 |
T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
Esas No : 1997/9701
Karar No : 1998/88
Tarih : 19.01.1998
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Davacı yaşlılık aylığının kesilmesine dair kurum işleminin iptaliyle aylığın kesildiği tarihten itibaren yeniden bağlanmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Fatih Arkan tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dosyadaki yazılara hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA Başkan Erdoğan A... ve Üye Yılmaz D...'nun muhalefetlerine karşı Üye Resul A... Şemsettin A.. ,Hulusi M... ve Coşkun E...'ın oylarıyla ve oyçokluğuyla 19.01.1997 gününde karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
1.a) Yabancı ülkelerde çalışan Türk vatandaşlarımızın sosyal güvenliklerini sağlamayı amaçlayan 3201 sayılı Kanun, onlara Türkiye'de yaşlılık aylığı bağlanabilmesi için Yurda kesin dönüş yapmış olmalarını koşullamıştır. Sosyal Sigortalar Kurumu uygulamasına ve bu uygulamayı benimseyen Dairemizin sayın çoğunluğuna göre vatandaşımız, Yurda kesin dönüş yaptığını Kurum'a bildirip kendisine yaşlılık aylığı bağlanmasından sonra tekrar Yurt dışına çıkıp daha önce çalıştığı yabancı ülkede işsizlik tazminatı alması olgusu, onun Yurda kesin dönüş yapmadığının karinesi sayılmıştır. Temyiz incelemesinden geçirilen tüm dosyalarda dava konusu uyuşmazlık yalnızca Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti arasındaki Andlaşmaların yorumlarından çıkmış durumdadır. O halde uyuşmazlığın çözümlenmesinde yarar vardır.
"2. Dünya Savaşı sırasında önemli ölçüde genç ve orta yaş nüfus kaybına uğrayan Batı Avrupa ülkeleri yeni ekonomik yapılanmalarını önemli ölçüde ülke dışı işçilerle gerçekleştirmişlerdir. Bu çerçevede Türkiye ile Almanya arasında 30 Kasım 1960 tarihinde imzalanan işgücü Andlaşması ile başlayan işgücü göçü kısa zamanda büyük gelişim göstermiştir."(T.B.M.M. Tutanak Dergisi Basma yazı S.Sayısı 209)
b)1960 yılında başlayan Türk işçisi göçünden sonra Almanya Federal Cumhuriyeti ekonomik ve Sanayi kalkınmasını dev boyutlarda gerçekleştirmiştir. Bu gelişmede Türk işçilerinin katkısı yadsınamaz. Ne var ki, Almanya Federal Cumhuriyeti amacına ulaştıktan sonra, Türk işçilerini geri göndermeyi gündeme getirmiş ve Türkiye Cumhuriyeti ile bir "Milletlerarası Andlaşma" yapmıştır. 7 Eylül 1987 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan bu "Andlaşma" ile Almanya Federal Cumhuriyeti'nde çalışan Türk işçilerinin yurdlarına dönüşlerinde ülke ekonomisine mesleki yönden yeniden intibaklarını teşvik edilmeleri yönünde önlemler öngörülerek, Türkiye bankalarında bir fon kurulmuş ve Almanya Federal Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti'nin bu fona ortaklaşa olarak 44.000.000 DM yatırmaları kabul edilmiştir.
c) Görülüyor ki, Almanya Federal Cumhuriyeti'nin, Türk İşçilerini Türkiye'ye geri gönderilmesine 1987 yılında karar verdiği "Milletlerarası Andlaşma" ile su yüzüne çıkmıştır. Notanın Almanya Federal Cumhuriyeti tarafından tek taraflı olarak hazırlanmasından
sonra T.C. Hükümetinin kabulüyle "Milletlerarası Andlaşma" halinde dönüşmesi dikkat çekicidir.
d) Gelişen bu süreç içersinde Türk işçisi işinden ayrılmış değil, işine son verilmiş bir isçi durumuna girmiştir. Türk işçisi, kendi isteğiyle keyfi olarak işinden ayrılmış olsaydı, ona Almanya Federal Cumhuriyeti tarafından işsizlik tazminatı verilir miydi? Bu soruya açıklık getirilmelidir.
