 |
T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
E. 1996/5209
K. 1996/7442
T. 24.9.1996
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
İŞ MAHKEMELERİNDE TEMYİZ
RÜCU ALACAĞINDA ZAMANAŞIMI
TARIM SİGORTALISININ ÖLÜMÜ
KARAR ÖZETİ : İş Mahkemelerinden verilen nihai kararlar, tefhimden itibaren 8 gün içinde temyiz edilmezse, dilekçenin reddi gerekir.
Bağ-Kur tarım sigortalısının ölümü üzerine, yapılan yardımların üçüncü kişilerden rücuan istemesi durumunda; on yıllık zamanaşımının başlangıç tarihi, zararlandırıcı sigorta olayının vukuu tarihidir. Olay, trafik kazası biçiminde gerçekleşmişse, iki yıllık zamanaşımı süresi, fail ve zararın öğrenildiği tarihten başlar. Ancak, davaya konu gelirlerin, onay tarihinden iki yıl sonra dava açılamaz.
Tarım sigortalısı için rücu alacağı tavanı, tarımsal faaliyetin niteliği saptanıp, bilinen aktif dönem kazancına göre, emsaller göz önünde tutularak hesaplanmalıdır.
(1086 s. HUMK. m. 389)
(1479 s. Bağ-Kur K. m. 63)
(2918 s. Trafik K. m. 109)
(2926 s. TÇK. m. 22, 24, 27, 46, 47, 55, 59)
(5521 s. İMK. m. 8)
(YİBK., 1.6.1990 gün ve Esas No : 1989/3, Karar No : 1990/4 s.)
Trafik kazasında ölen sigortalının hak sahiplerine yapılan harcamalar üzerine uğranılan Kurum zararının rücuan ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne ilişkin hükmün temyizen incelenmesi taraflarca istenilmesi ve davalılar avukatı tarafından da duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
A- Davacı Bağ-Kur Genel Müdürlüğü vekili tarafından verilen temyiz dilekçesinin incelenmesinde;
Hüküm, İş Mahkemesinden verilmiştir. 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 8. maddesi hükmüne göre ise, İş Mahkemelerinden verilmiş bulunan nihai kararların 8 gün içinde temyiz olunması gerekir.
Olayda hüküm, 25.12.1995 tarihinde temyiz edenin yüzüne karşı tefhim edilmiş, temyiz ise 16.4.1996 tarihinde vuku bulmuştur. Şu duruma göre, davada 8 günlük temyiz süresi fazlası ile geçmiştir.
O halde, 1.6.1990 tarih ve 1989/3 esas, 1990/4 karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı da göz önünde tutularak, davacı Bağ-Kur'un temyiz dilekçesinin süre aşımı yönünden reddi cihetine gitmek gerekmiştir.
B- Davalıların temyiz itirazlarının incelenmesine gelince:
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davada Bağ-Kur tarım sigortalısının, zararlandırıcı sigorta olayında ölümü üzerine hak sahiplerine bağlanan gelirlerin kusurlu üçüncü kişi ile araç sahibinden rücuan tahsili istemine ilişkindir.
Davanın yasal dayanaklarından olan 2926 sayılı kanunun 47. maddesi hükmüne nazaran, üçüncü kişilerin suç sayılır hareketi ile bu kanunda sayılan yardımların yapılmasını gerektiren bir durumun doğması halinde Kurum sigortalı yada hak sahiplerine bu konuda belirtilen gerekli yardımı yapar, ancak bu yardımların tutarı içinde üçüncü kişilere rücu eder. Aynı Kanunun 55. maddesinde de, bu Kanuna dayanılarak Kurumca açılacak tazminat ve rücu davalarının on yıllık zamanaşımına tabi olduğu öngörülmüştür. Giderek on yıllık zamanaşımı süresinin başlangıcı, zararlandırıcı sigorta olayının vukuu tarihidir. Bu çevrede davalılardan Isa, kusurlu hareketi ile anılan Kanunda sayılan yardımların yapılmasına yol açan kişilerden olup, rücu alacağından 2926 sayılı kanun madde 47 kapsamın da sorumludur. Giderek, davalı İsa bakımından zararlandırıcı sigorta olayının vukuu tarihi olan 25.9.1987 tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde 29.11.1990 ve 30.6.1995 tarihlerinde rücu davaları açılmıştır.
Öte yandan, 2926 sayılı kanunun 47. maddesinde, 1479 sayılı Kanunun 63. maddesinde, 3396 sayılı Kanunla yapılan değişikliğe paralel bir düzenleme getirmemesi karşısında; araç sahipleri aleyhine açılacak rücu davaları sigorta olayının trafik kazası biçiminde vuku bulması halinde 2918 sayılı Kanunun 109. maddesinde öngörüldüğü üzere iki ve her halde on yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Giderek, iki yıllık sürenin failin ve zararın öğrenildiği tarihten itibaren başlayacağı tartışmasızdır. Ayrıca bu koşullardan sadece birinin gerçekleşmesi de yeterli değildir.
Dava konusu olayda, araç sahibi Ömrü bakımından, 1990/515 esas sayılı ana dava, zarara ve faile ıttıla tarihinden itibaren 2 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açılmıştır. Ne var ki, 1995/172 esas sayılı birleşen davadaki istem bakımından; her ne kadar sigorta olayının vukuu tarihinden itibaren on yılık süre halinde dava açılmış ise de, faile ıttıla tarihi olan sürücü hakkındaki ceza davasının kesinleşme tarihinden (12.6.1990 tarihinden itibaren iki yıl geçtikten sonra 30.6.1995 tarihinde işbu artışa ilişkin rücu davası açılmıştır. Bu çevrede, zarara ıttıla tarihleri olan, dava konusu gelirlerin onay tarihleri saptanarak, onay tarihlerinden) dava tarihine kadar iki yıldan fazla süre geçmiş gelirler yönünden istem zamanaşımı nedeniyle reddedilmelidir.
3- Davacı Kurum'un rücu alacağının tavanını teşkil eden miktarın belirlenmesinde; sigortalının Bağ-Kur tarım sigortalısı olması karşısında, öncelikle kendi nam ve hesabına olan tarımsal faaliyetinin niteliği saptandıktan sonra bilinen aktif dönem kazancının emsalleri göz önünde tutularak belirlenmesi gerekirken aksini öngören hesap raporunun hükme dayanak kılınması hatalıdır.
4- Faiz başlangıç tarihlerinin Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu madde 389 uyarınca hüküm fıkrasında infazda tereddüde yer bırakmayacak açıklıkta öngörülmemesi ve harçtan bağışıklık sadece, davacı Kurum bakımından söz konusu bulunmasına rağmen, hükmedilen miktar üzerinden ilam harcına hükmedilmemesi, bu durumun kamu düzenine ilişkin bulunması nedeniyle usul ve kanuna aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), davalılar avukatı yararına takdir edilen 6.000.000.- lira duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine ve temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 24.9.1996 gününde oybirliğiyle karar verildi.