Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
E. 1997/240
K. 1997/173
T. 21.1.1997

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
  RÜCUAN TAZMİNATTA ZAMANAŞIMI
 
KARAR ÖZETİ: İşverenin, çalıştırdığı işçiyi süresinde Kurum 'a bildirmemesi haksız fil olduğundan, zararlandırıcı sigorta olayına maruz kalan işçiye, Kurum'ca yapılan harcamaların geri alınması için açılacak tazminat davalarında, haksız fiille ilgili zamanaşımı hükümleri uygulanır.
 
Bu nedenle; kanun ve kararnameler gereğince, kat-sayı artışından kaynaklanan ödemelerin onay tarihinden başlayarak birer yıl içinde rücu davası açılmalıdır.
  (506 s. SSK. m. 9, 10, 26, 140)
  (818 s. BK. m. 41, 60/1, 332)
 
Davacı, işkazasında malül kalan sigortalı işçi için yapılan harcamalar üzerine uğranılan Kurum zararının rücuan ödetilmesini istemiştir.
 
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar vermiştir.
 
Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
 
Sigorta olayında davalı Abdurrahman'ın işyerinde çalıştırdığı Aydın, 25.7.1985 tarihinde geçirdiği işkazası sonunda yaralanmış ve Kurumca Aydın'a yapılan masraf ve bağlanan gelirler 506 sayılı Kanun m. 9-10 ve 26 çevresinde davalıdan istenmiş ve mahkemenin anılan Yasanın 26. maddesine göre davanın kabulü yolunda verdiği karar, Yargıtay 10. Hukuk Dairesince, özetle; "506 sayılı Kanun m. 10'un uygulama önceliği bulunduğu bu maddenin öngördüğü koşulların oluşup oluşmadığı araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozulmuş, mahkemece bozmaya uyulmuş ve Aydın'ın işyerine 1.1.1985'de girdiği halde davalı işverenin yasal sürenin geçmesinden sonra 9.10.1985'de işe giriş bildirgesi verdiği saptandığından, bu kez 506 sayılı Kanun m. 10 çevresinde dava kabul edilmiş ve tarafların temyizi üzerine karar Yargıtay 10. Hukuk Dairesi'nin 12.9.1994 T. ve 9945/16079 sayılı ilamı ile onanmıştır.
 
Böylece, davalı işverenin 506 sayılı Kanunun 9-10. maddelerini ihlal ettiği konusunda kesin hüküm mevcuttur. 12.11.1996 tarihinde açılan işbu davada ise kanun ve kararnameler gereği gelirlerde meydana gelen artış tutarı ile ilk kez bağlanan gelirlerden ilk davada her nasılsa istenilmemiş bulunan bir kesimin 10 ve 26. maddeler uyarınca rücuan tahsili istenilmiştir.
 
Davalı yöntemince zamanaşımı definde bulunmuştur. Mahkeme, savunmayı yerinde bularak davayı zamanaşımı nedeniyle reddetmiştir.
 
Davacı Kurum, zamanaşımı bulunmadığı gerekçesiyle hükmü temyiz etmiştir.
 
Bu nedenle sorun, zamanaşımının oluşup oluşmadığı olgusunu saptamaktan ibarettir.
 
Ne var ki, bu konuda öncelikle çözümlenmesi gereken bir hukuksal sorun mevcuttur. Şöyle ki; 506 sayılı Kanunun 9 ve 10. maddeleri çevresinde işveren aleyhine açılan rücu davaları hangi tür zamanaşımına tabidir? Zamanaşımı süresi nedir? Zamanaşımının başlangıcı hangi tarihtir?
 
506 sayılı Kanunda, bu davaların hangi tür zamanaşımına tabi olduğu, süresi ve başlangıç tarihi konularında özel bir hüküm yoktur. Böyle özel bir hüküm bulunmamasından ötürü, bu konuların, genel hükümler ve özellikle Borçlar Kanununa göre çözümlenmesi zorunludur.
 
