YARGITAY KARARI

İş kazasında ölen sigortalı işçinin hak sahiplerine yapılan harcamalar üzerine uğranılan Kurum zararının rücuan ödetilmesine ilişkin davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen 110.090 .440.73.-Liranın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi taraflarca istenilmesi ve davalılardan Abdurrahman S... tarafından duruşma talep edilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 10.10.1995 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı asil Abdurrahman S... ile karşı taraf adına Avukat Nuray O... geldiler. Diğer davalı adına kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak, hazır bulunan Avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı günde, Tetkik Hakimi Neslihan S... tarafından düzenlenen raporla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

1-Dosyadaki yazılara toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2-Davanın yasal dayanağını teşkil eden 506 sayılı kanunun 26. maddesi gereğince davalıların rücu alacağından sorumlulukları ancak maddede öngörülen yasal koşulların gerçekleşmesi halinde mümkündür.

Mahkemece, hak sahipleri tarafından işveren Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü aleyhine açılıp kesinleşen tazminat davasında hükme esas kılınan ve zararlandırıcı sigorta olayının vukuunda işveren %70, grayder operatörü davalı Abdurrahmanı %30 oranında kusurlu bulan rapora dayanılarak hüküm tesis edilmiştir. Keza Sosyal Sigortalar Kurumunca işveren aleyhine açılan 1992/61 esas sayılı ilk rücu davasında da bu kusur raporu esas alınmıştır. Her ne kadar- 1992/61 Esas sayılı rücu dosyası ile 1990/2203 esas sayılı tazminat dosyasında; karar gerekçesince kabulden farklı olarak işverenin %70 sigortalının %30 oranında kusurlu olduğu öngörülmüş ise de bu maddi yanılgı sonucu olup bağlayıcı değildir. Nitekim 1991/1395 esas sayılı tazminat dosyasında Yargıtay ilgili dairesinin gerekçeli onama kararında bu maddi yanılgı açıkça öngörülmüştür. Bu çevrede halefiyet ilkesi gereğince davalı işveren köy hizmetleri genel müdürlüğünün sigorta olayının vukuunda %70 kusur oranı kesinleşmiştir ve mahkemenin bu yöndeki kabulü yerindedir.

Ne var ki, davalılardan Abdurrahman S... gerek tazminat davalarında gerekse ilk rücu davasında taraf olmadığından bu davalarda hükme esas kılınan kusur raporu kendisi bakımından bağlayıcı değildir. 1991/1395 esas sayılı tazminat davasını Operatör Abdurrahman'a o davanın davalısı tarafından ihbar edilmesi bu sonucu değiştirmez. Nitekim davalı Abdurrahman'da duruşma aşamasında kusur raporunu kabul etmemiştir. Giderek 1990/46 esas sayılı ceza davasında, olayda kusuru bulunmadığından bahisle davalı hakkında beraat kararı verilmiştir. Hukuk hakimi Borçlar Kanununu madde 53 uyarınca ceza davasında alınmış beraat kararı ile bağlı değilse de davalı Abdurrahman yönünden kusur raporları arasında oluşan çelişki giderilmelidir.

Mahkemece yapılacak iş; davalı işverenin %70 kusur oranının kesinleştiği olgusu da gözönünde tutulmak suretiyle davalı Abdurrahman'a kusuru yönünden işçi sağlığı ve iş güvenliği konularında uzman uzman bilirkişi heyeti marifetiyle kusur incelemesi yaptırılıp irdeleyerek sonucuna göre karar vermekten ibarettir.

3-Davacı Kurumun rücu alacağının tavanının teşkil eden miktarın belirlenmesinde, 1991/1395 esas sayılı tazminat dosyasında hükme esas kılınan hesap raporunda öngörülen miktarlar bu rücu davasında da bağlayıcıdır. Nitekim ilk rücu dosyasında da bu raporlar hükme dayanak kılınmıştır. Ne var ki anılan hesap raporundaki maddi zarar miktarlarına yeniden saptanacak kusur oranları uygulanmalıdır, öte yandan kabule göre de, işbu maddi zarardan önceki davalarda hükmedilen gelir peşin değeri ile maddi tazminat miktarlarının indirilmesinde 1991/1395 esas sayılı tazminat dosyasında hak sahibi eş ile çocuk Hatice Ç... yönünden hakkaniyet indirimine, gidildiği gözönünde tutulmayarak sadece hakkaniyet indiriminden sonra hükmedilen madde tazminat miktarının indirilmesi suretiyle davanın fazla tesbiti isabetsizdir.

4-Faiz başlangıç tarihlerinin Hukuk Usulü Muhakemeleri madde 389 uyarınca hüküm fıkrasında infazda tereddüde yer bırakmayacak açıklıkta belirtilmemesi de keza usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde temyiz eden tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, davacı Avukatı yararına takdir edilen 6.000.000.-Lira duruşma Avukatlık parasının davalılara, davalı Abdurrahman S... duruşmada kendisini vekille temsil ettirmediğinden vekillik ücreti taktirine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde, ilgiliye iadesine 10.10.1995 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 

Diğer Bölümlerimiz +
Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini

Yargıtay Kararları 2007 2006 2005 2004 2003 2002 2001 1999 1998 1997 1996 1995 1994 1993 1992 1991 1990 1989 1988 1987 1986 1985 1984 1983 1982 1981 1980 1979 1978 1977 1976 1975 1974 1973 1927-1972