 |
T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
Esas No : 1997/8336
Karar No : 1997/9155
Tarih : 23.12.1997
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
ÖDEME EMRİNİN İPTALİ
GECİKME ZAMMI BORCU OLMADIĞININ TESBİTİ
KARAR ÖZETİ: Libya'da Türk işçileri çalıştıran Türk işverenleri haftalık sigorta kolu dışındaki uzun vadeli sigorta kolları bakımından. Türk Sosyal Güvenlik Mevzuatına tabidir, 506 sayılı Yasanın 3917 saydı Kanunda değişik 80. maddesi uyarınca işverenin prim ve gecikme zammı borçları hakkında 6183 saydı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanun hükümleri uygulanır.
(506 s. SSK. 3917 s. K. değişik m.80)
Ödeme emrinin iptaliyle, gecikme zammı borcu olmadığının tespiti davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle isteğin kabulüne ilişkin hükmün süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davalı avukatınca istenilmesi üzerine dosya incelenerek, gereği konuşulup düşünüldü:
1- Dosyadaki yazılara toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı Kurumun sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davada, sonuç itibariyle, 6183 sayılı Kanuna davalı takibe konu 15.6.1995 tarih ve 20886 s. ödeme emrinin iptali ile davacı işveren şirketin gecikme zammından dolayı Sosyal Sigortalar Kurumu'na borçlu olmadığının tespiti istenmiştir.
Davacı şirketin Libya'da iş alan Türk işveren olduğu, Sosyal Sigortalar Kurumu yönetim kurulunun 15.12.1994 tarih ve Vlll/4436 sayılı kararı üzerine Libya'daki işyerinde çalışan daimi işçilere ilişkin olarak 1.9.1985 ile 28.2.1994 dönemi için uzun vadeli sigorta kollarına ait aylık bildirge ve bordroların verilerek prim aslı ile 1994 yılı onuncu ayından sonraki döneme ait gecikme zammının 28.12.1994 tarihinde işveren şirket tarafından Sosyal Sigortalar Kurumu'na ödendiği, Sosyal Sigortalar Kurumunca primlerin süresinde ödenmediğinden bahisle, işveren tarafından bildirgelerde beyan edilen prime esas kazanç miktarına göre belirlenmiş prim esas alınarak prim aslının ödenme tarihine göre gecikme zammı tahakkuk ettirilerek önce 10.3.1995 tarih 9375 sayılı yazı ile işverenden istendiği, işverenin 17.3.1995 tarihli itirazı üzerine bu defa 6183 sayılı Kanun kapsamında takibe geçilerek 15.6.1995 tarih 20886 sayılı ödeme emri ile TC. ile Libya arasında 13.9.1984 tarihinde imzalanıp 9.1.1985 tarih ve 3148 sayılı Yasa ile onaylanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesi ile 9.8.1985 tarihinde imzalanıp, 1985/9807 sayılı kararname ile onaylanan idari anlaşmanın yürürlük tarihi olan 1.9.1985 tarihinden 28.2.1994 tarihine kadarki süre için beyana göre belirlenmiş primin süresinde ödenmemesinden dolayı 28.12.1994 tarihi itibarıyla tahakkuk ettirilen gecikme zammının ödenmesinin istendiği, davacı işveren şirketin de yasal süre içerisinde iş bu ödeme emrinin iptali davasını açtığı dosya içeriğindeki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.
506 sayılı Kanunun 3917 sayılı Kanunla değişik 80.maddesine hükmüne nazaran: Sosyal Sigortalar Kurumu'nun süresinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının bu meyanda gecikme zammı alacağının tahsilinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanun hükümleri uygulanır. Nitekim, somut olayda da; Sosyal Sigortalar Kurumu, 1.9.1985 ile 28.2.1994 dönemine ilişkin olarak primlerin süresinde ödenmemesinden dolayı tahakkuk ettirdiği gecikme zammının tahsili için 6183 sayılı Kanun kapsamında davacı işveren aleyhine takip yaparak davaya konu ödeme emrini tebliğ etmiştir. Her ne kadar bidayette gecikme zammının ödenmesi 10.3.1995 tarih, 9375 sayılı Kurum yazısı ile işverenden istenmiş ve işveren tarafından 17.3.1995 tarihinde Kurum nezdinde gecikme zammına itiraz edilmiş ise de; dava konusu olayda, 506 sayılı Kanunun 339Ş Sayılı Kanunla değişik 79. maddesi ile 4792 Sayılı Kanunun 6. maddesine 3917 sayılı Kanunun 4. maddesi ile eklenen fıkralarda öngörülen itiraz prosedürünün uygulanması mümkün değildir. Şöyle ki, anılan maddelerde öngörülen itiraz prosedürü; işverenin çalıştırdığı sigortalılara ilişkin olarak aylık prim bildirgelerinin verilmemesi halinde, prim borcunun ve ferilerinin, Sosyal Sigortalar Kurumunca re'sen tahakkukuna ilişkindir. Dava konusu olayda ise, gecikme zammı; işveren tarafından Sosyal Sigortalar Kurumu'na verilen aylık bildirgelerde yine işveren tarafından beyan edilen prime esas kazançlara göre belirlenmiş primlerin süresinde ödenmemesi nedeniyle tahakkuk ettirilmiş olup, 506 sayılı Kanun madde 79 ile 4792 sayılı Kanuna 3917 sayılı Kanunun 4. maddesiyle eklenen fıkraların uygulanması, giderek işverenin idari aşamadaki itirazının, anılan madde hükmü çevresinde takibi durdurması mümkün değildir.