Öte yandan 506 sayılı Kanun m. 9-10'a dayanılarak açılan davalarda haleflik ilkesinin uygulanamayacağı Dairemizin giderek Yargıtay'ın yerleşmiş görüşlerinden olup, deyim yerinde ise bu konuda sayılamayacak kadar çok karar mevcuttur. Kaldı ki, m. 9-10'a dayanan davalarda Kurumun borçları kanundan doğmaktadır. Ancak, işçi ile kurum arasında bir hizmet ilişkisi bulunmadığı gibi, işverenin sorumluluğunun nedeni, işverenin Kuruma bildirge verme yükümlülüğünü ihlal etmesidir. Yoksa, işçiye karşı BK. m. 332 çevresindeki borç ve yükümlülüklerini ihlal etmesi ve kusurlu davranması değildir. Sigorta olayının meydana gelmesinde işverenin hiç kusuru bulun-masa bile salt 9. maddeye aykırı davranmasından ötürü tazminatla mülzem olur. Öte yandan bildirge verme yükümü Kuruma karşı bir borç olup, BK. m. 332 çevresinde işverenin işçiye karşı borcu gibi algılanamaz. Ve akte aykırı davranış olarak vasıflandırılamaz.
 
O halde, davanın hukuki sebebi olan "işçi çalıştırdığını örneği Kurumca hazırlanacak bildirgeyle engeç bir ay içinde Kuruma bildirmemek" eylemi acaba hukukça nasıl vasıflandırılmalıdır?
 
Bu eylemin, hukukça BK. m. 41'e uygun haksız eylem olduğunda kuşku yoktur. Zira, işveren, kanunen kuruma karşı yapılması lazım gelen bir işi -süresinde bildirge verme işini- yapmamıştır. Bu eylemi yüzünden, m. 10/1 uyarınca Kurum'un sigorta yardımlarını yapmasına yol açarak zarara sokmuştur. Kaldıki, işverenin bu eylemi, 506 sayılı kanun m. 140 uyarınca suç sayılarak cezai yaptırıma bağlanmıştır. Bu durum dahi, eylemin haksız fiil olduğunu kanıtlar.
 
Böyle olunca, suç niteliğinde kanuna aykırı davranışla bildirge vermeme eyleminin haksız fiil olduğunda ve davanın bu yasal nedene dayandığında ve bu bakımdan da, olayda, BK. m. 60'da yazılı haksız fiil zamanaşımının uygulanması gerektiğinde tereddüt edilemez.
 
Bilindiği gibi, haksız eylem zamanaşımı "zarar görenin zarara ve failine ıttılai tarihinden başlayarak bir sene ve her halde zararı doğuran olay tarihinden itibaren 10 senedir."
 
Şu halde, kanun, haksız eylem zamanaşımı süresini her bir sürenin başlangıç tarihini açık ve seçik olarak belirlemiştir.
Görüldüğü gibi burada, başlangıç tarihleri ve -süreleri değişik iki zamanaşımı söz konusudur.
 
Birincisi; eğer zararlandırıcı olay tarihi ile zararın giderimi için açılan dava tarihi arasında 10 yıl geçmiş ise, zamanaşımı oluşmuştur. Bu halde zamanaşımının başlangıç tarihi olayın meydana geldiği tarih ve sonu 10 yılın tamamlandığı tarihtir. Bu halde artık zarara ve faile ıttıla tarihlerinin araştırılması gerekmez.
 
İkincisi; birinci haldeki 10 yıl içinde kalan durumlarda bir yıllık zamanaşımı söz konusu olup, bunun başlangıç tarihi zarara ve failine ıttıla tarihidir. Burada da iki tarih söz konusudur. Birincisi, zarar veren öğrenilecektir. İkincisi, eylemin yol açtığı zarar öğrenilecektir. Bunlardan hangisi daha geç öğrenilmişse bir yıllık zamanaşımına o tarih başlangıç olacaktır. Zamanaşımının sonu ise başlangıç tarihine göre bir yıllık sürenin bittiği tarih olacaktır.
 
Burada, olayın özelliği yönünden zarara ıttılaın, Kurumun yasal yükümlülüğünü yerine getirerek işçiye tahsis ve masraf yaptığı, özellikle tahsis yapılmasının yetkili organca onaylandığı tarihte gerçekleşeceği ortadadır.
 
