 |
T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
E. 1992/1457
K. 1992/5869
T. 25.5.1992 Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
İHTİYARİ DAVA ARKADAŞLIĞI
HUSUMET
ÖZET İhtiyari dava arkadaşlığının koşulları mevcut bulunmadığına göre, birlikte açılan davanın her bir davalı yönünden ayrılmasına karar verilerek ayrı ayrı harçlandırılarak yürütülmesi' ve davanın niteliği itibariyle bu doğrultuda alınacak bir ilam, sonuçta infaza bu tür bir işlemin Kurum 'un hak alanını da ilgilendireceği gözetilerek husumetin Sosyal Sigortalar Kurumu 'na da yöneltilmesi gerekir.
(1086 s. HUMK. m. 43)
Davacılar, çalıştıkları ve işyeri itibariyle 3395 sayılı Kanun kapsamında olduklarının tespiti ile Kurum marazasının men'ine karar verilmesini istemişlerdir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
Davacılar; birlikte açtıkları bu davada, sigortalı olarak çalıştıkları davalı idareye ait işyerinin ortam Özellikleri ve yapılan işin niteliği itibariyle 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa 3395 sayılı Yasayla eklenen ek-4. madde hükmü gereğince anılan Yasanın yürürlük tarihinden geçerli olmak üzere fiilen çalıştıkları süre için itibari hizmet zammından yararlanmaları gerektiğinin tespitine ve bu konudaki yaratılan sataşmanın önlenmesine karar verilmesini istemişlerdir. Mahkemece, istek doğrultusunda hüküm kurulmuştur.
Olayda, ihtiyari dava arkadaşı durumunda bulunan davacıların tümünün, davalı idare nezdinde sigortalı olarak çalıştıkları tartışmasızdır. Ne var ki, her birinin hizmet gördüğü birimlerin "İspirto bölümü, çelik konstriksiyon montaj atölyesi, ısı işlem atölyesi, dökümhane labaratuvarı ve pres atölyesi" gibi, söz konusu ek: 4. madde kapsamına girip girmedikleri yolunda tamamen farklı niteliğe ve Özelliğe sahip, ayrı ayrı türde işyerleri oldukları ve bu bakımdan da, uyuşmazlığın çözümü için konuları itibariyle her birisi yönünden ayrı ayrı inceleme ve saptamayı içerdiği ve gerektirdiği, diğer bir anlatımla da, her bir davacı yönünden uyuşmazlığa konu maddi olguların yani dava konularının aynı bir sebepten doğmadığı da açıktır.
Diğer taraftan, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun ihtiyari dava arkadaşlığından söz eden 43. maddesi, birden fazla kişilerin hangi hallerde birlikte dava açabileceklerini iki ana başlık altında saymış ve şarta bağlamıştır. Eldeki bu davada ise anılan madde de öngörülen koşulların hiçbirisinin mevcut bulunmadığı da açık seçiktir.
Böyle olunca da, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 43. maddesindeki koşulların gerçekleşmediği gözetilmeksizin ve davanın niteliği itibariyle Sosyal Sigortalar Kurumu'nun da davada taraf olması gerektiği düşünülmeksizin böylece Kurum'a husumet yöneltilmeden açılan davanın yazılı şekilde birlikte yürütülüp sonuçlandırılmış bulunması usul ve kanuna aykırı olup bozma nedenidir.
Bu durumda mahkemece yapılacak iş, birlikte açılan davanın, her bir davalı yönünden ayrılmasına karar verilerek ayrı ayrı harçlandırılarak yürütülmesi ve davanın niteliği itibariyle bu doğrultuda alınacak bir ilam, sonuçta infaza ve böylece sigortalının bu hakkının tesciline müncer olacağına göre, yapılacak bu tür bir işlemin Kurumun hak alanını da ilgilendireceği gözetilerek, husumetin Sosyal Sigortalar Kurumu'na dahi yöneltilmesi ve bu doğrultuda davacılara mehil verilip, Kurum'un davaya yöntemince dahil ettirilmesi ve varsa göstereceği delilleri toplanılmak suretiyle hasıl olacak sonuç uyarınca bir karar vermekten ibarettir.
O halde, davalı idarenin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 25.5.1992 gününde oybirliğiyle karar verildi.
|