T.C. Hükümeti ile Libya Arap Halk Sosyalist Cemahiriyesi arasındaki Sosyal Güvenlik Sözleşmesi ile bu sözleşmenin uygulanmasına dair idari Anlaşma Hükümlerine nazaran; Türk işverenlerin Libyadaki işyerlerinde, çalıştırdıkları Türk işçiler (daimi işçiler), sosyal güvenlikleri bakımından (Uzun vadeli sigorta kollarında) çalıştıkları sürece 506 sayılı Kanun kapsamındadırlar. Bunun doğal sonucu da; Libya'da iş alan Türk işverenler hakkında, daimi işçiler bakımından 506 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmasıdır. Bu çevrede; 506 sayılı Kanun'un 80. maddesinde 3917 sayılı Kanunla yapılan değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonraki dönem için, Kurumun, süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Kanun hükümleri uygulanacağından, 6183 sayılı Kanunun gecikme zammına ilişkin 51. maddesi hükmü çevresinde, prim alacağının ödeme müddeti içinde ödenmeyen kısmına, vadenin bitiminden itibaren gecikme zammı tahakkuk ettirmesi yasal hakkıdır. 3917 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki dönem için de; 506 sayılı Kanunun 80. maddesinin 3203 sayılı Kanunla değişik şeklinde, yine primin süresi içerisinde ve tam olarak ödenmemesi halinde, ödenmeyen kısmına sürenin bittiği tarihten itibaren 6183 sayılı Kanunda belirtilen gecikme zammı oranlarının uygulanacağı, başka ifade ile koşulların varlığı durumunda gecikme zammı tahakkuk ettirileceği öngörülmüştür. Giderek primlerin ödenme süresi de 506 sayılı Kanun madde 80de açıkça belirtilmiştir. Öte yandan 3279 sayılı Kanunun 10. maddesi ile 506 sayılı Kanuna eklenen ek madde 1 de Sosyal güvenlik sözleşmelerinin uygulanması ile ilgili olarak prim ödeme sürelerinin üç ayı aşmamak üzere yönetim kurulu kararı ile tespit edilebilmesi hususunda Yönetim Kuruluna yetki verilmiştir. Nitekim, Sosyal Sigortalar Kurumu yönetim kurulunun 11.7.1986 tarih ve 8/1811-33 sayılı kararı ile bu süre üç ay olarak tespit edilmiştir. Bu çevrede; artık başka bir kural aranmasına gerek kalmadan, yurt içinde çalıştırılan Türk işçilere sosyal sigortalar yönünden uygulanan ve işverenlerin yükümüne ilişkin kurallar, hastalık sigortası dışında aynen Libya da Türk işçilerini çalıştıran işverenler, bu meyanda davacı işveren şirket için de geçerlidir. Giderek artık amme alacağının belirlenmesinden önce ödeme emri tanzim ve tebliğ edildiğinden bahisle 6183 sayılı Kanun madde 55'e aykırılıktan söz edilemez.
Yukarıda sözü edilen Sosyal Güvenlik sözleşmesinin 3 ve uygulama anlaşmasının 2. maddesine göre, Libya da iş üstlenen Türk Kuruluş ve Şirketlerinde çalışan Türk daimi işçilerinin, Sosyal Sigorta kollarından "hastalık sigortasına' ilişkin primleri Libya mevzuatına tabidir. Gene sözleşmenin ve anlaşmanın 3. maddesine göre de, sosyal sigortalara ilişkin primler (işçi ve işveren payları) ile maktu yardımların 'Türk Mevzuatına tabi olarak Türk Sosyal Sigortalar Kurumu'na işverenlerce transfer edileceği öngörülmüştür. Başka ifade ile Türk işverenler tarafından, hastalık sigorta kolu dışındaki uzun vadeli sigorta kolları bakımından öngörülen yükümlülükleri Türk Mevzuatına göre yerine getirileceklerdir. Bu demektir ki, işverenler Türk Sistemini aynen uygulayarak yükümlülüklerini prim borçlarını transfer etmekle yerine getireceklerdir. Giderek (T.C. Merkez Bankası ile Libya Merkez ve Libya Arap Dış Bankası arasındaki "Bankacılık Düzenlemesi" anlaşmasına göre) Libya'da hak edilen istihkak bedellerinin %50'sinin T.C. Merkez Bankasına transferinin mümkün bulunmasına nazaran; transferin fiilen ve hukuken imkansızlığından bahisle Borçlar Kanunun madde 117 çevresinde, prim ödemede imkansızlığa davalı olarak gecikme zammı tahakkuk edilemeyeceğinden söz edilemez.