Ne var ki, olay tarihine göre 10 yıl içerisinde dava açılmayan hallerde bir yıllık süreye ilişkin konuların araştırılmasına gerek bulunmadığı da belirgindir.
 
Bu ilkeleri, dava konusu olaya uygulayacak olursak, zararlandırıcı sigorta olayı 25.7.1985 tarihinde gerçekleşmiştir. İşbu dava ise 12.11.1996 tarihinde açılmıştır. İşçi, 1.1.1 985'de işe girdiği ve bildirge verme süresi 1.2.1 985'de sona erdiğine göre, Kurum'un 506 sayılı Kanun m. 9-10a dayanan dava hakkı, bu tarihten itibaren doğmuş bulunduğu için, anılan tarihin davaya yol açan olay tarihi olarak kabulü gerekir. Dava tarihine kadar 10 yıllık süre fazlasıyla geçmiştir. İlk davada istenilmeyen 15.731.616.- TL.'lik kesimin bir senelik süre bakımından dahi zamanaşımına uğradığı açıktır. Davanın öteki kesimleri kanun ve kararnameler gereği gerçekleşen katsayı artışlarından kaynaklanması itibariyle her bir gelir artışının onayından başlayarak birer yıl içinde açılsaydı zamanaşımına uğramaz idiyse de, davacı bu yolu seçmeyip değişik tarihlerdeki gelir artışlarının tümünü 12.11.1996 tarihindeki davasına konu yaptığından davadaki isteklerin tümünün BK. m. 60/1 uyarınca zamanaşımına uğradığının kabulü gerekir.
 
SONUÇ : Kararın yukarıdaki gerekçeyle (ONANMASINA), Üye Resul Aslanköylü'nün muhalefetine karşı Başkan Teoman Ozanoğlu, Üye Yılmaz Darendelioğlu, Davut Topçuoğlu ve Erdoğan Aktekin'in oylarıyla ve oyçokluğuyla 21.1.1997 gününde karar verildi.
 
  KARŞI OY YAZISI
 
Davada öncelikle çözümlenmesi gereken hukuksal sorun, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 9 ve 10. maddelerine göre işveren aleyhine açılan davalarda zamanaşımının süresinin ne olduğudur.
 
Bilindiği gibi 506 sayılı Yasanın 26. maddesine dayanılarak işveren aleyhine açılan davalarda zamanaşımı süresi Borçlar Kanununun 125. maddesi gereğince 10 yıldır. Zira, işveren ile sigortalı arasındaki hukuksal ilişki sözleşmeye dayanmaktadır. Nasılki sigortalı işveren aleyhine 10 yıllık zamanaşımının süresi içinde dava açılabiliyorsa sigortalının haklarına halef olan Kurum dahi 10 yıl içerisinde dava açabilir.
 
Olayımızda da işveren çalıştırdığı sigortalıyı Kurum'a bildirmemek ve primlerini ödememek suretiyle aradaki sözleşmeye aykırı hareket etmiştir. O halde, sözleşmeler için kabul edilen 10 yıllık zamanaşımının burada da uygulanması gerekir. Diğer yönden, zararlandırıcı sosyal sigorta olayının meydana gelmesinde işverenin hiç kusuru olmasa bile sorumluluğu yönüne gidilebilmektedir. Aynı Kanunun 26. maddesine dayanılarak açılan davada ise, işverenin kusuru yoksa sorumlu tutulamamaktadır. 0 halde, 10. madde uyarınca alçılan davalar işveren yönünden daha ağır sonuç doğurmaktadır. 26. madde çevresinde açılan davalar 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğuna göre daha ağır sorumluluğu gerektiren 10. maddeye dayanılarak açılan davaların bir yıllık zamanaşımına tabi kılmak çelişkili davranmaya yol açar. Kaldı ki, Dairemizin kuruluşundan bu yana hiç sapma gösterilmeksizin kararlarda 10 yıllık zamanaşımı kuralı uygulanmıştır.
 
Açıklanan bu nedenlerle, alacağın 15.731.616.- TL. tutarındaki kesiminin zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş olması isabetsiz olduğundan, kararın bu noktadan b o z u l m a s ı oyundayım.
 
Resul ASLANKOYLU
Üye
 
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini