 |
T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
Esas no : 1995/7046
Karar no : 1995/7059
Tarih : 19.9.1995
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
Davacı, 1.1.1990 tarihinden itibaren Bağ-Kur sigortalılığının iptaline, bu tarihten sonra tahakkuk ettirilen primlerin yasal bir dayanağının olmadığının tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteğin kabulüne kısmen karar verilmesini istemiştir.
Hükmün, davalı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Neslihan Sever tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava sonucu itibariyle 1.1.1990 tarihinden itibaren Sosyal Sigortalar Kanununa tabi işte çalışmaya başladığından bahisle Bağ-Kur kapsamında sigortalı sayılamayacağının ve davalı Kurumca bu tarih sonrası için tahakkuk ettirilen primlerden sorumlu bulunmadığının tesbiti istemine ilişkindir.
Davacının 1.1.1987 tarihinde vergi kaydına dayalı olarak nakliyecilikten dolayı zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olduğu, işbu vergi mükellefiyetinin 26.4.1993 tarihine kadar devam ettiği, 06..372 plakalı damperli kamyondaki hissesini 26.4.1993 tarihinde Hasan P...'a devrettiği, 2.1.1990 tarihinden itibaren ve halen belediyeye ait işyerinde şoför olarak hizmet akti ile çalıştığından bahisle Sosyal Sigortalar Kurumu'na kayıt ve tescilli olduğu, primlerinin ödendiği bilahare Sosyal Sigortalar Kurumunca 2.1.1990 ile 26.4.1993 tarihleri arasındaki sigortalığının bu sürede kendi nam ve hesabına çalışmasından ötürü Bağ-Kur sigortalısı olması gerektiğinden bahisle iptal edildiği dosya içeriğindeki belgelerden anlaşılmaktadır.
öncelikle bir kimsenin aynı sürede hem Bağ-Kur, hem de Sosyal Sigortalar Kurumu sigortalısı olmasına yürürlükte bulunan yasalar gereği olanak yoktur. Başka ifade ile Sosyal Güvenlik sistemimizde çifte sigortalılığa yer verilmemiştir.
Öbür yandan 1479 sayılı kanunun değişik 24 ve 25. maddesine göre vergi mükellefi olan bir kimsenin o dönemde Bağ-Kur zorunlu sigortalısı olması esastır. Ne var ki, mücerret vergi kaydının bulunması o kimsenin muhakkak Bağ-Kur'lu sayılmasını kabule yeterli değildir. Yargıtay'ın ve Dairemizin yerleşmiş görüş ve uygulaması bu yöndedir. Dava konusu olayda davacı vergi mükellefi olduğu dönemin bir kesiminde Sosyal Sigortalar Kurumu sigortalısı olarak çalışmış ve prim ödemesinde bulunmuştur. Davacının bu dönemde kendi nam ve hesabına olan çalışmasını sürdürüp sürdürmediği ilgili vergi dairelerinden gelir vergisi beyannameleri celb edilip, vergi ödenip ödenmediği de araştırılmak suretiyle yöntemince belirlenmelidir. Giderek Bağ-Kur Kanunu'nun sözü edilen 24 ve 25 maddeleri ile 506 sayılı kanunun 3/I F-k maddesi çevresinde Sosyal Güvenlik Sistemimizde çifte sigortalılığının yasaklanması nedeniyle davacı Bağ-Kur sigortalılığı statüsünü yitirmedikçe veya kendi nam ve hesabına kazanç sağlayan faaliyetlerinde son vermedikçe ilk kazanılan Bağ-Kur sigortalısı statüsünün devam etmesi gerekmektedir. Bu yönde davacının çalışmasının gerçek niteliği araştırılıp saptanmalı ve uyuşmazlık bu doğrultuda hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak sağlıklı bir biçimde çözümlenmeli varılacak sonuç uyarınca karar verilmelidir. Giderek dava sonuçta Sosyal Sigortalar Kurumunun da hak alanını ilgilendirdiğinden bu kuruma da yöntemince husumet yöneltilmesi için davacıya önel verilmelidir.
Mahkemece belirtilen maddi ve hukuki esaslar gözönünde tutulmadan eksik araştırma ve inceleme ile hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA. 19.9.1995 gününde oybirliğiyle karar verildi.