 |
T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 1993/6920
Karar No: 1994/2244
Tarih: 14.02.1994
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Davacı, icra takibine yapılan itirazın iptali ile takibin devamına ve % 40 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Ali Göcen tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
KARAR : Davada öncelikle çözümlenmesi gereken yön, belediye hükmi şahsiyetine ait prim ve teferruatına ilişkin borçların ödenmesinden, asıl borçlu belediye hükmi şahsiyetinden başka belediye başkanı, hesap işleri müdürü gibi kişilerin de sorumlu olup olmayacaklarının belirlenmesidir.
506 sayılı Kanunun m: 80/son fıkrasının 14.5.1985 gün ve 3203 sayılı Kanunla değişik metninde "sigorta primlerini haklı sebepler olmaksızın birinci fıkrada belirtilen süre içerisinde tahakkuk ve tediye etmeyen kamu kurum ve kuruluşların tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, mesul muhasip, sayman, kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur" denilmiştir.
Çözülmesi gerekli olan konu, belediye başkanının maddedeki "kamu kurum ve kuruluşlarının tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri" sözcüklerinin kapsamına girip girmediği hususudur.
Belediyenin, Türk İdare teşkilatına göre, kamu kurum ve kuruluşu olduğu belirgindir. Belediye Başkanının tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlilerinden olup olmadığı, ve bu sözcüklerin mesul muhasip ve saymana mı matuf olduğu hususu çözümlenirken, yasanın açık metni ve amacının öncelikle gözönünde tutulması zorunludur. Mesul muhasip ve sayman, madde metninde ayrıca tadat edilmiştir. Oysa, bu sözcükden önce "tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri" sözcükleri kullanılmıştır. Mesul muhasip ve sayman, tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlilerinden olduklarına ve "kamu görevlisi" sözcüğü dahi geniş kapsamlı ve anlamlı bulunduğuna göre, evleviyetle, mesul muhasip ve saymanı ifade edeceğinden, bu sözcüğün arkasından, mesul muhasip ve saymanın zikredilmesi" tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri" sözcüklerinin, özellikle muhasip ve saymandan gayri, kamu görevlisi kişileri ifade etmek için yazıldığını, ortaya koymaktadır. Yasa koyucunun gereksiz tekrarlamalar yaptığı düşünülemez. Gerçekten de tahakkuk ve tediye ile görevli ve bu işlemlerde görev alan, muhasip ve saymanlardan başka, kamu görevlileri mevcuttur. Yasa koyucu, primin ödenmesini güvenceye bağlamak ve prim tahsilinde görevli işverenin çalıştırdığı tüm kişilerin prim tahakkuk ve tediyesindeki görevlilerin de daha dikkatli ve özenli çalışmalarını sağjlamak amacıyla, kendilerine sorumluluk yükleyen böyle bir düzenlemeyi bilinçli ve kapsamlı bir şekilde gerçekleştirmiştir. İmdi, belediye reisi 1580 sayılı Kanunun m: 120 uyarınca belediye bütçesini hazırlayacak, belediyenin o bütçe yılı içerisinde ödemek zorunda kalacağı prim miktarlarını tahmin edecek ve gider bütçesinde, gerekli ödeneği ayıracaktır. 126. madde uyarınca belediye reisi, beğlediye bütçesinin amiri itası sıfatiyle primlerin tahakkuk ve tediyesini sağlayacak, denetleyecek, temin edecektir.
O halde, "tahakku ve tediye ile görevli kamu görevlileri" sözcüklerinin kapsamına, belediye reislerinin de girdiğinde kuşku yoktur.
Öte yandan, belediye hesap işleri müdürünün de, 80/son maddesindeki "Kamu Kurum ve kuruluşlarının tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri" sözcüklerinin kapsamına girdiği kuşkusuzdur.
Diyelim ki burada Kanundan doğan bir müteselsil sorumluluk sözkonusudur.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanun m: 80/son'un yorumuyla, Yargıtay Kanunu m: 14 uyarınca, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi görevli olup, Danıştay'ın herhangi bir nedenle yaptığı değişik yorumun, bağlayıcı bir yönü mevcut bulunmamaktadır. Takip hukuku yönünden Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin görüşüne katılmış, içtihadı birleştirme istemi, Yargıtay 1. Başkanlık Kurulunca reddolunmuş ve Yargıtay uygulaması, Dairemizin 25.6.1992 986/7270 sayılı kararı paralelinde belirginleşmiştir.
Haklı sebeple ödeyememe yolundaki savunmaların ise, yöntemince kanıtlanması gerekir. Haklı sebep savı, somut delillerle kanıtlanmalıdır. Mali sıkıntı gibi soyut savlarla kanıtlanamaz. Haklı sebep olgusu, maddi, inandırıcı bilgi ve belgelerle mutlaka kanıtlanmalıdır. Belediye, öncelikle prim borcunu ödeyecek şekilde bütçesini düzenlemeli, mali durumunu öncelikle prim borcunu tasfiye edecek şekilde tanzim etmelidir. Bu yön kanıtlanmadıkça, ödeyememenin haklı bir sebebe dayandığı belgelenmedikçe, müteselsil sorumluluk kurallarının uygulanması zorunludur.
Davada, bu yönlerin kanıtlanmadığı, itirazın haksız olduğu, borçların varlığı ve ödenmediği anlaşıldığı halde, yukardan beri açıklanan fiili ve hukuki sebepler gözönünde tutulmadan, yazılı şekilde istemin reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozma nedenidir.
Mahkemece, yapılacak iş, sabit olan dava uyarınca itirazın iptaline ve icranın devamına, icra inkar tazminatının davalılardan tahsiline karar vermekten ibarettir.
O halde, davacı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli, hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 14.2.1994 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.