.
Mahkemece yapılacak iş, davacının fiilen çalıştığı 21 günlük süre yönünden davanın reddine, geri kalan süre yönünden ise davanın kabulüne karar vermekten ibarettir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, Davacı Avukatı yararına takdir edilen 65.000.000 lira duruşma Avukatlık parasının davalıya, davalı Avukatı yararına takdir edilen 65.000.000 lira duruşma Avukatlık parasının davacıya yükletilmesine, temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, Üye M.Zafer E... ve Sami K...'ın muhalefetine karşı Başkan vekili Resul A..., Üye Coşkun E... ve Süleyman C...'in oylarıyla ve oyçokluğuyla 10.07.2000 gününde karar verildi,
KARŞI OY YAZISI
506. Sayılı Kanunun 63. maddesi iki bend halinde yaşlılık aylığı almakta iken
tekrar çalışma olgusunu düzenlemiş bulunmaktadır.
Maddenin A bendinde yaşlılık aylığı almakta iken sigortalı bir işte tekrar çalışmaya başlanması halinde yaşlılık aylığının kesilmesi gerektiğine işaret edilmektedir. B bendi ise destek prim ödemek şartıyla sigortalının yazılı istekte bulunması halinde sigortalı bir işte çalışırken, aynı zamanda kendisine yaşlılık aylığının ödenmesine imkan bahşetmektedir.
öncelikle belirtelim ki maddenin A bendi yaşlılık aylığı bağlandıktan sonra, tüm sigorta kollarından primleri ödenmek suretiyle tekrar sigortalı bir işte çalışmaya başlayan sigortalıya bu durumu Sosyal Sigortalar Kurumuna bildirime yükümlülüğü getirmemiştir. Yani burada B bendinde olduğu gibi yazılı başvuru şartı yoktur. Kurumun, 63. maddenin A bendi kapsamındaki bir çalışmanın varlığını kendiliğinden araştırıp denetlemesi ve sigortalı olarak işe başlayan her kişiyi kayıtlarına alırken önceden yaşlılık aylığı almakta olup olmadığını kontrol etmesi gerekir.
Ancak bu şekilde bir çalışmanın mevcudiyetinin, bilahare öğrenilmesi halinde Kurum ne yapmalıdır?
63. madde yaşlılık aylığı almakta olan bir kişinin aynı zamanda tüm sigorta kollarından prim ödenerek çalışmasına izin vermediğine göre, maddenin lafzi yorumundan ödenen yaşlılık aylıklarının, çalışmaya başlandığı tarihten itibaren kesilmesi ve ödenmiş miktar varsa bunun da istirdat edilmesi gerektiği sonucuna varılabilir. Ancak maddenin B bendinde yaşlılık aylığı almakta iken çalışmak isteyenlere Kuruma yazılı başvuruda bulunmak ve destek primi ödemek şartıyla bir imkan sağlanmıştır.
Kaldi ki maddenin son fıkrası, A bendinden yararlananların B bendinin, B bendinden yararlananların ise A bendinin uygulanmasını isteyebilecekleri hükmünü getirmiştir. Görüldüğü gibi kanun sigortalıya bir seçimlik hak tanımaktadır.
O halde burada maddenin amaçsal yorumuna giderek, yasakoyucunun gerçek amacını araştırmak ve ona göre soruna çözüm bulmakta hukuki yarar vardır.
Buna göre, Kurum böyle bir çalışmanın varlığını öğrenirse, sigortalı adına tüm sigorta kollarından primleri yatırıldığına göre sigortalıya maddenin son fıkrasıyla tanınan seçimlik hakkı da dikkate alarak, gerçek istek ve iradesinin ne olduğunu sormalıdır. Şayet sigortalı A bendine tabi olmak istiyorsa, yaşlılık aylığının çalışmaya başladığı tarihten itibaren kesilmesini kabul etmiş olacağından; Kurumun aylığı kesmesi ve daha önce ödenenler varsa bunların istirdadı yoluna gitmesi mümkündür.
Ancak, sigortalı yaşlılık aylığının kesilmemesini ve Kuruma ödenen tüm sigorta kollarına ait primlerin destek primi olarak kabul edilmesini isteyecek olursa bu takdirde, Kanun koyucunun amacına uygun olarak yaşlılık aylığı almakta iken çalıştığı döneme ilişkin sigortalılığını iptal etmeli ve ödenen primleri destek primi olarak kabul ederek mahsup işlemi yapılmalı, yaşlılık aylığının ödenmesine Kurumca devam edilmeli ve daha önce yapılan ödemelerin de istirdadı yoluna gitmemelidir.
Konu yargıya intikal etmiş ise, Sosyal Güvenlik Hukukunun özellikleride dikkate alınarak uyuşmazlığın bu doğrultuda çözümlenmesi gerekir.
Olayımızda Kurum fiilen çalışılan 21 gün için resen prim tahakkuk ve tahsil ettiğine göre Kurumun prim kaybı gibi bir durum da söz konusu olmadığına göre, sigortalının iradesine üstünlük tanıyan bu çözümün hakkaniyete daha uygun olacağı düşüncesiyle tahsil edilen sigorta priminin destek primi olarak değerlendirilmesi ve bu suretle aylık kesmeye ve istirdada ilişkin kurum işleminin iptal edilmesi gerekir.
Nitekim Hukuk Genel Kurulu 17.02.1999 ve 1999/60-105 sayılı kararında yukarıda açıklanan görüş dolrultusunda, 63. maddenin uygulanması yönünde sigortalının gerçek iradesine üstünlük tanınması gerektiği sonucuna varmıştır.
Mahkemece yapılacak iş, ödenen sigorta primlerinin, davacının gerçek iradesine uygun olarak destek primi olarak kabulüne ve çalıştığı dönem için hakkında 506. Sayılı Kanunun 63/B maddesinin uygulanması gerektiğine ve Kurumca ödenen yaşlılık aylıklarının iadesine yer olmadığına karar vermekten ibarettir.
Kararın yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda bozulması gerektiği düşüncesiyle çoğunluğun değişik gerekçeli bozma katılamıyoruz.