 |
T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
E: 1990/696
K: 1990/1549
T: 20.02.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Davacı, davalı Belediye Başkanlığı nezdinde 1963 ve 1964 yıllarında toplam 233 gün süreyle çalışmış olduğunun tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Ruhiye Ruh Kırbaş tarafından düzenlenen raporla, dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
KARAR : Davacı, 01.10.1963-31.10.1963 ve 04.05.1964-01.11.1964 tarihleri arasında davalı işveren belediye'ye ait işyerinde geçen ve kuruma bildirilmemiş bulunan çalışmalarının sigortalı hizmet olduğundan tesbitine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, istek doğrultusunda karar verilmiştir.
Davada, dosya içerisinde yer alan ve davacının anılan tarihler arasında 233 günlük çalışmasının mevcut olduğunu gösterir davalı belediyece düzenlenip davacıya verilmiş bulunan 14.04.1988 günlü hizmet belgesi ile sonradan işverence davacı adına düzenlenip Kuruma verilmiş bulunduğu anlaşılan 04.11.1988 günlü prim tahakkuk cetveli içeriğinde yer alan bilgiler nazara alınmak suretiyle davalı işveren belediyenin, sözü edilen hizmet belgesinde gösterilen 01.10.1963-31.10.1963 ve 04.05.1964-01.11.1964 tarihleri arasındaki 233 günlük çalışmalara ilişkin olarak davacıya ödediği ücretlerden o tirihte sigorta primleri kestiğinin, ancak yasal süresi içerisinde kuruma bildirge ve bordroları vermediğinin ve kesilen bu primleri de yatırmadığının saptanması takdirinde, anılan işyerinin resmi bir kuruluş olması nedeniyle adı geçen belgelerin, muvazaaya dayandığı, sahte olduğu ve gerçeği yansıtmadığı söylenemeyeceğinden, bu belgelerin ve primlerin, işverenden kaynaklanan bilgisizlik, kayıtsızlık ve muhasebe hatası sonucu kuruma intikal etmemiş olduğunun, böyle olunca da artık bu olayda on yıllık hak düşürücü sürenin uygulanamayacağının kabulünde zorunluluk bulunmaktadır. Tersinin kabulü ise işverinin ihmal ve kusurundan kaynaklanan işlemlerin hukuksal sonuçlarını da sigortalıya yüklemek olur ki, buna ne yasaca ve ne de hukuça olanak yoktur.
Bu durumda, yapılacak iş, işveren idarece primlerin kesildiğinin ve fakat kuruma yatırılmadığının saptanması halinde, artık hak düşürücü sürenin uygulama olanağının olmadığı gözetilerek, davanın şimdiki gibi kabulüne, aksi durumda ise olayda, davanın yasal dayanağını, oluşturan 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 3395 sayılı yasayla değişik 79/8. maddesi hükmü uyarınca on yıllık hakdüşürücü sürenin geçmiş bulunması nedeniyle davanın hakdüşürücü süreyden reddine karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın, eksik araştırma ve incelemeyle yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş bulunması usul ve kanuna aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, oybirliğiyle karar verildi.