Sosyal Sigortalar Kurumu' yönetim kurulunun 15.2.1994 tarih ve VIII/4436 sayılı kararı; Libya'da daimi işçi çalıştıran ve 1.9.1985 tarihinden itibaren prim belgelerini Kurum'a vermemiş bulunan işverenlerce kendiliğinden verilen prim belgelerinin olduğu gibi kabul edilerek işleme alınması ve bu belgelerin işyeri kayıtları çevresinde doğruluğunun incelenmesine ilişkin müfettiş tahkikatından vazgeçilmesine yöneliktir. Kaldı ki yönetim kuruluna Sosyal Sigortalar Kurumunun prim ve diğer alacaklarından vazgeçebilmesi hususunda gerek 506 sayılı Kanunda gerekse 4792 sayılı kanunda herhangi bir yetki verilmemiştir. Giderek davacı işverence, 29.1.1994 tarihli makbuzla kısmi olarak gecikme zammı tediyesinde, Kurum yetkililerinin herhangi bir itirazı kayıt dermeyen etmemeleri, Borçlar Kanunun 113. maddesi hükmünün uygulanmasını gerektirmeyeceği gibi Sosyal Sigortalar Kurumu'nun sonradan yasalar çevresinde gecikme zammı tahakkuk ettirerek ödemenin tenzilinden sonra bakiyeyi işverenden tahsil etmesine engel değildir. Nitekim 6183 sayılı Kanunun 52. maddesi hükmünde de açıkça aslın ödenmiş olmasının gecikme zammının takip ve tahsiline engel teşkil etmeyeceği öngörülmüştür.
Sonuç itibariyle; Libya'da Türk işçileri çalıştıran Türk işverenler; hastalık sigorta kolu dışındaki uzun vadeli sigorta kolları bakımından Türk Sosyal Güvenlik Mevzuatına tabi olarak yükümlülüklerini yerine getireceklerdir. Bu meyanda davacı işveren şirket, 506 sayılı Kanun madde 80 çevresinde, süresi içinde ödenmeyen primleri, sürenin bittiği tarihten itibaren 6183 sayılı Kanunda öngörülen oranlar üzerinden tahakkuk ettirilecek gecikme zammı ile birlikte Sosyal Sigortalar Kurumu'na ödemekle yükümlü olup, prim ya da ferilerinin tahsilinde Sosyal Sigortalar Kurumu'nun yasadan kaynaklanan bulacaklarından dolayı bakiyesi için itirazı kayıt dermeyan etmesine de gerek yoktur.
Öte yandan, 506 sayılı Kanunun 80. maddesinde 3917 sayılı kanunla yapılan değişikliğe nazaran; "Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Kanun hükümleri uygulanır" Giderek 3917 sayılı Kanunla yapılan bu değişiklik, aynı kanunun 8. maddesi hükmüne göre 8.12.1993 tarihte yürürlüğe girmiştir. Bu durumda zaman aşımı süresi bakımından; 3917 sayılı kanunun yürürlüğe girdiği 8.12.1993 tarihinden önceye ilişkin prim ve gecikme zamları yönünden Sosyal Sigortalar Kurumu'nun alacak hakkı, Borçlar Kanunu madde 1 25'de öngörülen On yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Giderek zamanaşımının başlangıç tarihi ise yine Borçlar Kanunu madde 128 gereğince alacağın muaccel olduğu tarihtir ve zamanaşımının kesilmesi ve durdurulmasına ilişkin Borçlar Kanunu madde 132 ve ardından gelen maddeler de burada aynen geçerlidir. 3917 sayılı kanunun yürürlüğe girdiği 8.12.1993 tarihi ve bundan sonraya ilişkin prim ve gecikme zamları yönünden ise; 6183 sayılı Kanunun zamanaşımına ilişkin 102 ve ardından gelen maddeler geçerlidir. Bu yönde 102. maddesi hükmüne nazaran zamanaşımı süresi 5 yıl olup, zamanaşımı süresinin başlangıcı ise alacağın vadesinin rastladığı takvim yılını takip eden yıl başıdır. Giderek zamanaşımı konusunda bu esaslar çevresinde irdeleme yapılmalıdır.
Ayrıca, davacı işveren şirket tarafından 15.6.1995 tarih ve 20886 sayılı ödeme emrine konu gecikme zammının hesaplanış biçimine de itiraz edilmesi karşısında, gerektiğinde bilirkişiden müteala alınmak suretiyle bu husus da araştırılmalıdır.
Mahkemece belirtilen maddi ve hukuki esaslar göz önünde tutulmadan yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır
SONUÇ Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), davalı avukatı yararına takdir edilen 20.000.000.-lira duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, 23.12.1997 gününde oybirliğiyle karar verildi.