Dairemizin Sayın çoğunluğunca bu konuya açıklık getirilmemiş, Türk işçisine Almanya Federal Cumuhuriyetinde işsizlik, tazminatı ödenmekte olmasını, vatandaşımızın Yurda kesin dönüş yapmadığının karinesi sayılmış ve adı geçen ülkenin mevzuatı hükümlerine
dayanılmıştır. Oysayabancı hukuka, dayanabilmenin özel koşulları vardır.
Gerçekten, 2675 sayılı "Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun'un 2. maddesinin ikinci fıkrası, "yabancı Hukukun olaya ilişkin hükümlerinin tüm araştırmalara rağmen tespit edilememesi halinde, Türk hukuku uygulanır" hükmünü koymuştur.
Yerel Mahkemenin, uyuşmazlığı, Türk Hukuku Hükümleri açısından çözüne ulaştırırken, yabancı hukuku araştırması yoluna girmemesi doğaldır. Buna karşılık, Dairemizin sayın çoğunluğunun kendi görüş açısından yabancı hukuku "bilinen bir gerçek" olarak belirtmesi yukarıda anılan yasa kuralına aykırı düşmektedir. Başka bir anlatımla yabancı mevzuat bunu gerektiriyor demek kolay, fakat bu yoldan sonuca gitmek olanaksızdır. O halde, 2675 sayılı kanun gereğince "yurda kesin dönüş" kavramını 3201 sayılı kanun hükümleri çevresinde belirlemek gerekir.
2-3201 sayılı Kanun'un 5.maddesi hükmü açıktır.
5.maddenin ilk fırkasında "Yurt dışındaki çalışılan sürelerin tespitinde bunu belirten ve istek sahibinin ibraz edeceği ispatlayıcı belgelerin" Kurum'a verilmesi öngörülmüştür. Bu belgeleri Kurum'a veren vatandaşımız Yurda kesin dönüş yapmış demektir. Kanun, Yurda kesin dönüş yapmış olmayı dairemizin sayın çoğunluğunun görüşünün tersine yurt içinde alınacak belgelerle kanıtlamak gibi bir koşul getirmemiş konuya çok esnek yaklaşmıştır. Kanunun 6.maddesi "bu kanun hükümlerinden yararlanmak suretiyle aylık bağlananlardan tekrar yurt dışında çalışmaya başlayanların çalışmaya başladıkları tarihi takip eden ay başından itibaren aylıkları kesilir" hükmünü içermektedir.
Özetlenecek olursa dairemizin sayın çoğunluğu 3201 sayılı Kanunun açık hükümlerini aşarak Yurda kesin dönüş yapmak olgusuna kimi koşullar getirerek vatandaşımızın yasal haklarından yararlanmasını zorlaştırmıştır. Oysa Kanun Yurda kesin dönüş yaptığı istencini ispatlayıcı çalışma belgelerin Kurum'a ibraz etmekle açıklayan vatandaşımız açısından tek bir yaptırım öngörmüştür. Bu yaptırım, Yurda kesin dönüş yapan vatandaşımızın tekrar yurt dışına çıkıp çalışmaya başlamasıdır. Böyle bir çalışma söz konusu değilse vatandaşımız Yurt dışına çıkıp, daha önce çalıştığı ülkede geçici bir süre işsizlik tazminatı alması, o ülkenin mevzuatını ilgilendirir. 3201sayılı Kanun'un çevresinde vatandaşımızın elde ettiği hakları yitirmesine yol açmaz.
Açıklanan nedenlerle Mahkeme kararının onanması görüşündeyiz.