 |
T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
E: 1990/7307
K: 1990/8737
T: 22.10.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Davacı; borçlanma işlemini iptal eden Kurum kararının iptaliyle, 25.4.1965-21.3.1967-1.10.1967-28.12.1972 tarihleri arasında davalı işverene ait işyerinde geçen hizmetlerinin tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
KARAR : Mahkeme, davacı tarafın verdiği fotoğraflar üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırmak ve tanık dinlemek suretiyle hüküm kurmuştur. Fotoğraf; cisimlerin genişlik, uzunluk ve derinliklerini göstermeye yeterli olmayıp, boyutlar fotoğraf kağıdı üzerinde tek hat haline getirilmektedir. Bu nedenle, bir cisim çıplak gözle incelenmedikçte, sanat eseri olma niteliğini taşıyıp taşımadığı yönü o cisimin fotoğrafına göre belirlenemez. Aksi halde, sanat eseri niteliğindeki tabloların renk ve görüntü olarak tıpkısını ortaya koyan reprodiksiyonların da asıl eserle eşdeğerde tutulması gerekirdi. Bu konuda bilgisine başvurulan öğretim üyesinin düşüncesi, fotoğrafların listede yazılı görsel sanat kollarından hangisine dahil olduğunu belirleyen genel bir açıklamayı içermektedir. Öte yandan, dosyadaki hizmet belgesini düzenlemiş olan işverenin, Kurum müfettişince tutanağa geçirilen ifadesindeki, davacının 1960-1970 yıllarında, temiz ve temizlik işlerinde çırak olarak çalıştığı yolundaki anlatımı ile mahkeme önünde iddiayı kabul eden sözleri arasında ortaya çıkan çelişki üzerinde durulmamıştır. 506 sayılı Kanunun 130. maddesi hükmünce alınan tutanak, aksi sabit oluncaya kadar muteberdir. Davacı tanığın fotoğrafı görülen cisimlerin işveren Abdullah'ın işyerinde yapıldığını söylemediğine, tersine, davacının bu tür işleri zaman zaman kendi işyerinde yaptığını bildirdiğine göre, tutanak doğrulanmış ve sonuçta davacının 1960-1970 yıllarında sanatkar vasfını kazanamamış olduğu olgusu belirtilmiştir. Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanuna, 3395 sayılı Kanunla eklenen geçici 3. (291 s. KHK. ile yapılan sınırlamaya göre 68.) madde hükmü ancak sanatkar vasfını kazanmış kişiler hakkında ve sanatkarlık dönemi ile sınırlı olarak uygulanabilir.
O halde, davalı Kurum'un bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve yukarıda belirtilen maddi ve hukuksal gerçekler gözetmeden kurulan hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA Üye Cahit Kadılar'ın muhalefetine karşı;Başkan Teoman Ozanoğlu,Üye Orhan Yalçınkaya,Adnan Hamzaoğulları ve Erdoğan Aktekin'in oylarıyka ve oyçokluğuyla 22.10.1990 gününde karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
1.10.1987 tarihli hizmet belgesinde favacının, 24.5.1965-21.3.1967 ve 1.10.1967-28.12.1972 tarihleri arasında davalıya ait kuyumcu atelyesinde sedefkar olarak çalıştığı belirtilmiş, hizmet belgesi işveren Abdullah tarafından imzalanmış, borçlanma istemi Kurum'ca kabul edilmiştir. Borçlanılan sürelerde çalışmanın fiili ve 3395 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi kapsamına giren çalışmalardan olup olmadığı konusunda kuşku duyulması üzerine müfettiş tahkikatı yaptırılmış, dinlenen işverenin; "tamir işi, sedef işi, işyerinin temizliği gibi işlerde çalışması mevcuttur. Çırak olarak çalışmıştır..."" demesi üzerine borçlanma Kurum'ca iptal edilmiş, açılan bu davada borçlanmayı iptal eden Kurum işleminin iptaline ve anılan tarihler arasındaki çalışmaların tesbitine karar verilmesi istenmiştir.
Davalı işveren, imzasını içeren hizmet belgesi kapsamını doğrular biçimde iddia ve davayı kabul etmiş, dinlenen davacı tanıkları Kerim, Osman ve Enis iddiayı doğrulamışlar, davacının yaptığı şahadetle saptanan eserlere ait fotoğraflar üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi sonucu verilen raporda uzman bilirkişi Prof. Kerim, davacının yaptığı işlerin sedefkarlık türünden elsanatlarına dahil işler olduğunu belirtmiştir.
Dosyaya ibraz edilen fotoğrafların davacı tarafından yapılan eserlere ait olmadığı davalılar tarafından iddia ve isbat edilmiş değildir. Aksine davacı tanığı Enis'in şahadeti ile resimlerde görülen eserlerin davacı tarafından yapıldığı kesin biçimde saptanmıştır. Uzman bilirkişi resimleri yeterli bulup davacının yaptığı eserlerin sedefkarlık türünden eserler olduğunu ve elsanatlarına dahil bulunduğunu hiç bir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek biçimde açık olarak belirtmiştir. Uzman bilirkişi, sanat eserlerinin görülmesi gereğini izhar etmediğine ve bu konuda yargılama sırasında bir istekte bulunmadığına göre, sanat eserleri görülmeden alınan bilirkişi raporunun sayın çoğunlukça yetersiz kabul edilmesi bizce isabetsizdir. Kaldı ki, aynı delillerle, ibraz edilen aynı tür fotoğraflar üzerinde inceleme yapmak sureti ile aynı bilirkişi tarafından verilen raporlara dayanılarak
davanın kabulüne dair aynı mahkemenin 90/203 esas, 90/65 karar ve yine 90/27 esas, 90/49 karar sayılı kararları ve benzer pek çok karar Dairemizce onanmıştır.
Yıllar önce davalı işveren atölyesinde davacı tarafından yapılmış ve satışa arzedilmiş bulunan sanat eserlerinin 20-30 yıl sonra bulunup bilirkişi incelemesine sunulmasının imkansızlığı da ortadadır. Bu nedenle, emsali dosyalarda, sanat eseri bilirkişi tarafından görülmeden fotoğraflar incelenmek suretile ile verilen rapor yeterli bulunmuştur.
Davalı işveren hizmet belgesini imzalamış, duruşmada iddia ve davayı kabul etmiş, dava ayrıca tanık beyanları ve bilirkişi raporu ile hiç bir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek biçimde kanıtlanmış, Kurum aksine delil göstermemiş olduğuna göre, işverenin müfettişe hangi nedenle verdiği bilinmeyen ifadesinin yarattığı çelişkinin sonucu etkilemeyeceği açıktır. Zira hizmet belgesinde imzası mevcuttur. Duruşmada iddiayı kabul etmiş, ayrıca iddia davacı tarafından kanıtlanmıştır.
Açıklanan deliller karşısında örnek nitelikteki kararın emsal kararlar gibi onanması oyundayım.