 |
T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
E. 1991/13839
K. 1992/4320
T. 16.4.1992
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
SOSYAL GÜVENLİK KURULUŞLARININ YARDIMLARINDAN YARARLANMA
ÖZET Emekli Sandığı 'na tabi bir sigortalının bakmakla yükümlü bulunduğu kimselerin özel kanun gereği sağlık yardımından yararlanmaları halinde belirtilen sandık sağlık yardımlarından yararlanmaları mümkün bulunmamaktadır.
(5434 s. ESK. m. 139)
(1479 s. Bağ-Kur K. m. 11/2)
Davacı, sağlık sigortası primi kesilmemesi gerektiğinin tespitiyle, tahakkuk ettirilen sağlık sigortası primlerinin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
Dava konusu uyuşmazlık, devlet memuru olan kocası yoluyla sağlık yardımlarından yararlanan eşin, zorunlu Bağ-Kur kapsamında sigortalı olması durumunda, Bağ-Kur sağlık sigortası primi ödeme yükümü bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Mahkeme, belirtilen durumda bulunan Bağ-Kur'lu eşin böyle bir zorunluluğunun bulunmadığı görüşüyle davayı kabul etmiş, Bağ-Kur tarafından kesilen primlerin iadesi ile bundan böyle prim alınmamasını hüküm altına almıştır.
Ne var ki, Sosyal Güvenlik Sistemimizde kabul gören temel görüş ve uygulamaya göre, sosyal güvenlik kuruluşlarının birinin kapsamında olan bir sigortalının, bu Kurum'un sağladığı yardımlardan yararlanması ve bunun karşılığında, Kurum'un kendisine yüklediği tüm yükümlülüklerini yerine getirmek zorunda bulunmasıdır.
Nasıl ki "Çifte sigortalılık" sosyal güvenlik açısından mümkün değilse bir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi sigortalının, kimi yardımlarını bu kurumdan, kimi yardımlarını diğer bir kurumdan sağlaması veya dava konusu olayda olduğu gibi sağlık yardımlarını eşine bağlı olarak kamu kuruluşundan karşılaması ve asıl bağlı olduğu güvenlik kurumuna prim ödeme yükümlülüğünden kurtulması biçiminde bir yönteme geçerlik tanınamaz.
Sosyal güvenlik kurumlarından birinin kapsamına girilmesi, ilgili Kurum yasasının öngördüğü koşulların gerçekleşmesi durumunda yasa gereğince, kendiliğinden oluşan bir hukuksal statü yaratır. Bu tür bir statüye girmekte kişinin iradesi rol oynamadığı gibi, kişinin istemiyle bu statüden çıkması da mümkün değildir. Bunun sonucu, sigortalıya yüklenilen sigorta yükümlülüklerinden de kaçınılamaz veya bu yükümlülüğün kapsamı daraltılamaz.
Kaldı ki, bir sosyal güvenlik kurumu, kapsamındaki tüm sigortalılar yönünden bütünlük arz eder, Kurum içerisinde yer alan tüm sigortalılar, hak ve yükümlülüklerden anayasal eşitlik ilkesi uyarınca eşit olarak etkilenirler.
Sosyal Güvenlik Kurumlarına ilişkin yasalarda yer alan kurallar da bu ilkeleri gözönünde tutmuş, her sosyal güvenlik kurumu hak ve yükümlülüklerini kendi açısından belirlemiştir.
Nitekim, dava konusu olayı doğrudan ilgilendiren 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Yasasının geçici 139. maddesinin 6. fıkrasında yer alan kurala göre, "özel kanunları gereğince, sağlık yardımından faydalanan (isteğe bağlı olarak sağlık sigortasından yararlananlar hariç) kimselerin Emekli Sandığı sağlık yardımlarından yararlanmaları yasaklanmıştır. Benzer kural, 1479 sayılı Yasanın ek 11. maddesi 2. fıkrasında yinelenmiştir.
Bu duruma göre, Emekli Sandığı'na tabi bir sigortalının bakmakla yükümlü bulunduğu kimselerin özel Kanun gereği sağlık yardımından yararlanmaları halinde belirtilen sandık sağlık yardımlarından yararlanmaları mümkün bulunmamaktadır. Böylece, mahkemenin kabul ettiği uygulamaya geçerlik tanındığında, davacının eşinin emekli olması veya görevinden ayrılması durumunda, davacının yasaya aykırı biçimde yararlandığı Kamu Kurumu yardımları ortadan kalkacak ve Bağ-Kur sağlık sigorta kapsamı dışında da tutulduğundan sağlık yardımlarından faydalanamaz duruma düşecektir. Oysa, Sosyal Güvenlik ilkesinin amacı, kişileri sağlık yardımları dahil, gelecekte karşılaşacağı her türlü risklere karşı güvence altına almaktır. Mahkemenin kabulü bu tür bir güvenceyle çalışan sistem yarattığı ndan kabul edilemez.
Öte yandan, 1479 sayılı Yasanın ek 11. maddesi 2. fıkrasını mahkemenin anladığı biçimde yorumlamak da mümkün değildir. Fıkrada sözü edilen "diğer sosyal güvenlik Kanunları ve özel Kanunlara göre sağlık yardımlarından yararlananlar" 1479 sayılı Bağ-Kur Kanununa zorunlu tabi olmayan veya Bağ-Kur kapsamı dışında kalan sigortalılardır. Esasen, 1479 sayılı Kanunun anılan maddesi (a) bendi bu durumu açık ve seçik biçimde ortaya koymuştur.
Belirtilen maddi ve hukuksal nedenlerle davanın reddine karar vermek gerekirken kimi düşüncelerle, davanın kabul edilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalının bu yönü amaçlayan temyiz itirazları kabul edilip temyiz olunan karar bozulmalıdır.
SONUÇ Temyiz edilen hükmün yukarda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 16.4.1992 gününde oybirliğiyle karar verildi.